İslam'da ticaret vardır ancak mal biriktirme yoktur. Mal da mülk de Allah'ındır. Bu konuda aşırı hırsa kapılanlar '' mal biriktirme hastalığı'' na yakalananlardır. Bu hastalık manevi bir hastalıktır. Tedavisi de manevidir. Maneviyatımızı güçlendirerek ve şeytanın vesveselerinden korunarak bu hastalıktan kurtulmak mümkündür.
Cenabı Mevla demiyor mu ki yüce kitabında: 
''Gerçekten insan çok hırslı(haris) yaratılmıştır.''(Mearic -19)
Evet gerçekten insan hırslıdır. Ancak bazı insanlar ''azimli olmak'' gayretli olmak deyimlerini hırslı olmakla eş tutuyorlar. Gayret ve çalışmak bizi başarıya götürür. Ancak, aşırı hırs insanı uçuruma sürükler. Yanlışlar yaptırır. Bu tip hıslı insanların en yakın yardımcısı ise  şeytandır.
…servet toplayan ve onu sayıp duranların vay haline! (Hümeze suresi) Bu ilahi uyarıya kulaklarımızı kapatmamalıyız.
Mal hırsı ve para kazanma hırsı insanın ahlaki ve ticari kuralların dışına çıkmasında, harama bulaşmasında, tüm kavga ve cinayetlere karışmada  en büyük sebeplerdendir. Helal ve ahlaki yoldan para kazanmak dururken, yalana, hileye, aldatmaya ve sahtekarlığa yönelmemiz, insanı saran ihtiras hastalığından başkası değildir.
Bu hastalığa yakalananların gözü mal biriktirmek ve saymaktan başka bir şey görmez olur. Nefis, şeytanın da vesvesesiyle kazandıkça daha fazlasını ister. Bu kişiler mallarının ellerinden gideceğini sanarak sürekli onu sayarlar ve kaybetmekten çok korkarlar. Bu hastalığın bir diğer kötü yanı da malları ile öğünmeleridir. Yemezler, içmezler, kimseye vermezler tek zevkleri malları ile öğünmeleridir. Bu hastalık insanın sosyal yaşantısını büyük ölçüde kısıtlar. Sosyal çevreleri yoktur. Paylaşmaktan korkarlar. Fazla arkadaşları da yoktur.
O kadar çok malı ve parası olduğu halde zekat vermekten ve ihtiyaç sahiplerine vermekten kaçınırlar. Çünkü mallarının eksileceği korkusu onları sarmıştır. 
Bir hadis de Peygamberimiz; ''Her ümmetin bir fitnesi vardır, benim ümmetimin fitnesi maldır.'' Buyurmuştur.
''İnsanoğlunun iki ev dolusu parası olsa üçüncüsünü ister.'' Demiş atalarımız. Çünkü yanan sobaya ne kadar odun atarsan alevi ve sıcaklığı o kadar artar.
Yunus Emre ne güzel söylemiş: 
''Mal sahibi mülk sahibi, 
Hani bunun  ilk sahibi
Mal da yalan mülkte yalan
Var biraz da sen oyalan.''
Mallarını gece gündüz; gizli ve açık Allah yolunda harcayanlar var ya, onların Rableri katında mükâfatları vardır. Onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olacak değillerdir. (Bakara; 274)
Hiç şüphesiz o, mal sevgisi sebebiyle çok katıdır. (Adiyat; 8)
Kıyamet gününde biriktirilen altın ve gümüş ve paralar cehennem ateşinde kızdırılıp, mal biriktirenlerin alınlarına yapıştırılacak diye bize öğüt veren ve bizi uyaran Allah(cc) ın sözlerine kulak verelim. Şeytanın vesveselerine kanıp rezil olmayalım. Mal ve makamların gelip geçici olduğunu, sadece bir imtihan vesilesi olduğunu unutmayalım.