İlim meclisi cennet bahçesidir ve İlim, insanı Allah'ın emrettiği şeylere götürür. Züht ve takva ise amaçlanan hedeflere erişilmesini kolaylaştırır. Kin, intikam kıskançlık ve hasetlik duyguları ile hareket etmek ise insanın kalbi ve sinirleri üzerinde kötü etkiler bırakarak, psikolojisinin bozulmasına ve ruhen hastalanmasına sebep olur.
Sıffîn savaşında yenileceğini anlayan Muaviye Amr Bin As'ın planını uygulamaya koyarak, Hz Alinin askerlerine karşı, büyük Şam Mushaf'ını mızrakların ucuna bağlatarak taşıttırırken, askerlerine de yanlarında bulunan Mushafları mızraklarının ucuna bağlattırarak, "Savaşı bırakalım; Allah'ın kitabı aramızda hakem olsun" diye bağırttırır. Bu hareket Hz Ali'nin ordusundaki samimi ve ihlaslı sahabeler üzerinde anında tesirini göstererek savaşı durdurur. Hz Ali'nin, bunun bir hile olduğu hususundaki ikazlarına rağmen ordusuna söz dinletemez ve ashaptan birçoğunun ısrarıyla işi hakemlere bırakma teklifini kabule mecbur kalır. Hz Ali Ebû Mûsâ el-Eş 'Ari'yi, Muaviye de Amr Bin As'ı hakem tayin ederler. 
Hakem olayı, Hz. Ali'nin ordusundaki askerlerini birbirine düşürerek hariciler denilen bir gurubun ortaya çıkmasına sebep olur. Ordu içerisinde ki Hariciler savaşın devamını isterken, diğer büyük gurup ise savaşın durdurulmasını isterler. Hz Ali, birde sen Kur'an ın hükmüne değilde hakem olayına razı oldun diyerek ordudan ayrılan ve kendisini küfürle itham eden haricilerle uğraşmak ve savaşmak zorunda kalır. Hz. Ali onlara bunun bir savaş hilesi ve oyunu olduğunu, birliklerini bozmak amacıyla bu işe girişildiğini söyleyerek savaşa devam etmelerini istese de başarılı olamamış ve savaşı durdurarak hakem olayına razı olmak zorunda kalmıştı. Akabinde tarafların arasında hakemlerin uyacağı kuralların belirlendiği metin hazırlanır. İki tarafın verilecek hükme uymayı taahhüt ettiği metne göre bir araya gelecek iki hakem halifelik meselesini Kur'an'a, Kur'an'da bir hüküm bulamazlarsa sünnete başvurarak âdilâne bir şekilde çözeceklerdi.
Hakemler ikinci toplantılarının sonunda daha fazla kardeşkanının dökülmemesi için Hz Ali ve Muaviye'yi azlederek halifenin bir şûra tarafından seçilmesi kararına varırlar. Bu kararı önce, Hz. Ali'nin hakemi Ebû Mûsâ kürsüye çıkarak "Hz Alinin vekili olarak kendisini halifelikten azlettim" der. Söz sırası Muaviye'nin hakemi Amr b. As'a gelince o da "Gördüğünüz gibi halifelikten azledilen Hz Alinin yerine ve hilâfet makamına Muaviye'yi tayin ettim" der. Ebû Mûsâ'nın, bunun bir hile olduğunu söyleyerek karara karşı çıkmasına rağmen durum değişmemiştir. Neticede hakem olayı hilâfet meselesini bir çıkmaza götürmüş, İslâm dünyasını da birtakım siyasî huzursuzluklara sürüklemiş ve gönüllerde de kapanmayan yaralara sebep olmuştur. Hz Ali, hileli yollara başvuran Muaviye'ye karşı yeni bir ordu hazırlığı içerisine girer. Hz Ali, Peş peşe gelen Cemel Vakası, Sıffîn savaşı, Harici isyanlarının sonundaki savaşlar ve hakem olayındaki üzücü olaylar gibi bütün bu hadiseler üzerine bıkkınlık ve yılgınlığa düşen askerlerinin birde aynı inanç değerlerine sahip olan kardeşlerine karşı savaşmak istemediklerini görünce, Kûfe 'ye dönmek ve Muaviye'ye karşı faaliyetlerini durdurmak zorunda kalır. 
Bu seferde insanların bir kısmının Hz. Ali'yi, bir kısmının da Muaviye'yi halife olarak tanıması sebebiyle ikili bir iktidar ve kargaşa ortaya çıkar. Hakem olayından sonra Kûfe 'ye çekilen Hz. Ali, bu iki başlılığı ortadan kaldırmak için Muaviye'ye karşı yeni bir hamle yaparak sefer için hazırlıklara başlar ama savaşmaktan bıkmış askerlerden yeterli desteği göremez. Nihayet büyük gayretlerle 40.000 kişilik bir ordu teşkil ederek hazırlıklara başlar. Ancak Kûfe 'de, intikam arzusu ile yanıp tutuşan Hâricîler bir araya gelerek Hz Ali, Muaviye ve Amr Bin As'ı öldürmeye karar verirler. Hz Ali'yi öldürmek üzere Abdurrahman b. Mülcem görevlendirilir. Hz Ali, Mülcem tarafından zehirli bir hançerle sabah namazına giderken yolda, bazı kaynaklarda ise namaz esnasında başından yaralanmış, aldığı yaranın tesiriyle iki gün sonra (H.40, M 661yılında) vefat etmiş ve Kûfe 'ye (bugünkü Necef) defnedilmiştir. Muaviye'yi öldürmek üzere görevlendirilen kişi de onu kılıçla yaralamış ama ölmemiştir. Amr ise o gün yerine namaz kıldırmak üzere başkasını görevlendirmiş ve onun yerine o zannedilerek görevlendirdiği kişi öldürülmüştür. Bu sırada Muaviye Suriyeliler 'in tam desteğini sağlayarak başta Mısır olmak üzere Hz. Ali'nin hâkimiyetindeki birçok yeri ele geçirmiş ve Emevî Devleti'nin temellerini atmıştır.
Hz Osman zamanındaki Yahudi asıllı Abdullah İbn Sebe'lerin yaktıkları fitne ateşi ve saçtıkları fitne tohumları, Hz Ali zamanında da olanca hızı ile devam etmiş ve Müslümanlar birbirlerini katletmişlerdir. Cemel Vakası, Harici olayları ve Sıffîn savaşında ekser çoğunluğu da sahabe olmak üzere yüz bine yakın müslüman hayatını kaybetmiştir. Kaynaklardaki bilgilere göre sadece Sıffîn savaşında ölenlerin sayısı 70 bindir. İki tarafın toplam ordusu ise 150 bin civarında. Eğer o gün Muaviye intikam duyguları ile hareket etmeyerek şûra ile seçilmiş olan halifeye biat etse idi o 150 bin kişilik ordu ile belki dünyanın birçok yeri de fetih edilecek, İslam'ın hakka ve adalete dayanan Tevhit inancı milyonlara ulaştırılmış olacaktı. Hasanı Basri Hazretlerine hangi taraf haklı idi diye sorarlar da; "Müslümanlar birbirlerinin kılıçlarına kardeşlerinin kanlarını bulaştırdılar bizlerde dillerimizi bulaştırmayalım" der. Yargılayacak olan Cenabı Mevla'dır. Fitnecilerin şerlerinden ve tüm tuzaklarından Yüce Rabbimize sığınırız.
Müslümanlar arasındaki ilim, takvâ, ihlâs, samimiyet, fedakârlık, şefkat, kahramanlık ve şecaat gibi yüksek ahlâkî ve insanî vasıflar bakımından müstesna bir yere sahip olan, daha hayatta iken cennetle müjdelenen, Kur'an ve Sünnet'i en iyi bir şekilde bilen ve yaşayan, beş yıllık halifelik döneminde sıkıntılı bir süreç yaşayan Hz Ali'yi rahmetle anıyoruz. Ruhu şâd olsun.