M.Ö. 2100 yıllarında yaşamış bir Babilo hükümdarıdır. Hz. İbrahim döneminde tevhit inancının karşısında siyasal otoriteyi simgeleyen efsanevi kraldır.
Nemrut; ilk defa kötü yol açan, ilk defa başına taç giyen, ilk defa ateşe tapan, yerden bir ateş çıktığını görünce varıp önünde yere kapanıp üzerine bina yaptırarak ateşgede inşa ettiren, insanları kendisine tapınmaya davet eden zalim bir kraldı.
Nemrud'un zamanında insanlar da yıldızlara ait bilgilerle uğraşırlar, ayın ve güneşin tutulacağı tarihleri hesaplarlar, yıldızları ve mevkilerini belirlerler, yıldızların hareketlerinden bir takım hükümler çıkartırlardı. Sabiilik dinine mensuptular.
Rivayetlere göre Nemrut, rüyasında bir yıldızın doğuşunu görür. Yıldızın parlaklığı, ayın aydınlığını ve güneşin ışığını bastırmaktadır. Nemrut, bundan son derece korkar.
Rüyayı yorumlayan kahinler, ona ülkesinde doğacak olan bir erkek çocuğun halkın dinini değiştireceğini ve kendisini öldüreceğini söylerler. Bunun üzerine Nemrut, doğan erkek çocukların öldürülmesini emreder. Bununla da yetinmeyerek şehirdeki bütün erkekleri şehir dışına çıkartarak hanımlarıyla ilişkiye girmelerine engel olur.
Ancak Azer (Terah)a olan güveni sebebiyle onu hanımıyla görüşmemek şartıyla bir iş için şehre gönderir. Bu arada Azer, hanımıyla ilişkide bulunur ve bunu gizler. Eşi hamile kaldığında onu şehir dışında bir mağaraya yerleştirir. Burası, büyük ihtimalle bugünkü Urfa şehrindedir. M.Asım Köksal ise hamilelik döneminde Azer, ailesini Kufe ile Basra arasında Evr diye anılan bir köye kaçırmış ve onları orada bir bodruma yerleştirmiştir. Onların yiyecek, içecek ve diğer ihtiyaçlarını orada karşılamıştır.
Hz. İbrahim'in doğumu:
Nemrut, ülkesindeki gebe kadınları toplattırıp göz altına alıyordu. Ancak Hz. İbrahim'in annesi pek genç ve zayıf bedenli olduğu için gebeliği pek belli olmuyordu. Böylelikle göz altına alınmaktan kurtuldu.
İbrahim aleyhisselamın annesi, doğum zamanı gelince, geceleyin evinden çıkarak yakınlarında bulunan bir mağaraya gitti. Çocuğunu orada dünyaya getirdi.
İbni Askair'e göre İbrahim aleyhisselam, Irak'ta Babil'in Kusa Köyü'nde, halen kendisine nispet edilen Makam'da doğmuştur. Bizde yaygın olan kanaate göre Urfa'da doğmuştur.
Annesi, çocuğunu sarıp sarmaladıktan sonra mağaranın kapısını kapatarak evine döndü. Ama aklı çocuğundaydı. Zaman zaman mağaraya uğruyor, oğlunun sağ elinin baş parmağını emdiğini görüyor. Soranlara da "Bir oğlan doğumuştum, öldü" diyor.
Hz. İbrahim'in M.Ö. 2000 yıllarında doğduğu tahmin ediliyor. Hızlı gelişiyor, çabuk büyüyor. Mağarada on beş ay kadar kalıyor. Azer, bu gelişmeden son derece mutludur. Ancak İbrahim, henüz kendisi, anne ve babasından başka hiçbir canlı görmemiştir. Mağaradan çıkınca yeryüzünde gezip dolaşan hayvanlara, yaratıklara bakıyor.
Deveyi görünce soruyor:
-Bu nedir?
-Bu devedir.
İneği, atı, koyunu görünce soruyor:
-Bu nedir?
-Bu attır. Bu inektir. Bu koyundur.
Anne babasının konuşmalarından etkilenerek farklı sorular sormaya başlıyor. Annesi Nuna hatun ile aralarında şöyle bir konuşma geçiyor:
-Anne, benim Rabbim kim?
-Benim.
-Senin Rabbin kim?
-Baban.
-Babamın Rabbi kim?
-Nemrut.
-Nemrut'un Rabbi kim?
-Sus!...
Nuna hatun, olup biteni kocası Azer'e anlattı. Halkın dinini değiştireceği söylenen çocuk, senin oğlun olsa gerek dedi.
Hz. İbrahim, babası Azer'in yanına vardığında annesi Nuna hatuna sorduklarını ona da sordu. O da benzer cevaplar vererek oğlunu susturdu.
Aradan ne kadar zaman geçtiği bilinmemekle beraber, Azer oğlunu mağaradan çıkartmak ve arkadaşlarıyla tanıştırmak istedi. Onların da düşüncelerini aldı. İbrahim, artık gerçek dünyayı görmeye ve tanımaya, babasının arkadaşlarıyla da tanışmaya başladı.
Allah'ı arayışı
Hz. İbrahim, yeryüzünde dolaşırken pek çok hayvan ve canlı gördü. "Her halde şu yaratıkların bir Rabbi olması gerekir" dedi. Evinin damında gece vakti başını göklere doğru kaldırıp baktı. Yıldızları görünce içindeki en parlak yıldıza "İşte Rabbim budur" demişti.
Yıldız sönüp gidince "Ben, böyle sönüp batanları sevmem" dedi. Sonra gökyüzünde ayı gördü. O, daha büyük ve daha parlaktı. "İşte Rabbim budur" dedi. Fakat sabah olurken ayın da kaybolduğunu görünce bunun da Rab olamayacağını anladı. Sonra güneşi, doğar halde görünce "Rabbim budur. Bu hepsinden daha büyük" dedi. Akşam olup o da batınca son kararını verdi:
"Doğup batan, gelip göçen hiçbir şey Rab Tanrı olamaz. Benim Rabbim, bunların hepsini yaratandır. Ben, yüzümü gökleri, yeri ve onlarda bulunan her şeyi yaratan Allah'a yönelttim. O'dur benim Rabbim."
Kur'an-ı Kerim'de En'am Suresinin 75-79. Ayetlerinde bu olay, tüm ayrıntılarıyla anlatılmaktadır. Bu örnek bize, her insanın en azından akıl yoluyla bile Allah'ın varlığını ve birliğini bulmamızı emrediyor.