Okuduğum yıllarda İmam Hatip Ortaokulu'nun orta kısmı 4 yıl, lise kısmı 3 yıldı. Biz de dördüncü sınıfa geçerek orta son sınıf öğrencisi olduk. Daha önce okuduğumuz derslere ek olarak Psikoloji, Sağlık Bilgisi, Kanun Bilgisi, Sanat Tarihi, Tefsir, Hadis, Fıkıh, Kelam, Hitabet dersleri okumaya başladık. Doğrusunu söylemek gerekirse o yaşlarda bu dersler ağır geliyordu.
Psikolojiye Milli Eğitim Müdürü Recep Açıkalın, Sağlık Bilgisine Öğretmen Okulu Beden Eğitimi Öğretmeni Metin Erkuş, Tefsire Ahmet Lütfi Kazancı, Hadise Mehmet Yıldırım, Fıkıha Şaban Alkan, Kelama Rıza Tosun, Türkçe ve Hitabete Necmi Şamlı, Kanun Bilgisine Nurettin Tayşi geliyordu. Orta 1, 2, 3. Sınıflarda Yurttaşlık Bilgisi vardı. 4. Sınıfta onun yerine Kanun Bilgisi konuşulmuştu. Sanat Tarihi dersine de Yaşar Kılkış geliyordu. Coğrafyadan Seyhan Eralp, öğrencilere kök söktürüyor, bütün bölgelerin fiziki haritalarının çizimlerini yazılılardan sorabiliyordu. Her ders önemli, çok ders de bizim için yeni idi.
Hitabet Dersinin önemi daha başka idi. Necmi Şamlı hocamız, önce hitabet ile ilgili nazari bilgi verdi. Hitabet türlerinin örnekleriyle ilk aylar geçti. Sonra dini hitabet, vaaz ve hutbe konusuna geldik. Bir ayet veya bir hadis söyler, bunun hakkında beş dakika konuş derdi. O yaşlarda, o bilgi düzeyinde çok zordu. Ama alışmaya başladık. Hutbe dualarını ezberledik.
İkinci dönemin başında artık hutbeye çıkacak düzeye gelmiştik. Necmi Bey hitabet yönünü, Ahmet Lütfi Kazancı Bey de hutbe dualarını dinledi. Hutbeye çıkabilir denilenlere cami görevi veriliyordu. Ben de onay almış olmalıyım ki ilk defa Kulaksız Camii'nde Cuma günü hutbe okuyup namaz kıldırma görevi verildi. Heyecan doruktaydı. Görevi ifa ettim ama nasıl yaptım bilemiyorum. Aynı yıl Ramazan Bayramı vaazı için Abdibey Camii'ne, Cuma namazı için Devehane Camii'ne görevlendirildim.
Hutbeye çıkmak, bizim için çok önemliydi. Çıkamayan, hitabetten sınıf geçemeyecekti. Necmi Şamlı hocamız, öyle diyordu.
O sene İngilizce dersimize Rüştü Apaydın geliyordu. Fakir Baykurt hayranıydı. TÖS (Türkiye Öğretmenler Sendikası) Çorum şubesi başkanıydı. Derslerde bize hep ideolojik propaganda yapıyordu. "Umudumuz, Ağrı Dağı'nın ötesinde. Oradan yurdumuza özgürlük ve barış gelecek" diyerek Rusya'dan gelecek rejim değişikliğini anlatıyordu. Onun için derslerde ona karşı tavrı olanları bırakıyor, sesi çıkmayanlara dokunmuyordu. Hami Aydoğan itiraz ettiği için onu disipline vermişti. Sınıfça karar alıp arkadaşımızı savunmuştuk.
Her ders ve hocaları hakkında birer değerlendirme yapmak mümkün. Ama o senenin en önemli olayı öğrenci seçimleriydi. Okulumuzda ilk defa öğrenci başkanı ve kabinesi seçilecekti. Okulda iki başkan adayı çıktı. Birincisi 6. sınıf öğrencisi Mehmet Akkuş, diğeri de 5. sınıf öğrencisi İsmail Şişman idi. Her ikisi de okulda görev yapacak olan kol başkan adayların tespit ettiler. Mesela Spor Kolu, Kültür ve Edebiyat Kolu, Kooperatifçilik Kolu gibi kollara birer aday tespit ettiler. Ben de İsmail Şişman'ın kabinesinde Kızılay Kolu Başkan adayıydım.
Başkan adayları, öğle arasında okulun hoparlöründen seçilirse neler yapacağını anlatıyordu. Kol başkan adayları da teneffüslerde sınıflara girip kendini tanıttıktan sonra vaatlerini sıralıyordu. Ülke çapında yapılan seçimler gibi heyecanlı ve gergin bir ortam oluştu. Bir hafta sonu okulun giriş kısmına konulan kapalı sandıkta herkes oyunu kullandı. İsmail Şişman ve kabinesi, seçimi kazandı. Mehmet Akkuş ve kabinesi de gelip kazananı tebrik ettiler.
Orta son sınıf öğrencisi olduğumuz için sene sonunda orta kısım bitirme sınavı yapılıyordu. Sene içindeki notlarımız ne olursa olsun sene sonunda 21 dersten sınava giriyorduk. Arapça, Kur'an-ı Kerim, Hitabet gibi derslerden sözlü, klasik derslerden yazılı sınav oluyorduk. Haziran ayının tamamı sınavlarla geçti.
Bitirme sınavlarından geçenler, orta kısmı bitirmiş oldular. Geçemeyenler, o derslerden bütünlemeye kaldılar. Bunların çoğu, yaz tatilinde bizim dükkandan ders çalışmaya bana geleceklerdir. Onları bütünleme sınavlarına hazırlamak, benim görevimdi. Ben, bunu her sene yapıyordum. Bu sayede geçtiğimiz yılın temel derslerini tekrar etmiş, konuları öğrenirken pekiştirmiş oluyordum.
Orta kısmı bitişen öğrenciler, dilerlerse liseye veya öğretmen okuluna geçebiliyorlardı. Dilerlerse okulumuza devam edebiliyorlardı. Sınıfımızın büyük çoğunluğu lise kısmına devam ettiler. Bazıları ayrılıp imam veya müezzin oldular. Mesela Hafız Hasan Kestek, orta kısmı bitirdikten sonra Kubbeli Camii'nde, ardından da Ulu Cami de İmam Hatip olarak görev yaptı.
Orta kısmı bitirdiğimiz günlerde bizimle birlikte dışarıdan sınava giren din görevlileri de vardı. Vaiz Mürsel Şahinbaş, imamlardan Ali Yıldırım, Devehane Cami İmamı Mustafa Hoca, İsahalife Cami İmamı Şükrü hocaların yanı sıra sınıf arkadaşımız Yusuf İzzettin Kara'nın babası şu anda aklıma gelen isimler…