Haftalardır bu sütunlardan hayallerin bile ötesinde diyerek sayısız başarılarla ilgili düşüncelerimi dile getirdim. Artık kazanılan başarıları anlatacak kelime bulamıyorum. Zaten az olan kelime kütüphanemden cümle kurmakta zorlanıyorum. O yüzden saha içine sadece MUHTEŞEM diyorum ve asıl sorunlu alanımız olan saha dışına yönelmek istiyorum.
Gelinen bu noktada artık söyleyecek söz bulamıyorum. Bir şehrin o ilin marka değerlerinin başında olması gereken bir takıma bu kadar ilgisiz olmasına. Yıllar sonra çıkılan 2. Lig’de yaşanan tüm badirelere rağmen 16. hafta sonunda 31 puan toplayan ve üçüncü sıraya demir atan bir kulüp. Ekonomik olarak on katı takımlara kafa tutan bunun içinde sonuna kadar mücadele eden bir yönetim.
Yönetim derken ekonomik olarak iki ismin sırtında giden bir kulüp. Belediye henüz devreye girmedi, yeni yılda girecek. Ahmet Ahlatcı kulübün belkide geleceğini garanti altına alacak çok güzel projeler açıkladı, henüz hayata geçen yok. Takım kazanıyor, hedefi kovalıyor, ancak nasıl kovalıyor diyen bir Allah’ın kulu yok.
Bu ilgisizlik karşısında kulübe gelir sağlamak için projeler hazırlanıyor, okullara forma diye hedef olarakta 19 bin konuluyor, bir aydır binde takıldık kaldık. Store açında forma alalım diyenler, kulübe katkı yapalım diyenler, store açıldı ancak uğrayan bir elin parmaklarını geçmiyor. İç sahada maç yapıyor, Samsunspor gibi Türk futbolunun efsane kulüplerinden birisi geliyor, Samsun’dan gelenlerin hepsi stada alınsa heralde azınlıkta kalırdı Çorumspor.
Sezon başı attıkları rakamların Bölgesel Amatör Lig’de bile konuşulmayan bu futbolcuları motive etmek için başkan primi yüksek tutuyor. Haklı olarak bir Allah’ın kuluda çıkıpta bende şu primi veriyim demiyor. Geçmiş yıllar bunun yüzlerce örneği ile dolu.
Deplasman masrafına sponsor aranıyor ona dönüp bakan yok. Dikkat edin çıtayı devamlı düşürüyorum. Çorumspor’da takımın yanında olmak desteklerini göstermek ve birazda reklam yapmak isteyen firmalar, kurumlar, sivil toplum kuruluşları takımın antrenmanını ziyaret eder, bir tepsi baklava ikram ederdi, malesef artık bu bile çok görülür oldu. Ne deyim tek kelime ile yazıklar olsun. Bu şehrin şu özelliğini artık herkes kabul etsin ‘Değerlerimizin kıymetini kaybedince’ anlıyoruz.
Kendi yağında kavrulan, alt yapısına bu kadar değer veren, mali olarak bu liglerin çok altında rakamlara kadro oluşturan, böyle bir kulübe ufak destekler bile çok görülür oldu. 500 liralık bir araç bile sorun olabiliyorsa ne deyim bilemiyorum.
Fatih Özcan çırpınıyor, Genel Koordinatör Oğuzhan Yalçın’ın telefon şarjı dayanmıyor, Teknik Direktör Bahri Kaya bırakın kafasını, yüreğini, her şeyini ortaya koyuyor ve ortaya çıkan bu sonuca bile sahiplenmiyorsak ne diyelim, ne yazalım artık ben bilemiyorum. İnşallah ilk yarının son maçında Kırklareli deplasmanından kazanarak döner ve devre arasına yüksek moralli gireriz. Gerçi ben daha şimdiden nerdeyse sezon sonu puan hedefine yaklaştım ama olsun niye daha iyisi olmasın ki.
Samsunspor maçının ardından yapılan bazı yorumlara çok sinirlendim iki kelam etmeden geçemeyeceğim. Yıllarca Süper Lig’de oynayan bir kulüp taraftarı bilirki misafir takım olduğu stada giderken bir kontenjan uygulaması olur. Çorumspor ev sahipliğini yaptı ve kontenjanı iki katına çıkardı ve 700 bileti hafta başında kırmızı-beyazlı kulübe teslim etti.
Samsun’dan yaklaşık 2500 kadar taraftar Çorum’a gelir stada girmek isterse tabiki sorun olur, sıkıntı olur. Emniyet’in müdahelesindeki aşırılığı eleştirmek en doğal hakkınız. Fakat kapılara saldırak iple stada giren, polisin dişini kıran, stat etrafından saha içine taş atarak bir güvenlik görevlisinin başını yaranlara hiç bir şey söyleme ‘Biz bilet aldık stada almadılar’ diye Çorum’u suçla. Önce sen kulüp tarafından verilen 700 biletin hemen 500 sahtesini basarak satanları bulacaksın. Ev sahibi takım taraftarları için satılan biletlerden alıp ben bilet aldım demekle olmuyor.
Gerçi sağduyulu maç izlemek için gelen ve Çorumspor taraftarlarının içinde izleyen Samsunspor taraftarlarına kimse bir şey söyledi mi, yaptı mı, hayır. Bir bölüm taraftarın küfürlerini şiddetle kınıyorum ve bunların iki komşu ilin takımının birlikteleğine gölge düşürmemesini istiyorum. Fakat hep nalıncı keseri gibi kendimize yontmayalım birazda özeliştiri yapalım. Yoksa kaybeden iki şehir ve tabiki en önemlisi Türk futbolu olacaktır.