FATİH BATTAR

Bir dizi ziyaret ve Eğitim Bir Sen yeni binasının açılışı için Çorum’a gelen Memur Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, ‘Toplu Sözleşme’ sürecini değerlendirerek; “Biz millete borçluyuz ama devletten alacaklıyız’ dedi

Havuzbaşı Kafe Restoran’da Memur Sen’e bağlı sendika başkanları ve temsilcileri ile İl Divan Toplantısı’nda bir araya gelen Ali Yalçın, Çorum’da toplu sözleşme sürecini değerlendirdi.

‘Enflasyon rakamlarının ortaya koyduğu grafik, doğalgazdan çaya, benzinden bir çok tüketim maddesine gelen zamlara bakıldığında biz millete borçlu olabiliriz ama devletten alacaklıyız.’ diyen Yalçın, amaçlarının bağcıyı dövmek değil, üzüm yemek olduğunu belirterek; “Bütün gayretimiz kamu görevlilerine ve emeklilerine hak ettiği artışı sağlayabilmek. Onları açlık ve yoksulluk sınırından çıkarabilecek bir mücadele yürütüyoruz. Kamu görevlileri açlık ve yoksulluk sınırında biz de kamu görevlilerini açlık ve yoksulluk standartlarının üstüne çıkarabilmek için mücadele ediyoruz. Bizim bağcı dövmek gibi bir niyetimiz yok. Biz ayrı bir yapıyız. Kamu görevlileri olarak milli gelirden almamız gereken payı almak için sesimizi yükseltiyoruz. 2 yıl içerisinde toplu sözleşme sürecindeki handikapları, saçmalıkları yetersizlikleri, yasadaki boşlukları, Hakem Heyeti’ni tartışmaya devam edeceğiz.” dedi 

‘HAKEM HEYETİ NOTERLİK YAPTI’

Mutabakatsızlıkla sonuçlanan 5'inci Dönem Toplu Sözleşme sürecinde Hakem Heyeti’nin noter görevi üstlendiğini kaydeden Yalçın; “2020-2021 için 3 milyon 200 bin kamu görevlisi, 2 milyon 100 bin memur emeklisi olmak üzere 5,5 milyona yakın insanın, 20 milyonu bulan kitlenin, toplumun dörtte birini oluşturan nüfusun milli gelirden alacağı payı belirlemek için yoğun bir trafik, gayret ve mücadele süreciydi. Mutabakatsızlıkla sonuçlandı. Kamu İşveren Heyeti'nin 2 yıl için bize öngördüğü yüzde 14'lük zam oranını kabul etmemiz mümkün değildi. Buna tepki verdik. Rakam yükseltilmeyince ve kamu işveren süreci bu şekilde sonuçlandırınca da Kamu Görevlileri Hakem Kurulu'na konuyu taşıdık ve hakemin bu konuda hakemlik yapmasını istedik. Üzülerek ifade edelim ki Kamu Görevlileri Hakem Kurulu'nun ismi de artık değişmeli. 'Kamu İşvereni Hakem Kurulu' şeklinde bir tablo ortaya çıktı. Hakem heyeti, masada varılan uzlaşıları sormadan yen bir toplu sözleşmeymiş gibi bir süreç yönetim yaptı. Hakem heyet adaletten şaştı, Kamu İşveren Heyeti’ne bu anlamda noterlik yapmış oldu." şeklinde konuştu

Yalçın, geçmiş dönemdeki kazanımların devam ettiğini, yeni dönemde ise sözleşmeye üç yeni kazanımın eklendiğini belirterek, bu maddelerin ifade edilecek kadar önemli olmadığını söyledi. Kurulda adaletin heyet yerine, işverenin heyetin gördüklerini savunan Yalçın; “Toplu sözleşme geride kaldı, üç şey tartışılır oldu; bir, kamu işvereninin güvenilirliği, iki, hakem heyetinin özerkliği, üç, 4688 Sayılı Toplu Sözleşme Yasasının yeterliliği. Bundan sonraki süreç, bunların düzeltilmesi için her türlü şeyin yapılacağı bir süreç olacaktır." ifadelerini kullandı.

82 MODEL KENAN EVREN KILIK KIYAFET YÖNETMELİĞİNİN MİADI DOLDU

Konuşmasında İstanbul’da bazı belediyelerde yaşanan işçi kıyımı ve kılık-kıyafet yönetmeliğine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Yalçın, 6 yıldır sivil itaatsizlik eylemini devam ettirdiklerini belirterek, konuşmasını şu şekilde sürdürdü; “Bu eylem kapsamında toplanan 12 milyon 300 imzayı kamyonlarla hükümetin önüne götürerek anti demokratik yasanın tarihin çöp sepetine atılması gerekiyor. 82 model Kenan Evren kılık kıyafet yönetmeliğinin miadı doldu. 2013 yılında yapılan düzenlemeyle kadınlara yönelik bu konuda önemli bir paragraf açılmasını, kamusal alan yalanının bertaraf edilmesini, kamu görevlisinin başı-açık kapalı aynı ortamda hizmet vermesini temin ettik. Kamu çalışanlarına embesil muamelesi yapılıyor. Dün bu konuyla ilgili iki haber yer aldı. Birisi İSKİ’deki sakallı kamu görevlilerine sakallarınızı kesin diye gönderilen talimat, diğeri Küçükçekmece Belediyesi’nde 82 model Kenan Evren yönetmeliğinden medet umarcasına buna uyacaksınız diye verilen gözdağı. 6 yıldır sivil itaatsizliği sürdürüyoruz. Biz kargaşadan yana değiliz. Biz devlet ciddiyetinin ortadan kaldırılmasından yana da değiliz. Ama devletin bize embesil muamelesi yaparak, ne giyeceğimizi, nasıl davranacağımızı, nasıl hareket edeceğimizi bilmeyen insanlar olarak, öz yeterlilikleri gelişmemiş bireyler olarak davranmasını kabul edemeyiz. Bize ayakkabı topuk boyu şöyle olacak, pantolonun kumaşı böyle olacak. Kazağının yakası şu şekilde olacak, faul uzunluğu şöyle, ense traşı böyle gibi tuhaf, garip 82 model Kenan Evren bakiyesi bizi hakir gören bir tavrı kabul edemeyiz. Bunun için adım atılması gerekiyor. Bunun için 6 yıldır sivil itaatsizliğimizi sürdürüyoruz. Bazı kamu bürokrasinin, mülki amirlerin “böyle devlet memuru mu olur, acayip adamlar, tuhaf tuhaf kıyafetlerle okula geliyorlar” diyorlar. Eylem devam ediyor, eylem. Eylemin nizamisi olmaz. Eylem nizamsızlıktır. Rahatsızlığı ortaya koymaktır. Gelin oturalım, tartışalım, bir çerçeve çizelim”

‘EKREM İMAMOĞLU’NUN CAN SİMİDİ GİBİ DURUYOR’

Değişmeyen yönetmeliğin İstanbul Büşükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun can simidi gibi duruyor. Halbuki İstanbul Büyükşehir’de 1990’lı yıllarda Cumhurbaşkanımızın belediye başkanı olduğu dönemden bu tarihe kadar kimseye kılık kıyafet dayatması yapılmadı. Herkesin inancına, geleneklerine, insanlığına saygı duyuldu. Ama bugün anında Kenan Evren’in yönetmeliğinden medet umarcasına çağ dışı yönetmelik yapılmış durumda. Demek ki yasal mevzuatı şekillendirmek gerekiyor. Temel hak ve özgürlükleri teminat altına almak gerekiyor. Bu konuda duyarlılığımız var. Bazen bürokrasi, bazen mülki amirlerle karşı karşıya geldiğimiz durumlar oluyor. Biz bu burada bir şeyi ifadeye ediyoruz. Diyoruz ki bir rahatsızlığımız var. Gelin yönetmeliği tartışmaya açalım. Oturalım tartışalım antidemokratik kısmını ayıklayalım. Bizde bu süreci bu süreci sulandırmaya çalışan, bu süreçte memur haysiyetini sulandırmaya çalışan eylem dolaysıyla eylemi tartışılır hale getirmeye isteyenlere karşı bizimde rahatsızlığımız var. Buyurun tartışalım, konuşalım. Kasım ayında Kamu Personel Danışma Kurulu var. Şimdiden kursunlar komisyonu tartışalım. Şimdiden bir çerçeve çizelim. İki satırlık yönetmelik değişikliğiyle nasıl ki kamusal alan yalanının tarih olduğu buradaki arkadaşların birbiriyle kardeşçe, arkadaşça ötekileştirmeden, kişiliklerine saygı duyularak tanımlanarak değil tanıyarak bir erdem ortaya konulduysa o zaman bu kısmı da tamir edelim.

Türkiye’nin 31 Mart’tan sonra belli tartışmaları yaşıyor. Belediyelerde işten çıkarmalar var. İş güvencesine ilişkin saldırılar var. Ekmeğini kaybeden insanlar var. Yıldırılmak istenen, susturulmak istenen emekçiler var. Bolu’da 19 işçi belediyenin önüne çadır kurarak bir direniş başlattı. 97 işçiydi aslında işten çıkarılanlar. Ancak direnişi sürdüren 19 kişi. 19 işçimizin ortaya koyduğu mücadele bir gerçeğin ortaya çıkmasını sağladı. 200 kilometre yol yürüdüler. Ankara’da bin 500 kişi ile onları karşıladık. Adımız işçi adımız memur olabilir. Statümüz farklı olabilir. Ama mücadelemiz aynı. Ekmek mücadelesinin tarafıyız biz. Ekmek mücadelesinin tarafıyız biz. Bizim tel rengimiz farklı olabilir ama ten rengimiz aynı. Göz rengimiz farklı olabilir ama gözyaşımızın rengi aynı. Bizim bakış açımız farklı olabilir ama insanız acımız aynı diye dünyanın her yerinde emek mücadelesini sürdürüyorsak Türkiye’de emekçilerin ekmeğine tasallut edildiği, ekmeğinin güvencesiz bırakılmaya çalışıldığı süreçleri kabul etmeyiz. Orada da dirayetli bir duruş gösterdik en sonunda 19 kişi belediyeye geri alındı”

Editör: Haber Merkezi