Mü­ba­rek Ra­ma­zan ayın­da­yız. Ra­ma­zan ari­fe­si Fi­lis­tin, İs­ra­il'in kat­li­amı­na ma­ruz kal­dı. El'an ül­ke ola­rak eko­no­mik ab­lu­ka al­tın­da­yız.
Oku­mak üze­re ol­du­ğu­nuz ya­zı­yı sa­tır­la­rın sa­hi­bi­nin fer­ya­dı ve ha­li­mi­zi arz edi­şi sa­yın lüt­fen.
Bu se­ne Kur'an'ı mea­liy­le be­ra­ber hat­met­me pla­nı çer­çe­ve­sin­de eşim­le bir­lik­te her gün bir hı­zip oku­yo­ruz. Sa­nı­rım baş­la­ya­lı üç ay ol­du, Ra­ma­zan so­nu­na ka­dar bi­ter in­şal­lah.
Me­ali oku­nun­ca sık tek­rar­la­nan ko­nu­lar bir­den dik­kat çe­ki­yor. Hz. Adem kıs­sa­sı gi­bi.
Ma­lum kut­sal ki­ta­bı­mız­da Hz. Mu­sa kıs­sa­sı da çok tek­rar­la­nır. Eşim:
"Al­lah Al­lah Kur'an'da ne ka­dar çok Hz. Mu­sa ve İs­ra­il oğul­la­rın­dan bah­se­di­li­yor, se­be­bi ne ola" de­di.
Kı­sa bir araş­tır­ma­da Hz. Mu­sa (as)'ın, Kur'an-ı Ke­rim'in otuz dört su­re­sin­de, yüz otuz al­tı yer­de­ adı­nın­geç­ti­ği­ni gör­dük. Kur'an'da adı en çok ge­çen pey­gam­ber­ler içe­ri­sin­de ikin­ci sı­ra­yı alan Hz. İb­ra­him (as)'in is­mi, bu sa­yı­nın an­cak ya­rı­sı­na yak­la­şa­bi­li­yor. Bir baş­ka ifa­dey­le, Kur'an-ı Ke­rim'de Hz. Mu­sa (as) ve kav­mi­ne ay­rı­lan yer bir kaç cüz tu­tu­yor ne­re­dey­se.
Hz. Mu­sa'nın Fi­ravun'la mü­ca­de­le­si tev­hi­din in­san­la­ra be­nim­se­til­me­si mü­ca­de­le­si­dir. Ken­di­si­ne tan­rı de­ni­le­ne; "bu sev­da­dan vaz­geç, sen de­ğil baş­ka­sı­dır asıl Tan­rı" de­mek öy­le ko­lay bir şey de­ğil­dir. Hü­küm­ran­lık hak­la­rı­nı bı­rak­mak is­ter mi? El­bet­te tep­ki­si sert ve za­li­ma­ne ola­cak­tır.
"Fi­ra­vun, "Âlem­le­rin Rab­bi de ne­dir?" de­di. Mûsâ, "O, gök­le­rin ve ye­rin ve her iki­si ara­sın­da bu­lu­nan her şe­yin Rab­bi­dir. Eğer ger­çek­ten ina­nır­sa­nız bu böy­le­dir."
Fi­ra­vun, et­ra­fın­da­ki­le­re (alay­cı bir ifa­de ile) "din­le­mez mi­si­niz?" de­di. Mûsâ, "O, si­zin de Rab­bi­niz, geç­miş ata­la­rı­nı­zın da Rab­bi­dir" de­di. (26/Şu­ra Su­re­si, 23-26)
Si­hir dü­el­lo­sun­da Hz. Mu­sa'nın yap­tı­ğı­nın si­hir ol­ma­dı­ğı ger­çe­ği­ni gö­ren si­hir­baz­lar, der­hal sec­de­ye ka­pan­dı­lar.
"Âlem­le­rin Rab­bi­ne inan­dık" de­di­ler. "Mûsâ'nın ve Hârûn'un Rab­bi'ne."  Fi­ra­vun, "Ben si­ze izin ver­me­den ona inan­dı­nız ha? Mut­la­ka o, si­ze sih­ri öğ­re­ten bü­yü­ğü­nüz­dür. Ya­kın­da bi­lip gö­re­cek­si­niz siz! An­dol­sun, el­le­ri­ni­zi ve ayak­la­rı­nı­zı çap­raz­la­ma ke­se­ce­ğim ve he­pi­ni­zi asa­ca­ğım" de­di." (26/Şu­ra Su­re­si, 45-49)
İma­na ge­len si­hir­baz­lar dı­şın­da İs­ra­ilo­ğul­la­rı hep ha­zır­cı idi. Ek­mek el­den, su göl­den.
"Bu­lu­tu üs­tü­nü­ze göl­ge yap­tık. Si­ze, kud­ret hel­va­sı ile bıl­dır­cın in­dir­dik…" (2/Ba­ka­ra, 57)
"De­di­ler ki: "Ey Mûsa! On­lar ora­da bu­lun­duk­ça, biz ora­ya as­la gir­me­ye­ce­ğiz. Sen ve Rab­bin gi­din, on­lar­la sa­va­şın. Biz bu­ra­da otu­ra­ca­ğız."(5/Ma­ide Su­re­si, 24)
Ne âlâ iş de­ğil mi?
İş­te böy­le.
An­cak za­li­min zor­ba­lı­ğı, din­dar­la­rın be­del öde­me­den sa­hip ol­duk­la­rı di­nin kıy­me­ti­ni bil­me­yiş­le­ri ve nan­kör­lük­le­ri ne ya­zık ki ha­ki­kat ola­rak ora­da dur­mak­ta­dır.
İna­nın gü­nü­müz­de dün­ya Müs­lü­man­la­rı­nın so­ru­nu da bu; o ha­ki­ka­tı ora­dan alıp bu gü­ne ta­şı­ya­mı­yo­ruz. Bir avuç Fi­ravun ta­bi­at­lı İs­ra­il'e kar­şı tıp­kı İs­ra­ilo­ğul­la­rı gi­bi Mu­sa'la­rı yal­nız bı­ra­kı­yor, za­li­min zul­mü­ne tep­ki­yi slo­gan­lar­la ge­çiş­ti­ri­yo­ruz.
Zi­ra biz de ha­zır­cı din­dar­la­rız. "Biz" içe­ri­sin­de özel­lik­le Pey­gam­be­ri­mi­zin ne­se­bin­den ge­len in­san­lar­dan olu­şan ül­ke baş­ta ol­mak üze­re tüm Arap dev­let­le­ri var.
Ge­nel ola­rak du­yar­sız­lı­ğı­mı­zı bir ke­na­ra ko­yar­sak ger­çek­ten bu gün İs­ra­il'in Ku­düs'e ve Fi­lis­tin­li­le­re kar­şı has­ma­ne ve tah­rik edi­ci tav­rı­nı an­la­mak­ta güç­lük çe­ki­yo­ruz.
Ey İs­ra­il!
Sen va'de­dil­miş top­rak­lar de­yip ora­ya gel­miş çö­rek­len­miş­sin, di­ye­lim ki ta­mam. Ne­den adam gi­bi bir dev­let olup hu­zur ve sü­kun için­de de­ğil­sin. Ha­bi­re ku­duz kö­pek­ler gi­bi sa­ğa so­la sal­dı­rı­yor­sun
Se­nin di­ni­nin ve Pey­gam­be­ri­nin ku­ral­la­rı yok mu?
Kut­sal ki­ta­bı­nız­da­ki "On Emir" ma­lum. Ora­da "öl­dür­me­ye­cek­sin" di­yor.
Ama sen öl­dü­rü­yor­sun.
Öl­dür­dük­le­rin se­nin kut­sal­la­rın Hz. Mu­sa ve Ku­düs'e sa­hip çı­kan­lar. Ku­düs Haç­lı­la­r’ın elin­den alın­dı ve bu gü­ne ka­dar tüm ih­ti­şa­mıy­la ayak­ta kal­dı, hu­zur ve sü­kun ken­ti ol­du.
Hz. Mu­sa yu­kar­da sa­yı­la­rı­nı ver­di­ği­miz üze­re Kur'an'da en çok is­mi ge­çen Pey­gam­ber­le­rin ba­şın­da ge­lir.
Biz Müs­lü­man­lar Hz. Mu­sa'yı çok se­vi­yo­ruz.
Ku­dü­s’ü çok se­vi­yo­ruz, gön­lü­müz­de ye­ri bir baş­ka.
Ama siz ey İs­ra­il!
Ey­lem­le­ri­niz­le hem di­ni­ni­ze hem de Ku­düs'e za­rar ve­ri­yor­su­nuz.
Dağ­dan gel­di­niz bağ­da­ki­le­ri kov­ma­ya ça­lı­şı­yor­su­nuz.
Sulh, hu­zur, sü­kun ne, bil­mi­yor­su­nuz.
Nan­kör­sü­nüz.
Baş­ka­la­rı ta­ra­fın­dan ko­va­la­nır­ken si­ze sa­hip çı­kıp hi­ma­ye eden ec­da­dı­mı­za fır­sa­tı­nı bul­du mu dir­sek gös­ter­di­niz.
O ar­ka­sı­na sı­ğın­dı­ğı­nız ABD gi­bi da­yı­la­rı­nız ve eko­no­mik gü­cü­nüz san­ma­yın ki ile­le­bed.
Da­yı­la­rı­nı­za ve eko­no­mik gü­cü­nü­ze gü­ve­ne­rek sü­rek­li sal­dı­rı­yor­su­nuz, ço­luk-ço­cuk, ka­dın de­me­den ma­sum in­san­la­rın ka­nı­na gi­ri­yor­su­nuz/ca­nı­na kı­yı­yor­su­nuz.
San­ma ki Müs­lü­man­la­ra diz çök­tü­re­cek­sin..
Yap­tık­la­rı­nız­la hep nef­ret to­hum­la­rı ek­ti­niz, eki­yor­su­nuz.
Biz de si­zi sev­mi­yor, nef­ret edi­yo­ruz. 
YI­KI­LA­SIN İS­RA­İL, EN­KA­ZI­NI GÖ­RE­YİM.
Ves­se­lam.