Ekonominin dolaşım sistemi

Ticaret döngüsünün sağlıklı bir şekilde işlemesi için paranın en uç noktaya kadar gitmesi gerekir. Bu durumu, insan vücudundaki dolaşım sistemiyle benzetebiliriz. Vücutta atardamarlar, toplardamarlar ve kılcal damarlar olmak üzere üç tür damar vardır. Bu damarlar, kanı vücudun her noktasına ulaştırarak yaşamın devamını sağlar. Ekonomide de benzer bir sistem kurulmalı; sermaye ve kaynaklar, yalnızca merkezde değil, en küçük birimlere kadar ulaşmalıdır. Ancak bu şekilde sağlıklı ve sürdürülebilir bir ekonomik yapı oluşturulabilir.

Sağlıklı bir dünya ekonomisi için, tıpkı insan bedenindeki damar sistemi gibi işleyen, dengeli bir para ve kaynak akışı gereklidir. Bu yapıyı, üç ana damar çeşidiyle eşleştirerek hem tıbbi hem iktisadi açıdan değerlendirebiliriz. Atardamarlar, merkezden çevreye doğru kanı taşır; bu, ekonomide devletlerin, merkez bankalarının veya büyük sermaye gruplarının piyasaya likidite ve kaynak aktarmasına benzer. Toplardamarlar, çevreden merkeze geri dönüşü sağlar; bu da halkın ürettiği değerlerin, vergiler ve tasarruflar yoluyla yeniden merkeze ulaşmasını temsil eder. Kılcal damarlar ise vücudun en uç noktalarına kadar oksijen ve besin taşır; ekonomide bu, küçük işletmelerin, esnafların, yerel üreticilerin desteklenmesi, yani ekonomik yaşamın tabana yayılmasıdır.

Sağlıklı damarlar için nasıl ki düzenli spor yapmak gerekiyorsa, sağlıklı bir ekonomi için de zorlukları bilinçli bir şekilde göze almak gerekir. Ekonomik sistemin dengede kalabilmesi adına, tıpkı bedenin sınırlarını zorlayan spor gibi, toplumların da yılda en az bir kez bilinçli ekonomik riskler alması faydalı olur.

Örneğin, Jüpiter'e uzay madenciliği amacıyla bir fırlatma görevi gerçekleştirmek ve bunun için yüz milyarlarca dolarlık bir kaynak ayırmak, büyük ama stratejik bir ekonomik "spor" olarak değerlendirilebilir. Bu tür dev yatırımların uzun vadede topluma geri dönüşü planlanarak halka açık şekilde yapılması, ekonomik sistemin canlılığını korumasına katkı sağlar ve toplumsal gelişmeyi hızlandır. Tıpkı sporda olduğu gibi, kasların gelişmesi için zorlanması gerekiyorsa; ekonomide de yenilik, cesaret ve stratejik hamlelerle sistemin güçlenmesi mümkündür.

Bir ülkenin aşırı zengin olması her zaman olumlu bir durum değildir. Bu durumu, yağlı damarlarla benzetebiliriz. Aşırı yağlanma nasıl damarlarda tıkanıklığa ve tembelliğe yol açıyorsa, aşırı zenginlik de toplumsal üretkenliği azaltabilir, halkı tüketim odaklı ve rehavete kapılmış bir yapıya sürükleyebilir. Sonuçta, bu durum ekonomik tıkanmaya ve çöküşe neden olabilir.

Öte yandan, bir ülkenin çok fakir olması da sağlıksız bir bedene, yani vitaminsiz, çelimsiz bir vücuda benzer. Yeterli güce ve dirence sahip olamayan bu yapı, kendi ayakları üzerinde duramaz. Fakir bir ülke, kendi bağımsız toplum yapısını kurmakta zorlanır; güçlü ülkelerin etkisi altına girer, onların yönlendirmelerine bağımlı hale gelir. Tıpkı çelimsiz bir çocuğun kendi başına ayakta duramayıp sürekli bir yetişkine ihtiyaç duyması gibi.

Bu nedenle sağlıklı bir ekonomi, ne aşırı zenginliğe kapılıp tembelleşmeli, ne de yoksullukla güçsüzleşmelidir. Tıpkı dengeli beslenen ve düzenli hareket eden bir beden gibi, dengeli ve üretken bir ekonomik yapı idealdir. Bu dolaşım sistemi ekonominin tekvini kanunlarından biridir.