Bilindiği üzere Rusya konvansiyonel olarak Ukrayna'ya savaş ilan etti ve sahada yıkıcı çatışmalara başladı. Her savaş beraberinde insan hareketliliği getirdi ve sivil nüfusun büyük bir bölümü "mülteci/sığınmacı" olarak göç hareketlerine başladı.
Geçmiş perspektifler Afganistan, Irak, Suriye, Libya, Yemen vb. gerek iç savaş, gerekse dışarıdan başka bir gücün müdahalesiyle ülkelerin yıkıma uğradığını gösterdi. Yıkımın öncesi ve sonrasında bu ülkelerde yaşayan insanlar göç etmek zorunda kaldılar. Yakinen bildiğimiz Irak, Suriye ve Afganistan üzerinden ülkemize gelenler genel olarak konteynır ya da çadır kentlere alınmak suretiyle iltica ettiler. Yasal statüleri sığınmacı ve/veya göçmen olarak kayda geçse de reel olarak mülteci haklarının çok daha fazlasını elde ettiler. 
Nüfus hareketliliği özellikle savaşların sonrasında gerçekleşiyorsa, göç eden insanların durumlarını anlamamız gerekmektedir. Eğer bir göç hareketi gittiği ülkede 10 yıldan fazla kalıyorsa, gelmiş oldukları ülkenin durumu düzelse dahi bu insanların gitmedikleri ve geldikleri ülkeye yerleştikleri görülmektedir. Bu durum ise vatandaşlık kavramına yeni boyut getirmektedir. Yıllar ilerledikçe azınlık konumuna gelmeleri bir başka perspektif olarak karşımızda durmaktadır.
Güncel olaya baktığımızda ise Ukrayna'dan göç edenler yasal olarak direkt mülteci statüsü almakta ve hakları konusunda uluslararası konumları garanti edilmektedir. Hemen belirtmemiz gerekiyor ki Ukrayna'dan göç eden nüfus hiçbir şekilde konteynır ya da çadır kentlere yerleştirilmeyecektir. Bunun yerine bizi doğrudan ve dolaylı olarak ilgilendiren yeni formüle ve hatta yapılması planlanan duruma dikkat çekmeliyiz.
Bugün Bulgaristan resmi açıklamalarına göre 350 köy boş durumdadır. Bağımsız kurumların verdiği bilgilere göre de 1000 kadar köyde ise 0 ile 5 kişi arasında değişen nüfus görüldüğü deklare edilmektedir. Dolayısıyla Almanya ya da Fransa (ki bütün AB'ni etkileyen iki aktör) Ukraynalı mültecileri kendi ülkelerine kabul etmek yerine Bulgaristan'daki bu boş köylere yerleştirip, aynı zamanda 350-400 Euro civarında maaş bağlamayı teklif ederse Bulgaristan direkt olarak kabul edecektir. Çünkü hem din birliği(iki millet de Ortodoks), hem etnik köken birliği (ikisi de Slav), hem de köylerin boş ve işlevsiz olması Bulgaristan için ciddi bir fırsattır. 
Boş olan bu köylerin "şenlendirilmesi için (Osmanlı, fetih politikasından bir tanesidir. Baskı altında olan bir yere yapılan fetih sonrası, orada yaşayan halktan 10 yıl kadar vergi alınmamış, yerli halk kendi kendine yetecek ve durumunu düzeltecek düzeye gelen kadar imtiyaz tanınmıştır.)" AB'den gelecek maddi yardımlarla Bulgaristan hem kendi ekonomisine girdi sağlayacak hem de boş olan bu köylerin tarım arazilerinin işlevsel hale gelmesine imkân bulacaktır.
Bununla beraber Türklerden 1940-1950'li yıllarda alınan birçok Balkan köyü bulunmaktadır. Sadece Makedonya'dan Türkiye'ye bu yıllarda 250.000 Türk göç etmeye zorlanmıştı. Sürgün edilen bu insanlar bugün dahi tarıma elverişli olan Vardar Havzasını boşaltmak zorunda kalmıştı. Aynı şekilde Köprülü, Pirlepe, İştip, Kavadar, Valandova ve Üsküp gibi kritik yerler boşaltıldı. Boşaltılan bu yerlere Makedonlar yerleşmedi ve hala boş durumda beklemektedir. Dolayısıyla bütün bu verimli arazilerde köyler günümüzde dahi boş durumdadır. 
Bir tarım toplumu olan Ukrayna halkını yerleştirmek istediklerinde birincil olarak Vardar Havzası ve Bulgaristan'daki boş olan ve yine tarıma elverişli köyler düşünülmektedir. Bu durum direkt olarak Türklerden ve Müslümanlardan boşaltılan yerlerin hem Hıristiyanlaşması hem de diasporadaki yenilgimiz olacaktır. Yenilgimiz olacak çünkü sürgün edilen Türkler kanunen geri dönüş hakkına sahiptir. Böylesi bir hamlede geri dönülse dahi hem azınlık durumuna düşülecek hem de orada bulunan verimli arazinin kullanım hakkını kaybedeceğiz.
Sebebi ne olursa olsun bir yerden başka bir yere insan transferi başladığında hesapta olmayan sonuçlar doğabilmektedir. Coğrafya bilgisi -beşeri, siyasi, fiziki- tam olarak bu durum için önemlidir. Tabiatın boşluk kabul etmediği gibi coğrafya da boşluk kabul etmemektedir. Yıllardır "mülteci/sığınmacı/göçmen" kabul eden ve bu yükü tek başına omuzlayan ülkemiz Ukrayna meselesinde yeni bir yük ve hatta çok ciddi bir sorunla karşı karşıyadır. Bir an önce harekete geçilmeli ve Balkan topraklarındaki bakiyelerimiz için her alanda adım atılmalıdır.
Vesselam…