Yazıma ders verici bir hikâye ile paylaşmak istiyorum. Bir gün padişah, patlıcan yemeği yiyormuş. "Bugün patlıcan ne güzel" demiş. Huzurda bulunan dalkavuk, başlamış konuşmaya: 
-"Hakk-ı âliniz var efendim. Patlıcan öyle güzel bir nimettir ki. Hele turfandası. Yağı tamam konulursa bayıldısı ayrı güzel olur. Eti kıvamında olursa karnıyarığına doyum olmaz. Kızartması ayrı, dolması ayrı lezzetli olur. Hem fakir fukaranın göz aydınlığıdır patlıcan."
Padişah, memnuniyetle dinlemiş dalkavuğun anlattıklarını. Bir başka gün, padişahın sofrasında yine patlıcan yemeği varmış. 
Padişah bu sefer hiç beğenmemiş patlıcanı. 
-"Bugün çok kötü patlıcan", demiş. Huzurda bulunan dalkavuk yine almış sözü. Başlamış anlatmaya: 
"Hakk-ı âliniz var efendim. Bu patlıcan yararsız, kötü bir nimettir. Olgunu hemen çekirdeklenir, yenmez olur. Yağını biraz fazla kaçırsalar bayıldısı yenmez olur. Etini bir tamam koymazlarsa karnıyarığını at çöpe. Kızartması yağlı, dolması acı olur. Hem çabuk pahalanır. Fakir fukara istifade edemez."
Padişah, dalkavuğun anlattıklarını ağzı açık dinlemiş. 
-Ulan köftehor, sen değil miydin geçen gün patlıcanı yere göğe sığdıramayan? Şimdi niçin yerin dibine sokuyorsun nimeti?
Dalkavuk, istifini bozmadan cevaplamış soruyu: 
-Hakk-ı âliniz var padişahım. Geçen gün patlıcanı övüp göklere çıkaran da, bugün onu yerden yere vuran da benim. Zira ben patlıcanın değil, sizin dalkavuğunuzum."
Ne diyordu Nuşirevan: "Adalet oldur ki a benim kıymetli karındaşım. Adalet oldur ki padişahın hakkı padişaha, patlıcanın hakkı patlıcana, dalkavuğun hakkı da dalkavuğa verile. Dalkavuk kendini ne padişah zannede ne patlıcan. Dalkavuk olduğunu bile de, öylece yaşayıp gide. Yoksa düzen karışır da tuhaf günlere ereriz hafazanallah." 
Büyük şirketlerde bunun adı CEO'dur. Ancak dalkavuklar gibi hareket etmezler, edemezler de. Hatta ettikleri anda işten atılırlar. Onların bakış açıları, şirket sahibinin hikâyede geçen patlıcana bakış açısıyla görüşlerinin değişmesi gibi de değişmez. Şirket sahibi kendisinden farklı düşünenleri daha çok tercih eder. Kendini onaylayan değil, yapıcı eleştiri yapanları tercih eder.
O bilir ki şirketinin verimliliği, sisteminin uyumlu bir şekilde çalışması ve üretkenliği için bir şeyler yapmak zorundadır. O şirketin CEO su ve danışmanları, kurumunun bütün bileşenlerini tek tek inceleyerek, olmuş veya olabilecek eksikliklerin analizini yapıp; bu analizlerin sonucunda belirlenen eksikliklerin giderilmesi için fikirler geliştirdikten sonra planlanan çalışmaları şirket sahibine sunar ve uygulamaya koyarlar. Şirket sahibinin itirazlarına rağmen gerektiğinde doğru bildiği konularda ısrarcı olur. Ve yine bilir ki bu çalışmanın sonucunda alacağı verimlilik ya da verimsizlik bu şirkette görevinin devamını etkileyecektir. 
Bizim inancımızda bunun bir çözümü var. Biz buna istişare diyoruz. İstişare, insanların bir konuda danışma ve danışma kurullarında görüş alışverişinde bulunması anlamında kullanılan bir terimdir.  Bununla ilgili birçok ayet vardır.
Onları affet, onlar için bağışlanma dile, işlerinde onlarla istişare et. (Bir konuda) karar verdiğin zaman Allah'a tevekkül et. (Ve onu uygula. Çünkü) Allah, tevekkül edenleri sever.  
Dedi ki: "Ey ileri gelenler! Bana bu işimde düşüncenizi söyleyin. Sizin katılımınız olmadan kesin bir karar verecek değilim."  
Onlar Rablerinin (iman ve salih amel) çağrısına icabet eder, namazı dosdoğru kılarlar. Onlar işlerini aralarında müşâvere ile yürütürler. Kendilerine verdiğimiz rızıktan infak ederler.  
İyi yöneticiler her zaman kendilerinden daha zeki insanlarla çalışmayı severler. Dediklerinin her onaylandığı durumlarda bilirler ki bir problem vardır.
İyi bir yönetici dalkavuklara değil, istişareye ne kadar önem verirler ve ehli ile istişare ederlerse, yönetimlerinde, kararlarında, icraatlarında o kadar isabetli olurlar.
İstişare konusu sadece idari anlamda değerlendirmek de doğru olmaz. İstişarenin başladığı yer ailedir. Aile mefhumunun ne durumda olduğu göz önünde bulundurulduğunda istişarenin önemi daha iyi anlaşılmaktadır.
Sevgiyle kalın, sevgide kalın…

(1) https://www.yenisafak.com/yazarlar/ismailkilicarslan/dalkavuk-2015905
(2) https://islamansiklopedisi.org.tr/istisare
(3) (Âl-i İmran 159)
(4) (Neml 32)
(5) (42/Şûrâ 38)