ARAMIZDAKİ FARK 150 KURUŞ AĞAM

Salı günü İskilip'teydim. Benim için nostalji olan İskilip'in Çarşısı’nda, sokaklarında gezerken, çocukluğumdan itibaren geçen 20 yılı hatırlar, adeta o günlere dönerim.
Üzerinde yürüdüğüm yollar, evlerin duvarları bana bir şeyler söyler, söylenenleri duyar gibi olurum. Karşılaştığım tanıdıklar, film şeridini başa alır, onlar ile ilgili yaşadıklarımızı hatırlamaya çalışırım. Her gidişimde İskilip'te yaşayan tanıdıklarım biraz daha azalmakta, mezarlıkta tanıdıklarım çoğalmaktadır.
Ailem Hacıkarani Mezarlığı’nda bulunmaktadır. Ayrıca çocukluk arkadaşım Ömer Söylemez, Cemil Çorumlu da bu mezarlıktadır. Zübeyir Kemelek kardeşimde Hacıkarani’ye defin olur diye düşünmüştüm ama o Gülbaba Mezarlığı’na defin olundu.
Pirinç pazarında bulunan dükkânımız, Kocali eniştemin otobüs yazıhanesi, Sefer eniştemin Kasap Hali girişindeki üzüm incir sattığı dükkânı, dayımın din görevlileri lokali altındaki saraç dükkânı, dayımın oğlu Osman Çorsuzun nalbur dükkânı hepsi tek tek hafızamda bulunmakta, dükkânların önünden geçerken geçmişi, yaşadıklarımızı hatırlıyorum.
Önceden fırın olarak kullanılıp, şimdi kullanımı değişen, eski sahiplerinden eser kalmayan dükkânlar, eski zenginliğinden iz kalmayan insanlar, gözümün önünden geçip giderler.
Babası vefat eden Nurettin Kulalı arkadaşımın evine baş sağlığına gittim. Nurettin Bey, rahmetlik babası Ahmet Bey hakkında çok güzel şeyler anlattı. Hayırlı evlat olan Nurettin, her gün en az üç kere babasını telefonla arar, hatırını sorarmış. Ben oldum olası, anne babasına hayırlı olan insanlara hayranlık duyarım. Anamız babamız gönül tahtımızın sultanıdırlar. Onları kaybedince, değerlerini daha iyi anlıyoruz. 
Bir dostum, İskilip'te yaşanmış olan bir olayı anlattı. Mahallelerinde ağa olarak anılan bir zat, çarşıda pazarda karşılaştığı insanlara selam sabah vermeden, yoluna devam edermiş. İnsanlar onunla konuşmaya da çekinirlermiş. Aynı mahalleden nüktedan bir komşuları, anılan ağanın yanından geçerken- "Ağa aramızda 150 kuruş fark var. Uğurlar ola"  demiş. Ağa bu konuşulanı hiç duymamış gibi yoluna devam edip, evine gitmiş. Kendisine hitaben söylenen, aramızda 150 kuruş fark var sözü içine büyümüş. Komşu bu lafı bana niye söyledi, sebebi neydi diye düşünmeye başlamış. Hanımına- "Yarın sabah birisini kahvaltıya çağıracağım, ona göre hazırlık yap." demiş.
Ertesi günü sabahleyin çocuğunu komşusunun evine göndererek, kahvaltıya davet etmiş. Komşusu eve gelince birlikte kahvaltıya oturmuşlar. Kahvaltı sırasında komşusuna- "Dün bana bir laf söyledin, söylediğini aklımdan çıkaramadım. Aramızda 150 kuruş fark var demekle neyi kastettin?" demiş.
Komşusu'da- "Ağam, ben ölünce bana metresi 25 kuruşluk, altı metrelik patiskadan kefen yaparlar. Sen ölünce metresi 50 kuruşluk altı metre patiskadan kefen yaparlar. Mezara girerken aramızda 150 kuruşluk fark olur. Sen karşılaştığın insanlara selam sabah vermeden, geçip gidiyorsun. Ağam bu mağrurluğun sebebi ne?"demiş. Ağa, derin derin düşünmüş ve haklısın komşum,  sen bana hayat dersi verdin demiş. 
İskilip'te önceden aileler geniş aile düzeninde yaşar, bir öğünde iki üç sofra kurulup yemek yenilirdi. Bu aileler ile ilgili çok hoş tespitlerim var. Daha sonraki yazılarımda bu tespitlerimi sizlerle paylaşacağım.  
Şimdi boş duran evlerde, önceden 20-30 kişilik geniş aileler otururdu. O evlerin önünden geçerken, kalabalık ailenin seslerini duyar gibi oluyorum. Şimdi geldiğimiz noktada, bir evde iki kişi kalmış, karı koca birbirlerinin yüzüne bakıp oturuyorlar. İnsanlar önceden mi mutlulardı? Şimdimi mutlular? Eskiye göre daha iyi yaşam tarzı içindeler ama bu insanları mutlu ediyor mu? Komşuluk ilişkileri, akraba ilişkileri, büyük küçük davranışları nasıl? Bu sorulara olumlu cevap alamıyoruz. 
Yukarıdaki hatırada anlattığım gibi, zenginle fakirin arasındaki fark 150 kuruş. Bu dünya'da oyun oynadığımızı unutup, gerçek sanıyoruz. Bu dünyayı bitmeyecek sanıyoruz. Ölümden ibret almıyoruz. Bu dünyanın malını biriktirmeyi maharet sanıyoruz. Ne kadar hırslanırsak hırslanalım, zenginle fakirin arasındaki fark 150 kuruştur unutmayalım.