DONDURMACI

Yaşam yorar bazen… Herkesin yorulmak için bir mazereti vardır. İnsan çoğu zaman hiçbir şey yapmasa da yorulur. Gün içerisinde yaptıklarını düşününce yoruldum demeye dili varmaz. Çünkü bilir ki gözle görülür hiçbir şey yapmamıştır aslında. Sonra oturup bir köşeye düşünür bunun nedenini. Oysa taş da, ağaç da, hava da yorulur! Bulundukları yerde çektikleri, taşıdıkları, gördükleri, hissettikleri onlara yeter! Kaldı ki insan! Dünyaya bir süreliğine gelmiş, uçan kuştan, esen yelden nem kapan, ilaçlarla ayakta durmaya çalışan bir canlı! Dinlenmek içindir tüm çabası, gayreti. Doğarken gösterdiği mücadeleye herkes şahittir! O dönem en rahat ettiği ve dinlendiği döneme işaret eder; Henüz düzenli bir cümle kuramayıp derdini ifade edemeyen haliyle, her isteğinin yapıldığı, daha ağzını açmadan her şeyin önüne geldiği ve yaşamının geri kalan bölümünde de böyle bir ortamı hiçbir zaman bulamayacağı evreye…

*

Kadın iki çocuğuyla dondurma tezgâhına doğru yaklaştı. Küçük kızın elini tutarken oğlu da sanki ben istemem der gibi bakıyordu. Oğlan bir yandan anasına söyleniyordu. Sıcaktan bunalmış, yorulmuş bir hali vardı hepsinin de… Oğlan, annesinin onu parça kumaş almaya giderken yanında götürmesine bir anlam veremiyordu.

- Bir haftada bu üçüncü gelişin aynı dükkâna, beğendiysen alırsın, olur biter! Ben bir daha gelmem anne!

Dondurmacı araya girdi ve sordu: Neli olsun?

Anne vereceği cevap için önce kıza baktı. O da karışık olsun dedi. Sonra oğlana baktı. Oğlan yorulmuş, bunalmış, biraz da kızgın haliyle istemem dedi. Dondurmacı külahın üzerine dondurma toplarını koyduktan sonra sos da olsun mu diye sordu. Olsun dedi küçük kız. Dondurmacı külahı sos kovasına batırırken anne, oğlanın bakışlarını gördü. Sosun üzerinde aktığı dondurma külahı iştah kabartıcı bir görüntü veriyordu zira… Anne bir eli cüzdanın içinde bir kez daha sordu: Oğlum sana da alayım mı? Oğlan olumsuz tavrını sürdürdü. Gururlu ve mağrur bakışlarıyla kardeşinin dondurma yemesini izliyordu. Kardeşi kadar küçük olmasa da o da bir çocuktu. Ağabeylik böyle bir şeydi. Bir haftada üç kez parçacıya gidip eli boş dönen annenin oğlu böyle olmalıydı! Bu hissin onu dinlendirdiğini fark etti. Dondurmacı, çocuğun durumunu anladı. Bir külah daha hazırlamaya koyuldu. Çocuk bir yandan istemem, gerek yok diyordu. Dondurmacı külahı oğlana uzattı. Al bunu dedi. Kadın cüzdanından para çıkarmak istedi. Bu benden olsun dedi dondurmacı.

O gün herkes evine dinlenmiş olarak gitti.

Dondurmacı bu durumu, gün boyu elde ettiği yüksek ciroya, anne, istediği kumaşı alamasa da çocuklarına yedirdiği dondurmaya, ağabey, çarşıya çıktıklarında gösterdiği olgun duruşuna, küçük kız da o güne kadar hayatında yediği en nefis soslu dondurmanın tadından bildi…