Bir Papa Rüzgarı

2025 yılı Kasım ayının son haftasında Türkiye’de bir papa rüzgarı esti. Hem de 1095 yılı Kasım ayının 28’inde yani devrin papası II. Urbanus’un çağrısıyla Haçlı orduların hazırlandığı tarihte.

Hedef belliydi; batılı hıristiyanların doğudaki din kardeşlerini Türklerin zulüm ve baskılarından kurtarmak, Türkleri Anadolu’dan çıkartmak ve eski Hıristiyan topraklarını tekrar ele geçirmek, Kudüs’e de kutsal haçı dikmek. Papa Urbanus, bu uğurda bütün hıristiyanların bu kutsal savaşa katılmalarının çok hayırlı bir amel olacağını söylüyor, herkesi bu savaşa katılmaya çağırıyordu.

Göğüslerinde ve sırtlarında haç işaretleriyle donatılmış askerler, batılı hükümdar ve komutanların yönetiminde haçlı seferlerini başlattı. Sekiz sefer düzenlediler. Anadolu’nun batısı ve güneyinden Kudüs’e kadar kan dökerek ilerlediler ve hatta Kudüs’te Frenk Krallığını kurdular. Anadolu’da uzun yıllar terör estirdiler.

Sultan Orhan I. Murat ve III. Mehmet dönemindeki savaşlarda Papalık’ın önemli rolü vardır. Niğbolu Savaşı, Preveze Deniz Muharabesi ve İnebatlı Deniz Savaşı’da zamanın papaları tarafından teşvik edilen savaşlardır.

Dünyanın her neresinde müslümanlara karşı başlatılmış bir savaş varsa Vatikanın organizesi veya onayı yapılmaktadır.

Vatikan, Roma şehri için yer alan ve katolik dünyasının merkezi olan şehir (mahalle) devletidir. Başında da kardinallerin seçtiği Papa bulunmaktadır. Onlara özenerek İstanbul’un Fener semtinde bulunan Ortodoks Patriği’de buranın dünyaca resmen tanınan bir devlet olması hayalindeler.

Hıristiyanlığın ilk döneminde Bizans İmparatoru, kendi putperest inancına karşı tehdit olarak gördüğü için Hıristiyanlara yaşama hakkı tanımıyordu. Hıristiyanlar, tüneller kazarak yeraltı şehirlerinde veya kimliklerini gizleyerek köylerde, kentlerde yaşıyorlardı. Baktı ki böyle davranarak bir gün iktidarını kaybedecek, öyleyse bunlarla birlik olmaya karar verdi. Ancak Hıristiyanlar arasında birlik olmadığını, inançlarının ve hatta ellerindeki kutsal kitabın bile farklı olduğunu gördü ve papazları bunu düzeltmek için bir toplantı düzenlemeye çağırdı. Zira bazı Hıristiyanlar, İsa’nın diğer peygamberler gibi peygamber olduğunu kabul ediyordu. Bazıları da onun bir ilah olduğuna inanıyorlardı. Buna çare bulmak için İmparator Konstantin, 325 yılında ilk ruhani meclisi İznik’te topladı. Bu toplantıya 2048 ruhani iştirak etti.

Bu toplantıda Mısırlı Rahip Ariyos, İsa’nın ilah olduğu fikrine karşı geldi. İskenderiye Klisesi Ariyos’a karşı harekete geçti. Roma Klisesi de İskenderiye Kilisesini destekledi. İhrilaf ve kargaşada Ariyos ve bazı ileri gelen ruhaniler öldürüldü ve İmparator’un da emriyle Alah’ın birliğini savunan ruhaniler toplantıdan çıkartıldı ve teslis (üç Allah) inancı resmen kabul edildi.

Ayrıca her ruhaninin elinde farklı kitap vardı. Bunların çoğunluğu bir Allah inancını savunuyor, Hz. İsa’nın sadece bir peygamber olduğunu vurguluyordu. Elde binlerce farklı İncil vardı. İznik Konsili’nde tesbit inancına uyan dört İncil resmen kabul edildi ve diğerlerinin imhasına karar verildi.

Ünlü Fransız düşünürü Volter, bu konuyu şöyle anlatır, ‘İznik Konsilinde ruhaniler, binden fazla İncili bir masaya koymuşlar. Her sallayışta birazı dökülmüş. Kalan dört İncili kutsamışlar’

Aslında o dört İncil’de de birbirinden farklı inançlar, bilgiler yer almaktadır.

Papa 14. Leo’da İznik Konsili’nin toplandığı (325) tarihini esas alarak 1700 yılında İznik’te bir ayin düzenlemek amacıyla Türkiye’ye geldi. Ama devlet adamlarımız akıllı davrandı, ziyarete resmiyet kazandırdı, ilk olarak Ankara’ya inmesini sağladı. Orada da bize uygun şekilde tevhit ilahileriyle karşılandı. Belki hiç aklından bile geçmiyordu ama Ankara’da Diyanet İşleri Başkanlığını’da ziyaret etti.

Vatikan Devleti’nin biz, 1960 yılında ihtilal hükümeti eliyle tanımışız onun için iki devlet arasında büyükelçilik düzeyinde diplomatik ilişkimiz var.

Ben, bir kaç Papa’nın Türkiye’yi ziyaretini hatırlıyorum. Birisi Ayasofya’da aniden duaya başlamıştı. Resmi ziyarete aykırı bu skandal, o tarihte çok tartışılmıştı. Diğeri de İstanbul’a gidince ilk olarak Ayasofya’yı ziyaret etmişti. Herhalde Papa 14. Leon uyarılmış olmalı ki Ayasofya’ya uğramadan Sultan Ahmet Cami’ini ziyaret etti.

Diğer ziyaretlerini, Fener Rum Patrikhanesi’ni ziyaretini, arenada açık havada ayin düzenlemesini ve İznik’te Kilisede âyin yönetmesini zaten herkes televizyonlardan izledi.

Şunu iyi bilelim ki Vatikan Kilisesi’nin başpapazı, devlet başkanı, Katolik Dünyası’nın ruhani lideri 14. Leo Türkiye’ye sadece turizmin yararı için gelmiş değil. Hıristiyan dünyasını birleştirmek, ihtilafları asgariye indirmek, İslam dünyasına karşı ittifak halinde olmalarına öncülük yapmak gibi stratejik hedeflerinin olabileceğini akıldan çıkarmamak gerek İstanbul’da bir Papa Rüzgarı esti deyip geçmemek gerek.