Rahmetli Turgut Özal’ın Anavatan Partisi, temelde sağcı bir parti olmakla birlikte, solun ve İslamcıların da dâhil olduğu dört siyasal eğilimi de içinde barındırdığı için ülkenin bütün renklerini bir araya getirdiğini iddia ederdi. Hakikaten de o güne kadar birbirlerine hasım olan birçok kesimi bir araya getirmesini başaranÖzal, bunu özellikle miting otobüslerinin üstünde kalabalıkları selamlarken iki elini başının üstünde kenetleyerek gösterirdi.       

       Anavatan Partisinde dört eğilimden sağ liberal diyebileceğimiz kanat ağır basardı ama Turgut Özal’ın kimi dini hassasiyetleri batıcı çevreleri sürekli rahatsız ederdi. Hele cumhurbaşkanlığı döneminde o güne kadar laik cumhuriyetin simgesi sayılan Çankaya Köşkünde iftar davetleri vermesi, teravih namazı kılınması gibi uygulamaları, sisteme bir meydan okuma gibi görülerek, aynı çevrelerde kendisinin gizli İslamcı olduğu yönünde kaygı uyandırırdı. Ancak eş ve çocuklarının yaşam tarzları bu kaygıları giderdiği için Özal ve partisi uzunca sayılabilecek bir dönem Türkiye’nin siyasi tarihine damgasını vurmuştur.

        Benzer şekilde Ak-Parti’nin de ana omurgasını Milli Görüş geleneğinden gelen başta Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere Abdullah Gül, Bülent Arınçgibi İslamcıların oluşturduğu bir siyasi hareket olarak, ANAP kadar değilse bile birden fazla siyasi eğilimi aynı çatı altında bir araya getirdiği bir gerçektir. Zaten bu nedenle girdiği her seçimde oyunu arttırarak her iki seçmenden birinin oyunu almayı bilmiştir.

         Ak Parti de Özal’ın partisi gibi henüz devlete tam hâkimiyet kuramadığı yıllarda benzer baskıları göğüslemek zorunda kalmış, birçok darbe girişimini kıl payı atlatmış, hatta kapatılmanın eşiğinden dönmüştür. Kendisini muhafazakâr demokrat olarak tanımlayan Ak Parti, bahsettiğimiz kurucu liderlerin düşünsel kimliklerinden ve yaşam tarzlarından dolayı kendileri dışında herkes tarafından İslamcı bir parti olarak bilindi.

        Ancak Fazilet Partisinden ayrılan ve yenilikçiler kanadı olarak bilinen kurucu kadro, sadece Milli Görüş çizgisinden gelenlerin oyları ile iktidar olmayı mümkün görmedikleri için daha geniş kesimleri kucaklama, daha özgürlükçü bir perspektifi ifade etme kastıyla siyasi arenaya o meşhur gömlek çıkartma metaforunu kullanarak girdi.

        Milli Görüş çizgisinden gelenlerle daha sağcı, milliyetçi - muhafazakâr ya da liberal geçmişi olanlar arasında alttan alta hep bir çekişmenin yaşandığı Ak Parti’de, büyümenin durağanlaştığı, hatta oy kayıplarının yaşandığı son yıllarda söz konusu çekişme daha fazla açığa çıkmıştır. Milliyetçi muhafazakârının da, İslamcısının da Tayyip Erdoğan olmasa partinin kısa süre içinde buharlaşacağını çok iyi bildiği için sesini çıkartamadığı, ama her bir siyasi eğilimin parti içindeki iktidaralanını genişletmeye çalıştığı bilinen bir gerçektir. Bilinen bir başka gerçek ise, her geçen gün Milli Görüş çizgisinden gelenlerin mevzi kaybettiği, bu mevzilerin Ak-Parti’nin ilk günden itibaren kavga ederek, vuruşarak gerilettiği bürokratik oligarşi nezdinde meşruiyet kaygısı taşımayan milliyetçi-devletçi unsurlar tarafından doldurulduğudur.

       Bu nedenle bir süredir hayal kırıklığı içinde olan İslamcı kanat, kırk yıldır adeta tırnakları ile kazıyarak geldikleri bu noktada, partilerinin ellerinin arasından kaydığını görüyor ve bir şey de yapamamanın sancısı içinde kıvranıyorlar. İktidara çok uzak oldukları yıllardaki samimiyeti, fedakârlığı, hasbiliği artık görememekten büyük üzüntü duyuyor, parti içinde mantar gibi türemiş, hiçbir ahlaki kaygı taşımayan siyaset tacirlerinin pervasız davranışları karşısında ne yapacağını bilemiyorlar.

       Geçmişteki o zor günlerde her türlü darbe tehdidini birlikte göğüsleyerek partiyi bugünlere taşıyanların terk ettiği yerleri dolduran bu asalaklara baktığında işlerin iyi gitmediğini görüyorlar. Tüm bu nedenlerden dolayı bu güne kadar T. Erdoğan partinin başında olduğu için önüne konulan her sandığa mühür yerine yüreğini basan bu samimi kitle, son yıllarda parti içinde “kakılmış” muamelesi görmekten dolayı bir hayli kırgın.

        Neyse ki 31 Mart yerel seçimlerine gidilirken bu kırgınlığın kızgınlığa dönüşmeye başladığı ve artık patlamaya doğru gittiği fark edilmiş olmalı ki, belediye başkan adayları konusunda tabanın sesine kulak verilmiş gibi görülüyor. Yaşadığımız şehir dâhil bilgisine ulaşabildiğimiz bazı yerlerdeki son dakika değişikliklerinin böyle bir hassasiyetle yapıldığını ümit etmek istiyoruz.

        Çünkü oy oranı olarak Ak Parti’nin ister yüzde beşini teşkil etsin ister yüzde onunu, büyük çoğunluğunu Milli Görüşçülerin teşkil ettiği İslamcılar bu partinin ruhudur. Ak Partinin omurgası mesabesinde olan o ruh gittiğinde geriye kalacak olan sadece cesettir. O ceset de bir süre sonra kokuşmaya başlar ki, bir süredir sağdan soldan gelen pis kokuların nedeni işte o ruhun azalmış olmasındandır.[email protected]