Eğitim İş Çorum Şube Başkanı Selim Bozkurt, “YÖK kaldırılmalı, üniversiteler özerkleştirilmeli.” dedi.

Yükseköğretim Kurulu (YÖK)’nun kurulduğu tarihi, özerk üniversitelerin, akademik özgürlüğün, bilimin ve akademisyenlerin üzerine çöken bir karanlık olarak nitelendiren Bozkurt, “12 Eylül darbesinin ardından üniversiteler üzerinde baskı aracı olması için kurulan YÖK, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL kapsamında çıkarılan KHK'lar ile daha baskıcı ve hukuk dışı bir kurum haline gelmiştir.” dedi.

Bugün üniversitelerin, doğrudan siyasal iktidar ya da YÖK aracılığıyla antidemokratik uygulamalar altında ezilip yıkıma sürüklendiğini ifade eden Bozkurt, üniversitelerin yaşaması ve toplumsal işlevlerini yerine getirebilmeleri için özgür düşünce ve özerkliğin şart olduğunu söyledi.

“Üniversitelerin özerk-demokratik bir yapıya kavuşması için 12 Eylül'ün artığı olan YÖK kaldırılmalıdır.” diyen Eğitim İş Çorum Şube Başkanı Selim Bozkurt, konuya ilişkin açıklamasını şöyle sürdürdü:
“AKP hükümeti döneminde üniversiteler tamamen piyasa dinamiklerine teslim edilmiş, eğitim hizmetlerinin ticarileştirilmesi, üretilen bilginin metalaştırılması, muhafazakârlaşma ve kadrolaşma, üniversite yönetimlerinin otoriterleştirilmesi yönündeki politikalarda artış olmuştur. Bilim yuvası olması gereken üniversiteleri, kadrolaşma yuvası olarak gören siyasi iktidar, başta rektörlük atamaları olmak üzere tüm akademik ve idari kadrolarda kayırmacılığın ön plana çıktığı kadrolaşmayı amaçlamaktadır.
Yükseköğretim bilgi yönetim sistemindeki güncel bilgilere göre Türkiye’de 129 devlet üniversitesi, 73 vakıf üniversitesi, 5 vakıf meslek yüksekokulu olmak üzere toplam 207 üniversite bulunmaktadır. AKP iktidarı, artan üniversite sayılarıyla övünürken, üniversitelerin niteliği ciddi anlamda düşmüş, bilimsel özgürlüklerini ve kurumsal özerkliklerini tamamen kaybetmiştir. Sonuç olarak üniversitelerimiz dünya sıralamaları ve bilimsel endekslerde oldukça geride kalmıştır. Dünya üniversiteleri sıralamasında ilk bin üniversite arasında Türkiye'den sadece 13 üniversite yer alırken, ilk 500 üniversite arasında ise hiçbir Türk üniversitesi yer alamamıştır.
Laik, bilimsel, demokratik, çağdaş eğitimin üst düzeyde olması gereken üniversitelerde en büyük sorumluluğa sahip olan rektörlerin seçim süreçlerinin geliştirilip tüm üniversite bileşenlerini kapsaması gerekirken, tek merkezden yapılan atamalar, üniversite dinamikleriyle uyum sağlayamayan kadroların oluşmasına neden olmuştur. Hemen hemen tüm üniversitelerde rektörler tarafından akademik ve idari kadrolarda yapılan liyakatsiz atamalar da sorunların derinleşmesinin yanı sıra yeni sorunların ortaya çıkmasına yol açmıştır. Bu durum beraberinde mutsuz akademisyenler, mutsuz idari ve teknik işgörenler, mutsuz öğrenciler yaratırken çok sayıda anlaşmazlık ve çatışmayı da beraberinde getirmiş, her geçen gün artan soruşturmalara, cezalara, görev yeri değişikliklerine sebep olmuştur.” (Haber Merkezi)