Soruya geçmeden bir kısa açıklamaya ihtiyaç var. Geçende bir soruya cevaben “Evde Köpek” konusunu yazmıştım. Bir okuyucu fena halde hiddetlenmiş olarak bana çıkışıyor, “Başka yazacak konu mu kalmadı, Yeni Şafak okuru olduğuma pişman oldum” diyordu.
Darılmasın ama ben bu düşünce ve tavır içinde olanlara “benmerkezci insanlar” diyorum; onlar neyi uygun, doğru, güzel, meşru görürlerse herkesin de öyle görmesini ister ve beklerler.
Mademki bir soru-cevap köşesi açtık, buraya gelen soruları, “Bana göre uygun mu, gerekli mi, önemli mi…” diye değerlendirip ayıklamaya tabi tutmak, kendilerince gerekli ve önemli bulanlara saygısızlık olur. Biz, yalnızca yayınlanması zararlı olan sorulara ve cevaplarına yer vermeyip bunun dışında bize göre hangi değerde olursa olsun, soranların ihtiyaçlarını göz önüne alıyor, okuyucuya ve sorana saygı duyuyoruz.
Soru
Bendeniz Almanya’da üniversite öğrenimi görmekteyim ve Türkiye’deki elim haberleri aldığımızın akşamında farklı bir hususta size bazı sorularımı iletmek istedim.
Burada henüz Müslüman olmuş bir Alman arkadaşımla ilgilenmekteyim. Kendisi İslam’ı okuyarak, araştırarak ve (inşallah) hazmederek kendi isteğiyle seçti. Dinimizin temel prensipleriyle ilgili edinmesi gereken bilgileri Almanca sahih kaynaklardan (Kur’an-ı Kerim tercümesi, Almanca Buhari tercümesi gibi) kendisi öğrenebiliyor.
Lakin bana 2 soru yöneltti ki, ikisi de hayli güncel konular olduğundan kadim kaynaklara başvuramadım, daha doğrusu onu, cevabını bulabileceği bir kaynağa yöneltemedim. Bu hususta yardımınızı istirham ediyorum.
İlk soru: Bu kız kardeşim, Müslüman olmadan önce bileğine bir dövme yaptırmış. Müslüman olduktan sonra ise bu dövmenin akıbeti ile ilgili kafası karışmış. Dövme tıbbi bir yöntemle silinebiliyor, ama bu esnada vücuda zarar verme ihtimali var; mikrop kapabilir ya da daha farklı bir hastalığa yakalanabilir (dövmeyi sildirmekle ilgili araştırmalarından edindiği bilgiler bu doğrultuda.) Bu durumda abdestinin sağlıklı olabilmesi için dövmeyi sildirmesi gerekiyor mu? Eğer dövme sildirme işlemi sağlık açısından ufak bir tehlike barındırıyorsa bile mi?
Cevap
Dövme yaptırmak güncel; yani kadim geçmişte olmayan bir âdet değildir. Ansiklopedilere bakıldığında şu bilginin yer aldığı görülür:
“Dövme yapma geleneği hayli eskidir. MÖ 2000’lerde Antik Mısır toplumunda dövmenin yapıldığı mumyalardan anlaşılmıştır. Mısırlıların dışında Britonların, Galyalıların ve Trakların da dövmeleri vardı. ... Öte yandan ilk Hıristiyanlar, bedenlerine İsa’nın adını ya da haç desenlerini taşıyan dövmeler yaptırmışlardır…”
Kadim fıkıh kitaplarımızda da hem dövme yaptırmanın hükmü hem de abdeste mani olup olmayacağı konularında bilgi vardır.
Helaller Haramlar isimli kitabımda şu kısa bilgiyi vermiştim:
“Hz. Peygamber (s.a.v.) vücuduna dövme yaptıran ve yapana, (normal) dişleri yontarak şeklini değiştiren ve bunu yaptırana lânet etmiştir ( Müslim, K. el-Libâs, 119; Buhârî, K. el-Libâs, 82-87).
Tıbbî ve estetik bakımlardan normal olan dişleri, moda olan şekle uydurmak için söktürüp yaptırmak caiz değildir. Gerek iğne batırıp açılan deliklere boyalı maddeler dökerek yapılan dövme ve gerekse diş minelerini mahveden yontma işinin sağlık yönünden de zararlı olduğu bilinmektedir.”
“Döğme, haç gibi batıl bir din sembolü veya ahlaka aykırı çirkin bir şekil olmadıkça” ve deriyi delerek yapılmadıkça onu kazıtması, yok ettirmek için eziyete girmesi gerekmez. Peygamberimiz’in (s.a.) bunu yasaklamasının iki sebebi var: 1. O zaman dövme deri üstüne boya ile yapılmıyor, deri iğne ile açılarak yapılıyordu ve bunun sağlığa zararı vardı. 2. Genel olarak bâtıl dinlerin sembolleri yapılıyordu.
Dövme deri üstüne boya ile yapılıyorsa ve kına gibi suyun deriye temasına engel olmuyorsa arkadaşınızın abdesti ve guslü olur; dövme bunlara zarar vermez, engel olmaz.
İkinci soru ise kurban kesme vecibesi ile ilgili. Bu arkadaşımız, zekât, fitre ve sadaka hususlarında çok hassas. Üzerine düşen görevleri eksiksiz yerine getirmeye azami dikkat ediyor. Lakin kurban kesme ile ilgili şöyle bir çekincesi var: Bu kardeşim vejetaryen ve acıyı hissedebilen hiçbir canlının insanın karnını doyurmak için öldürülmemesi gerektiğini düşünüyor. Et, balık, tavuk gibi ürünleri asla tüketmiyor. Kurban mefhumu bu durumda nasıl izah edilebilir? Bu durumda bir Müslüman hangi bakış açısını takınmalıdır? Bu arkadaşımın kurban ile ilgili önerisi, kurban kesmek yerine gereken meblağı fakirlere vermek, ama kurban kesmemek!
Cevap
Helal et yiyenlerin vejetaryenleri, vejetaryenlerin da helal et yiyenleri ikna etmeleri neredeyse imkânsızdır. Vejetaryen bir Müslüman, hayvan eti yemenin haram olduğuna itikad edemez, ama kendisi hayvan kesmez ve yemez. Et yiyenler de vejetaryenlerin hassasiyetlerine saygı duyarlar.
Günümüzde hayvanların acı duymadan veya asgari acı duyarak ve İslam’a uygun kesimleri de mümkün hale gelmiştir.
Bu arada kurban için acı duyanların biraz da kürk için öldürülen milyonlarca hayvan için acı duymalarını hatırlatıyorum.
İnsanı da hayvanı da yaratan Allah’tır. Allah Teâlâ insanlar muhtaç olmadıkça hayvanlar şöyle dursun bir otun bile koparılmasına razı olmaz.
Dünyanın çeşitli iklimlerinde ve coğrafyalarında yaşayan insanları her çeşit etten mahrum etmenin doğuracağı birçok problem vardır.
Fıkıhta kurban kesmeyi müekked sünnet olarak kabul eden ictihadlar da vardır; vejetaryenler bu içtihada uyarak kurban kesmeyip yoksullara yardımda bulunabilirler. Sünneti terk etmenin kusurunu inşallah yoksulları sevindirmek karşılar.
Üçüncü sorum da Bakara Suresi’ndeki evlilik ile ilgili âyet hakkında. Âyette, gönüle hoş gelen ama iman etmemiş biriyle evlenmektense, iman etmiş biriyle evlenmenin daha hayırlı olduğu söyleniyor. Bu konuda da arkadaşlarımla tartıştık. Bir kızla evlenecek erkek büyük ihtimalle iman etmeyeceğini biliyorsa, yani kızın iman etme olasılığı çok düşükse, erkeğin onunla evlenmesi yasak mıdır?
Cevap
Sözünü ettiğiniz âyetin meâli şöyledir:
“İman etmedikleri sürece Allah’a ortak koşan kadınlarla evlenmeyin. Şundan emin olun ki imanlı bir câriye, sizin hoşunuza gitse de müşrik bir hür kadından iyidir. İman etmedikleri sürece Allah’a ortak koşan erkeklerle de kadınlarınızı evlendirmeyin. Şundan da emin olun ki imanlı bir köle, sizin hoşunuza gitse bile müşrik bir hür kişiden daha iyidir. Onlar insanları ateşe çağırırlar, Allah ise izni ile cennete ve bağışlanmaya çağırır, gerektikçe hatırlasınlar diye insanlara âyetlerini açıklar” (Bakara, 221).
Bir insanın ileride dine gireceğini veya dinden çıkacağını ancak Allah bilir. Bilinmeyen bir geleceği var sayarak hareket edilemez ve işlem yapılamaz. Bu sebeple hâlihazırda Ehl-i Kitap’tan olmayan kâfir bir kız veya kadınla evlenmek caiz değildir. Müslüman kız ve kadın da Ehl-i Kitap dâhil hiçbir kâfir ile evlenemez.
Evli çiftlerden biri Müslüman olur diğeri olmaz ise aile birliğinin devamında başkaca bir sakınca yoksa evliliğin devam edebileceği içtihadı vardır ve bu ictihad, Peygamberimiz’in (s.a.) bazı uygulamalarına dayanmaktadır.