Öğütleri:
*Küçük çocukları seviniz, başlarını okşayıp onları sevindiriniz. Zira bu, Peygamberimiz (sav)’in yoludur.
*Allah’a isyan yolunda kimseye yardımcı olmayın.
*Cahil zümre arasında ne gülün ne de gülümseyin.
*Hiçbir günahı küçümsemeyin.
*Boş durmayın, çalışın. Zira boş gezenin yoldaşı şeytandır, kalpleri de şeytana konaktır.
*Devlet büyükleriyle ilişkinizde ateşten faydalandığınız gibi olun. Uzak durun, ancak ısınacak kadar yaklaşın.
*Halkın önünde konuşmayın. Ancak sorulursa cevap verin.
*Beyaz giymeyi adet edinin. Zira bu huy, sizi daha dikkatli kılar.
*Konuşurken gürleme, bağırıp çağırma. Asla yüksek sesle konuşma.
*Yol ortasını işgal etmeyiniz.
*Ayıplarını gördüğün komşunu kınama, sırlarını ifşa etme. Zira o sır, sana emanettir. Gözün zekatı da başkalarında kusur görmemesidir.
*Padişah huzurunda bile olsanız, hakkı ve hakikati söylemekten korkmayınız.
*Padişah, size hoşlanmadığınız bir işe, dininize uymayan bir göreve tayin etse kabul etmeyiniz.
*Adalet güzel ama Emir’de olursa daha güzeldir. Cömertlik güzel ama zenginde olursa daha güzeldir. Sabır güzel ama fakirde olursa daha güzeldir. Tevbe güzel ama gençlerde olursa daha güzeldir. Utanmak güzel ama hanımlarda olursa daha güzeldir.
*Önce ilim tahsil ediniz. Sonra helalinden para kazanınız. Daha sonra evleniniz.
*Zinadan kaçınınız.
*İçkiden, kumardan uzak durunuz.
*Tek evlilik yolunu seçiniz. İki veya daha fazla evlilik yapmayınız.
*İç güveysi olmayınız. Mümkünse dul kadınlarla evlenmeyiniz.
*Esnafın dükkanında çok oturmayınız.
*İpekten yapılmış giysiler giymeyiniz; vücudunuza hava aldırmayarak sizi uyuşturur.
*Allah için dışınız nasılsa içiniz de öyle olsun.
*Halka boş hikayeler anlatmayınız ve hikayecilere de rağbet etmeyiniz.
*Herkesi hoş görmeliyiz. Kendimiz de hoş olmalıyız ki hoş görünelim.
* Devletimizin dirlik ve düzenliği için birbirimizi sevelim, sayalım.
*Her nerede olursanız olun Allah’ın sizi görüp gözetlediğini asla unutmayınız.
*Namazlarınızdan sonra size hoş gelen bir virdi adet edininiz. Her ayın belirli günlerinde oruç tutunuz.
*Ölümü asla unutmayınız. Mezarlıkları sıkça ziyaret ediniz.
*Büyük zatların kabirlerini ziyaret ediniz. Bu zahmetiniz, o zatların size şefaat etmelerine vesile olur.
Bayramilik:
Bayramilik, Anadolu topraklarında doğup büyümüş bir Türk mu tasavvıfı tarafından kuruşmuş bir tarikattır. Özellikle Ankara çevresinde yaygınlık kazanmış, daha sonra Anadolu’nun pek çok yerinde halifeleri faaliyet göstermiştir. Tarikatın pîri Hacı Bayram-ı Veli’dir. Hacı Bayram hazretleri, sohbette çok etkili bir veli olarak bilinir. Onun için pek çok velinin yetişmesine vesile olduğu bilinir.
Bayramiyye Tarikatı; Sünnilik, yerlilik ve devletin sürekliliği temelleri üzerine kurulmuştur. Tarikatın silsilesi, bir koldan Bayezid-i Bestami’ye ulaşır. Bu silsile Nakşibendiyye silsilesiyle birleşir. Diğer kol, Hasan Basri’ye varır. Bu silsile de Halvetiyye’ye ulaşır. Bu özelliğinden dolayı Bayramilik, gizli zikri benimseyen Nakşibendilik’le, açık zikri benimseyen Halvetiliği birleştiren bir tarikat olarak bilinir.
Bu nedenlerle Hacı Bayram-ı Veli’nin ölümünden sonra Bayramilik, iki kola ayrılmıştır. Bir kısmı açık zikri kabul ederek Hacı Bayram’ın halifesi Akşemseddin Hazretlerine tabi olmuş, Şemsiye diye anılmıştır. Diğerleri de yine Hacı Bayram’ın halifesi Bursalı Ömer Dede’ye uyup Melami adını almışlardır. Asıl Bayramilik; Akşemseddin, Kayserili İbrahim Tennuri, İskilipli Şeyh Muhyiddin Yavsi tarikiyle devam etmiştir.
Hacı Bayram-ı Veli, ehl-i sünnete mensup sultanların hâkimiyetindeki Osmanlı Devleti’nin manevi mimarlarındandır. Akşemseddin ile Akbıyık ve Molla Zeyrek’in de aralarında bulunduğu bir grup Bayramî, Fatih’le birlikte İstanbul’un fethine katılmışlardır. Bu durum, tarikatın devlet nezdindeki itibarını artırmıştır.
Bayramiliğe girişte derviş adayı gelir, şeyhin huzurunda edeple diz çöker. Şeyh, ona şeriata uyma, sünnete bağlı kalma ve edep konularında bir takım uyarılarda bulunur. Şeyh, gelen kişiyi müritliğe kabul edince onu gece halvet yapmaya davet eder. Bu, birkaç kez tekrarlanır. Mürit, dördüncü geceki halvetinden sonra ilk dersini almış olarak tarikata girer.
Bazı müritlerin terbiyesi, seyr ü sülukü uzun yıllar sürerken bazılarınınki de bir seneden az bir sürede gerçekleşebiliyordu. Mesela Akşemseddin hazretlerinin birkaç ayda neticeye ulaşması, diğer dervişlerin hayretini mucip olmuştu. Hâlbuki tasavvufta esas olan, şeyhe tam anlamıyla teslim olmaktır. Hızlı ilerleme de bunun sonucu olsa gerektir.