Bana bir harf öğretene ömür boyu saygı duymak görevimdir. Biz, bu terbiye ile yetiştik. Aksini düşünemem. Öğretmenlerimden bir kısmıyla karşılaşıyorum, görüşüyorum. Saygıda kusur etmeden… Bir kısmı da rahmet-i Rahman'a kavuştu.
İmam Hatip Okulu'nda birinci sınıfta Arapça dersime giren Mehmet Büyükkareli, Kur'an-ı Kerim ve Din dersime gelen Recep Camcı hafız, ikinci sınıfta Arapça ve dördüncü sınıfta Hadis dersime gelen Mehmet Yıldırım, Matematik, Geometri, Cebir, Fizik, Kimya, Biyoloji, Sağlık Bilgisi, Astronomi derslerimize giren Mehmet Metin Aşkın, İslam Tarihi dersine giren Mehmet Aksu hocalarımı hep rahmetle anıyorum. Her birinden hem ilim öğrendim hem de feyz aldım.
Son olarak 23 Temmuz 2021 Cuma günü Oğuz Leblebicioğlu hocamın vefat haberi ile sarsıldım. Uzun süredir diyaliz tedavisi gördüğünü bildiğim hocamın vefatı, beni derinden yaraladı. Zira o, öğretmenlik hayatımda örnek aldığım birkaç öğretmenimden biriydi.
Derse girer, yoklamayı yapar, sınıfı bir gözden geçirir, doğru derse başlardı. Coğrafya dersini sıkıcılıktan kurtarmayı çok iyi başarırdı. Zil çalmaya yakın konuyu bitirirdi. Yazılılarda son işlediği dört konudan sorardı. Ama bunu, öğrencilere ilan etmezdi. Konu dışına çıkmazdı. Siyasi ve ideolojik bir tavır sergilemezdi. Soruya kitabi ve ilmi cevap verirdi.
Okuluma tekrar öğretmen olduğumda hocam, akşam ortaokulunda idi. Ama irtibatımız devam ediyordu. Gazetede yazmaya başladığımda daha sık görüşüyordum. Yeni çıkan her kitabımdan ona da mutlaka veriyordum. O da bana ilk kitaptan beri hep "Senden en az elli kitap bekliyorum" derdi. Uyarmayı da ihmal etmezdi: "Efendim, bu kitapları ben yazdım diye sakın gururlanma. Onu sana yazdıran Yüce Kudret'i unutma" derdi. Bu uyarıya ömür boyu rehber edindim.
Yine böyle bir kitap hediye ettiğim sırada çok memnun olduğunu ifade etti ve aynı uyarıyı yaptı. Yol üstünde derin bir sohbete daldık. Ben de bundan cesaret alarak hocama "Beni mazur görürseniz, size bir teklifte bulunmak istiyorum" dedim. Hay hay, Etem, söyle dedi. Ben de ona şu teklifi ilettim:
"Hocam, Çorum tarihi ile ilgili az çok bilgi bulabiliyoruz. Ama Çorum coğrafyası ile ilgi hiçbir kaynak yok. Bir coğrafyacı olarak bunu sizden bekliyoruz."
Oğuz Bey, "Etem, ben buna niyetlendim. Ancak ayrıntılı Çorum haritası bulamadım. Bir tane askeriyede varmış. Onun da dışarı çıkarılmasına izin vermediler. Onun için başlayamadım. Şimdi olsa yapamam. Zira diyaliz hastasıyım. Sıkıntılarım çok. Artık kendimi bunlara verebilecek durumda değilim."
Hocamın bu halini bilmiyordum. Özür diledim. O da "Ama geriye bir eser bırakmak istiyorum. Bana yardımcı ol" dedi. Ben de "Hocam elimden geleni yaparım" dedim. "Öyleyse benim gazetelerde yayınlanan makalelerim var. Onları tarih sırasına koyup bir dosya halinde sana vereyim de sen uygun gördüğün birisine onların dizgisini yaptır. Ücreti neyse ben hallederim. Ondan sonrası kolay" dedi.
Hocamdan dosyayı aldım. İlahiyat Fakültesi'nde bir dostuma dizgisini yaptırdım. Hocama teslim ettim. Önsözünü ekledik. "Bunlar, değişik konulardaki yazılar. Şimdi buna bir ad koymak lazım" dedi. Ben de "Hocam, bu makalelerin her birisini bir mektup gibi değerlendirirsek bu kitap, sizden mektuplar gibi olmuş olur" dedim. Yani "Mektuplar"mı diyelim diye düşündü. Ben de o anlamda "Oğuzname" olmasını teklif ettim. Böylece Oğuz Bey'den mektuplar, okuyucusunun eline ulaşmış oldu.
Oğuz Bey Hocam'ın vefatını duyunca bunlar, bir filim şeridi gibi geçti gözümün önünden. Vefatından bir ay önce son çıkan fotokopi basımı kitaplarımdan birazını kendisine ulaştırmıştım. Telefonla arayıp teşekkür etme lütfunda bulundu. O hali, bizim için bir helalleşme gibiydi.
Oğuz Leblebicioğlu Hocam'a tekrar Allah'tan rahmet diliyorum. Kardeşi Enver Leblebicioğlu'na, evlatlarına da başsağlığı diliyorum.