Kaleli Vakfı, Miraç Kandilinde program düzenledi. Vakıf merkezinde gerçekleştirilen programa konuşmacı olarak Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kaşif Hamdi Okur katıldı.

Türkiye 4.'sü öğrenci ödülünü Bakan'ın elinden aldı Türkiye 4.'sü öğrenci ödülünü Bakan'ın elinden aldı

Kaleli Vakfı Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Vakıf Müdürü İsmail Tuncel programda yaptığı açış konuşmasında, “Kameri aylardan Recep ayının 27. gecesi olan Miraç Kandilinde bir arada olmanın huzur ve mutluluğunu yaşamaktayız. Bu mübarek gecenin tüm İslam alemine ve insanlığa hayırlar getirmesini Yüce Rabbimden niyaz ediyorum. Miraç Kandili Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammet Mustafa (s.a.v) Efendimizin gecenin bir anında Mekke’deki Mescid-i Haram’dan Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya oradan da göklere seyahat ettirildiği mübarek bir gecenin adıdır. Bu gecede Resülüllah’a, Yüce Allah’ın kudretinin ne kadar büyük, ilminin ne kadar geniş olduğunu belirten alametler gösterilmiştir. Miraç, Sevgili Peygamberimize Rabbimizin özel bir ikramıdır. Öyleyse Efendimizin hayatı, biz ümmeti için müstesna bir öneme sahiptir. Yüce Rabbimiz Kuran’da Enbiya Suresi’nde “Biz seni bütün insanlara ancak müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik.” buyurmak suretiyle biz insanlara dünya ve ahiret mutluluğunun reçetesini vermiştir” dedi.

Programda "Miraç Gecesi ve Manası" konulu bir konuşma yapan Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kaşif Hamdi Okur ise şunları dile getirdi:

“İçinde bulunduğumuz Recep ayı, Ramazan ayına bizleri ulaştıran yolun ilk durağını teşkil etmektedir. Bundan dolayı bazı ilim ve irfan ehli Recep ayını tohumun ekildiği, Şaban ayını sulandığı, Ramazan ayını ise hasadın gerçekleştiği bir zaman dilimi olarak nitelemektedirler. Diğer bir benzetme şekli de Recep ayında ağacın yaprak açtığı, Şaban ayında meyvenin çiçeklendiği, Ramazan ayında ise olgunlaşan meyvenin toplandığı şeklindedir. İnsanın amel defterinin öldükten sonra da kapanmamasına vesile olan “sadaka-i cariye” (kalıcı hayır) niteliği taşıyan vakıf hizmetleri de bu zaman dilimlerinde daha da anlam kazanmaktadır. Regaib ve Miraç gecelerinde Hz. Peygamber’i ve insanlığa tebliğ ettiği esasları anlamaya çalışmak, bunlara ilişkin bazı bilgileri okuyup, öğrenip yakınlarımızla paylaşma gayreti içerisinde olmak son derece isabetli olacaktır. Şaban ayı, Berat gecesi ise artık Ramazanın yaklaşmaya başladığı, ibadetin yoğunlaştığı bir zaman dilimidir. Kişinin kendisini hesaba çekmesi, manevi açıdan eksikliklerini tespit edip düzeltme yoluna girmesi, bu uğurda iradesini kullanıp kendisine söz vermesi ve sözüne sahip çıkması, bu mübarek zaman diliminde yapılacak en hayırlı ibadet olacaktır. Nitekim Hz. Peygamber “Akıllı kişi kendini hesaba çeken, ölümden sonrası için çaba gösterendir. Aciz ise hevâ ve hevesinin peşinden koştuğu halde Allah hakkında boş kuruntular besleyen kişidir” buyurmuştur.  6 Şubat Salı akşamını, 7 Şubat Çarşamba gününe bağlayan gece idrak ettiğimiz Miraç Kandili de bu kutlu zaman süreci içerisinde yer alan önemli bir duraktır. Bu gecenin manasını idrak edebilmek için, Hz. Peygamber’in neden böyle bir mucizeyle taltif ve teyit edildiğini anlayabilmek için, Miraca kadar uzanan sürecin çok iyi bilinmesi gerekmektedir. Cenabı Hakkın son elçisi Mekke’de on yıl boyunca insanları Allah’ın emirlerine uymaya, onun son mesajına inanmaya çağırdı. Bu süre içerisinde istihza, alay, hakaret, tartaklanma gibi türlü çeşit sıkıntılara maruz kaldı. Son aşamada kendisine inanan bir avuç insanla beraber Mekke’nin kenar mahallelerinden birinde üç yıl açlık ve sefalet içerisinde kuşatma altında tutuldu. Bu arada önce kendisini küçüklüğünden beri bir baba şefkati ile seven ve koruyan, üzerine kol kanat geren amcası Ebu Talib’i, ardından da mutlulukları ve hüzünleri beraberce paylaştığı kendisine her zaman destek olan hayat arkadaşı Hz. Hatice’yi kaybetti. Bütün bunlar azmini kırmadı. Yanına evlatlığı Zeyd’i alarak bir ümit ışığı yakalayabilmek amacıyla Taif’e gitti. Hedefi Taiflileri ikna ederek Mekke’de bulamadığı desteği burada temin edebilmekti. Gel gör ki Taifliler ona inanmadıkları gibi, alay ettiler, hatta ayaktakımını kışkırtarak taşa tutturdular.  Hz. Peygamber karşılaştığı bunca eziyete rağmen, kendisini taşa tutan serseri güruhu için dua etti. Yüce Allah’tan onların soyundan yalnız Allah’a ibadet eden, ona hiç bir şeyi ortak koşmayan bir nesil çıkartmasını niyaz etti. En sıkıntılı zamanında gördüğü bunca eziyete rağmen alicenaplığını göstermiş, kendisini taşlayanların ıslahını istemek suretiyle âlemlere rahmet olduğunu ortaya koymuştur.  İşte Miraç mucizesi Hz. Muhammed’e bu olayların ardından hem bir teselli kaynağı olmuş hem de artık Hicretle birlikte yeni bir sayfanın açılacağının habercisi olarak kabul edilmiştir. Böylece insanın ulaşabileceği en yüce makama kadar yükselen efendimiz orada kalmamış,  görevinin tamamlamak üzere ümmetinin arasında geri dönmüştür. Bu bakımdan Miraç gecesini gereği gibi değerlendirebilmek için bu sürecin çok iyi bilinmesi ve anlaşılması gerekmektedir. Bu açıdan, dikkat çektiğimiz bilince sahip olarak Miraç ve Berat gecelerini gereği gibi idrak etmek suretiyle Ramazan’a hazırlanmanın gayreti içerisinde olalım.” 
Programda Kur’an-ı Kerim tilavetinin ardından Türk Tasavvuf Musikisi dinletisi gerçekleştirildi.

İlahiler, naatlar ve kasidelerin seslendirilmesinden sonra program emekli din görevlisi Fikrettin Çıplak’ın yaptığı dua ile sona erdi.