Saadet Partisi (SP) Çorum İl Başkanı Faruk Cıdık, yaptığı açıklamada gündemi değerlendirdi.

Saadet Partisi olarak ve ülkenin problemlerini hep birlikte çözüme kavuşturmak için bir araya gelen 6 siyasi parti olarak, hem seçimlere hem de iktidara hazırlık çalışmalarını 7/24 dikkatle sürdürdüklerini belirten SP İl Başkanı Faruk Cıdık,
“Hayat pahalılığının oluşturduğu sıkıntıları gideremeyen ve memnuniyetsizliği onaramayan Erdoğan iktidarı ise, kaybetme korkusuyla tüm kartlarını masaya sürüyor.  Adeta, bölümü bitirmek için tüm tuşlara basan bilgisayar oyuncusu gibi davranmaya başladılar.  Ne var ki iktidarın vatandaşa verdiği müjdeler, bu hayat pahalılığının yanında birer köpükten farksız… Sözde "en büyük müjde" olarak takdim edilenlerin bile ancak etkisi birkaç hafta sürüyor. Asgari ücret zammı, ek gösterge, EYT düzenlemesi derken, yakın zamanda açıklanan TOKİ kampanyası, iktidarın, kendisinden hızla uzaklaşan seçmene yaptığı son girişimlerinden biri oldu. Sayın Erdoğan, dar gelirlilerin ev sahibi olma umudunu seçim malzemesi olarak kullanmakta kararlı. Daha da açık bir ifadeyle, insanımızın umutlarıyla ve duygularıyla oynuyor adeta. Konut gündeme gelmişken, bu sefer 500 bin konut müjdesi veren Cumhurbaşkanı, acaba 2019 yılında müjdesini verdikleri 100 bin konutun akıbetinden haberdar mı? Biz söyleyelim, 2019’da benzer cümlelerle duyurulan 100 bin konut projesi temel aşamasından öteye geçemedi. Vatandaşımızın ev sahibi olma hayalleri, gölete dönüştü. Ve maalesef, Aksaray’da gölete dönüşen bu temellerden biri 16 yaşındaki bir yavrumuzun ölümüne sebep oldu. Bir gerçeği ortaya koymak için bu örneği veriyorum. TOKİ, vatandaşın umutları üzerine inşa edeceği bu 500 bin konuta başlamadan önce acaba 2019’daki, hatta 2018 ve 2020’de kuraya açtığı projeleri bitirebilecek mi? Öte yandan bu konutlar bitirilse bile ödeme planları dikkate alındığında, yine dar gelirlilerin konut sorunu çözülmüş olacak mı? İstanbul'da 18 bin lira, Türkiye genelinde ise 16 bin liranın altında geliri olanların yoksul ve dar gelirli olduğu kabul edilen bu proje ile iktidar; aslında bir itirafta da bulunuyor. Çalışanlarımızın tahminen yaklaşık %70'i bu gelirin altında bir ücrete mahkum. Düşünün, bir ailede anne, baba ve hatta bir de çocuk asgari ücretle çalışsa; toplam hane geliri 16 bin 500 lira oluyor. Mesela Sn. Bakan'ın ifadeleriyle, "biraz dişini sıkarak, biraz eşinden, dostundan borç alarak, biraz ek mesai yaparak", bu geliri kaç bin liraya çıkarabilir bir aile? El insaf! Bunu söyleyen bir Bakan”dedi.

Bir projenin önüne ‘sosyal’ ibaresi eklenince, o projenin, sosyal bir proje olmadığını kaydeden Cıdık, “Bu hiç de ‘sosyal olmayan konut projesi’nin ödeme planlarıyla, yine ancak toplumun belli bir kesimi ev sahibi olabilecek, ne kadar yapılırsa tabi. Ben size şimdiden açıkça söyleyeyim, bu paralar başka maksatlarla ve sıkışık oldukları alanlardaki açıkları kapatmak için kullanılacak yine. Bakınız, Merkez Bankası tarafından yayımlanan konut fiyat endeksine göre, son bir yılda konut fiyatları %173,8 oranında artış göstermiştir. Konut fiyatlarında son bir yıldaki artış, konutu sadece küçük bir azınlığın erişebileceği bir meta haline getirmiştir. Bu noktada bir hususu daha hatırlatmak isterim. Özel İletişim Vergisi var. Biliyorsunuz bu vergi, 17 Ağustos 1999 tarihinde Marmara bölgesinde meydana gelen depremin yol açtığı ekonomik kayıpları gidermek amacıyla 4481 sayılı Kanun ile getirilmişti. 1999 depreminin yararlarının sarmak için başlayan, ancak kalıcı hale gelen özel iletişim vergisinden 1999-2022/Temmuz döneminde tahsil edilen tutar yaklaşık 84 milyardır (83 milyar 621 milyon 940 bin lira) Sadece 2022 yılının ilk yedi ayında tahsil edilen Özel İletişim Vergisi tutarı ise 4,7 milyar liradır. 1999 yılından beri tahsil edilen ve yıllık ortalama kurlar ile 38,2 milyar dolara tekabül eden tahsilat ile her biri 50.000 dolarlık (ortalama 1 milyon lira) 763.934 konut inşa edilebilirdi. TÜİK tarafından açıklanan 2021 verilerine göre; Türkiye’de ortalama hane halkı büyüklüğü 3,23 kişidir. Buna göre depremin yaralarını sarmak için bugüne kadar toplanan vergilerden sadece özel iletişim vergisiyle, toplam 2 milyon 467 bin 500 kişinin konut sorunu çözülmüş olacaktı ve Türkiye bugün yaşadığı konut sorununu yaşamayacaktı. Kaynak soruyorlar ya, işte size kaynak. Özetle, "büyük konut hamlesi" diye sunulan ve maalesef seçim yatırımı olduğu açık olan TOKİ projesinin hiçbir yaraya merhem olmayacağı açık bir şekilde anlaşılmaktadır. Üzülerek söylüyorum bunu, yoksa bu gibi projeler mutlaka tatbik edilmeli. Konut problemi çözülmeden bir ülkede huzur ortamı sağlanamaz. Herkes kendi evinde rahat ve huzur içinde yaşayabilmeli. 20 yıllık bir iktidar hâlâ büyük vaatlerle insanların desteğini almaya çalışıyor.

Biz Saadet Partisi olarak, iktidarımız döneminde; "insan onuruna yaraşır" konut sahipliğini her vatandaşımız için erişilebilir kılmakta kararlıyız. Biz karar verdiğimiz zaman, bunu yaparız. Yapamayacağımız işi de yapacağız diye söz vermeyiz. İşte o zaman, sosyal devlet nasıl olurmuş, gerçek anlamda sosyal projeler nasıl yapılırmış ve dahası vatandaşlarımızın alım gücü yükseldiği takdirde kendi imkanlarıyla nasıl ev sahibi olabilirlermiş bu arkadaşlar da öğrenecekler”şeklinde belirtti.
TÜİK tarafından açıklanan Dış Ticaret İstatistiklerine göre, Ocak-Temmuz döneminde dış ticaret açığının %143,7 artarak, 25 milyar 510 milyon dolardan, 62 milyar 177 milyon dolara yükseldiğini dile getiren Cıdık, “İhracatın ithalatı karşılama oranı 2021 Ocak-Temmuz döneminde %82,6 iken, 2022 yılının aynı döneminde %69,9'a geriledi. Giderek açık büyüyor. İthalat artışının, ihracat artışından daha yüksek olması nedeniyle her geçen gün daha fazla oran ve miktarda dış ticaret açığı verilmektedir. Türkiye’nin bir yıl içinde ödemesi gereken dış borcu, hızla büyüyen dış ticaret açığı önümüzdeki dönemde Türkiye’yi ciddi bir döviz darboğazına sokma riskini bünyesinde barındırmaktadır. İktidar ise tüm olan biteni dışardan seyretmekte, müdahale diye ortaya koyduğu her eylemde durumu daha da kötüleştirmektedir. 

Türkiye’nin bu denli döviz ihtiyacı olduğunu gören uluslararası finans çevreleri ise Türkiye’ye olağanüstü yüksek faiz oranları dayatabilmektedir. Böylece, faize karşı olduğunu ısrarla vurgulayan iktidar, ülke kaynaklarını dış finans çevrelerine faiz olarak akıtmaktadır. Maalesef, kürsüde konuştukları ile kürsüye çıkmadan önce ve kürsüden indikten sonra yaptıkları işler arasındaki tezatlığın her geçen gün arttığı bir iktidarla karşı karşıyayız. Üzülerek ve söylediğim cümlenin ağırlığını bilerek ifade ediyorum; lastik gibi esnek bir ahlak anlayışları ve her an keskin bir U dönüşü yapmaya uygun siyaset anlayışları var. Bu kadar esneklik, bu kadar vurdumduymazlık hiçbir iktidarda olmadı. Tek kişinin hükümdar olduğu, kimsenin sorgulayamacağı bir yönetim tarzımız var. Onun için 6'lı masa var, onun için bu sistem değişmeli. Bu durum nedeniyle, kendileri için olduğu kadar ülkemiz adına da büyük üzüntü ve hicap duyuyorum. Bakınız, enflasyonu hiç dikkate almadan rakamsal artışları büyüme hikayesi olarak anlatan Erdoğan, her fırsatta üniversiteli gençlere verilen burs miktarını örnek veriyor.  İktidara geldiklerinde 45 lira olan öğrenci bursunun, paranın değerine bağlı olarak 800 liraya çıkışını anlata anlata bitiremiyor Erdoğan.  Ama ne hikmetse, bursu artan üniversiteli gençlerin sofrasındaki ekmek küçülüyor, tabağındaki porsiyon azalıyor. KYK yurtlarındaki  2-3 kişilik odaları ranza koyarak hapishane hücresine çeviren hükümet, şimdi de yemeklerde fix menü veriyor; daha ucuz olduğu için. Öğrenciler artık sabah kahvaltısında zeytinli poğaça yemeye mecbur bırakılıyor. Zeytinli poğaça dediklerinin içinde de zeytini ara ki bulasın, mikroskopla bakınca ancak görülebilecek cinsten. 
Gençlerimiz, dışarıda yemek yemeyi lüks olarak görüyor, yurtlarda karınlarını doyurma çalışıyordu. Ancak şimdi kaldıkları yurtlarda bile yalnızca açlıklarını bastıracak kadar yiyebilir hale geldiler. Geleceğini emanet edeceği gençlerin karnını doyuramayan iktidar, şimdi ülkeyi 5 yıl daha yönetme yetkisi istiyor, 2053 ve 2071 hedeflerinden söz ediyor. Ne diyelim, Allah akıl, fikirsin versin”diyerek açıklamasını tamamladı. (Haber Merkezi)