Gerçekten insan, pek hırslı(haris) (ve sabırsız) yaratılmıştır. (Mearic;19) 
Hırs normalde insanları motive eden, onları gayretlendiren ve daha iyi şeyler yapmaya yönlendiren olumlu bir duygudur. Bütün insanlarda farklı ölçülerde bir hırs vardır. Kimseye zarar vermediği sürece, amaca hizmet ettiği sürece faydalıdır. Ancak hırsın aşırısı, kullanılış şekli ve amacı büyük önem taşır. Aşırı hırs, ihtirasa, açgözlülüğe dönüştüğünde zararlıdır. Gözünü hırs bürümüş ve hayatına bu hırsla yön veren bir insan, uygun olmayan davranışlarla, etrafını kırarak, dökerek, ahlak dışı yollarla hedefine ulaşmaya çalışır. 
İhtiraslı insanın diğer bir özelliği de bencil olması ve insanlara karşı sevgi, saygı ve acıma duygusu taşımamasıdır. Mal hırsı ve para kazanma hırsı insanın ahlaki ve ticari kuralların dışına çıkmasında en büyük sebeplerdendir. Helal ve ahlaki yoldan para kazanmak dururken, yalana, hileye, aldatmaya ve sahtekarlığa yönelmemiz, insanı saran ihtiras hastalığından başkası değildir. Makam hırsı ve mesleğinde ilerleme isteği, her insanda olan şeylerdir. Mesleğinde en iyi yerde olmak, hatta zirvede olmak insanın doğasında yatan bir hedeftir. Ancak hırs iradenin kontrolünden çıkıp, kontrol eden ve yönlendiren bir konuma geçtiğinde, kabul edilemez davranışların sergilenmesine yol açabilir. Bu tip ihtiraslı insanlar çoğaldığında, liyakatsizlik de zirveye ulaşır. Hak etmeyen insanlar hak etmedikleri konumlara gelirler. 
İktidar hırsı, yönetme, emretme isteği ve gücü kullanma arzusu doğurur. Kariyer, bilimsel liyakat gibi özellikleri dikkate almaz. Hatta güç kullanarak, çeşitli entrikalar yaparak, iktidar olunduğu ve iktidarda kalmaya çalışıldığı da bilinen bir gerçektir. Bütün bunları yaparken başvurulan yöntemler, yalan söyle-mek, iftira atmak, fitne çıkarmak, kumpas kurmak gibi iyi insana asla yakıştıramadığımız yöntemlerdir. 
Bir düşünür şöyle der: “İhtiraslarımız, iyi birer hizmetçidir ama kötü efendilerdir.”
Evimizin değeri iki kat artınca seviniriz. Altın ve dolarımız varsa yükselsin isteriz. Ama yağ, şeker ve benzim fiyatı artınca  isyan ederiz? Çünkü bencilliğimizin ve ihtirasımızın esiri olmuşuz da ondan. Bu bakış açımızı ve iç çelişkimizi düzeltmemiz bizi iyi ve erdemli bir insan yapar. Allah yarattığı insanın özelliklerini en iyi bilendir. Onun nefsine, hırsına, yenik düşebileceğini bildiği için insanı uyarmıştır. Çok hırslı ve aç gözlü olmak insana mutlaka hatalar yaptırır.
İnsan, en çok sevdiği ve istediği şeyle imtihan edilir. Çünkü Allah buyuruyor ki; ''Biliniz ki, mallarınız ve evlatlarınız sadece bir imtihan konusudur. Büyük mükafaat ise ahirette Allah nezdindedir.''
İhtiraslar bitmek bilmez halkalar gibidir. Biri bitince peşinden ötekisi gelir. Adeta doymak bilmeyen bir canavara dönüşür. Tıpkı doymak bilmeyen develerin hikayesinde olduğu gibi:
Develer, yemeden içmeden 3 hafta boyunca çölde yürüyebilecek kadar dayanıklıdırlar. Ama develerin çölde çok sevdikleri bir diken vardır. O dikene Arapçada '' harese'' derler. Gördükleri yerde o dikeni yemeğe başlarlar. Keskin diken devenin ağzında yaralar açar, o yaralardan kan akmaya başlar. Tuzlu kanın tadı, dikenin tadı ile karışınca devenin daha çok hoşuna gider. Dikeni yedikçe ağzı kanar, kanadıkça yer. Bir türlü kendi kanına doyamaz ve engel olunmazsa deve kan kaybından ölür.