Yüksek okul yatılısı, İ.H. Okulu yatılısı gibi değildi. Daha gevşek ve daha rahattı. Ancak her arkadaş aynı değildi. Gece yarısı yatakhaneye türkü çalarak, nara atarak gelen de oluyordu. Toplu yaşama kurallarını hiç gözetmeyen de… Yemekler, iyi ve kaliteliydi. Ancak haftanın en az iki günü aynı yemekler pişiyor, çok defa akşama da aynısı ısıtılıyordu. Kuru soğan bile çok aradığımız yiyeceklerdendi. Çok sık çıktığı için, daha önce çok sevdiğim kuru fasülye ve bulgur pilavını yatılıdan sonra dört yıl yiyemedim.
Canımız balık istediğinde gündüzlü okuyan arkadaşların başına ekşiyorduk. Bir defasında üç kilo hamsi aldık, Bingöllü bir arkadaşa verdik. Sen bunu pişirt, hazırlat, akşama geliriz dedik. Hanımı da hamsileri domates, biber yıkar gibi yıkayıp tepside pişirmiş, hazırlamış. Akşamleyin İsmail Tuncel, Ali Rıza ve Ömer Dural ile beraber eve vardık. Açız, sofraya oturduk. Büyük bir tepsiyle sofraya hamsi geldi. Ama kelleler duruyor, karın ve bağırsakları deşilmiş vaziyette. Şöyle bir bakıştık. Bu balık böyle pişmez, diyemedik. Karı-koca kavgasına sebep olmak istemedik. Balıkların temiz yerlerinden alarak açlığımızı bastırdık. Ama tepsideki balıkların onda birini bile yiyemedik. Biraz atıştırmıştık, diyerek işi geçiştirmeye çalıştık.
Bu bize ders oldu. Bir daha balık yemeye gideceksek Karadenizli bir arkadaşın evine gitmeye çalışıyorduk.
Yemekhanede yemekler karavanayla geliyordu. Kepçeyle bakır tabaklarımıza alıyorduk. Yatakhanemiz, 40-50 kişilikti, çift katlı ranzalarla doluydu. İhtiyaç halinde bile banyo yapmak zordu. Önce soba kazanı yakılacaktı. Su ısınınca sırayla duş yapılabilecekti. Sıra bulamayanlar, şehirdeki hamama gitmek zorundaydı.
Bahar mevsiminde artık her yerde ders çalışabiliyorduk. Alaattin Tepesi, Meram Çamlığı en sakin yerlerdi. Mayıs hazırlanma, Haziran sınav ayıydı. Akademinin sınavlarını, Eylül'e ertelemeyi kafaya koymuştum.
Mayıs ayının en kritik olayı, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının davasıydı. 6 Mayıs 1972 tarihinde Sıkıyönetim Mahkemesi, Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan'ın idamına karar verdi. Sol propagandaya bakılırsa ülke çapında isyan çıkacaktı. Karar onaylandı ve hüküm infaz edildi. Hiçbir tepki olmadı. İsyan falan çıkmadı.
Haziran ayında Y.İ.E. 3. Sınıf sınavlarına girdim. Bütün dersleri verdim. Ancak Bursa İTİA sınavlarına hiç gidemedim. Hepsinden bütünlemeye kaldım. Yaz döneminde oyalanmak yok, hazırlanmak var diye düşünüyorum.
Amcam hastaneden çıkınca Ankara'da bir doktora gitmesi önerildi. Beraber gittik. Doktor, muayeneden sonra şu tahlilleri yaptırın, şu filimleri çektirin, bir hafta sonra sonuçlara bakayım dedi. Tarif ettiği laboratuvara ve röntgene gittik.
Bir hafta sonra sonuçları ve reçeteyi almaya ben gidecektim. Doktorla öyle kararlaştırdık.
Bir hafta sonra Ankara'ya giderken amcamdan 50 lira aldım. O zaman Ankara'ya gidiş-dönüş 10'ar'dan 20 liraydı. Amcam, bunu bildiği için gözüme baktı. Hiç sesimi çıkartmadan parayı alıp yola çıktım. Ankara'da tahlil sonuçlarını ve filmi alıp doktora götürdüm. O da sonuçlara göre bir reçete verdi. Çorum'a dönerken bir liraya simitle gazoz alıp açlığımı giderdim. Dönüşte amcama reçeteyi verdim. Artan 29 lirayı da teslim ettim. Amcam gözüme baktı. Yol parasından hariç sadece bir lira harcadığımı duyunca şaşırdı. Ben lüzumsuz para harcamam, dedim. O da mesajı aldı, sanıyorum.