Ülkemiz gündemini Terörsüz Türkiye tartışmaları işgal ederken ne yazık ki geçen yazımızda da belirttiğimiz gibi akciğerlerimiz yanmaya devam ediyor, Yeşil Vatan kırmızı siyaha dönmeye başladı. Şimdi Yangınsız Türkiye demeye başladık. Bu yetmiyormuş gibi bu seneki yangınlarla mücadele esnasında orman ve akut personelinden 10 kahraman canımızı şehit verdik. Kendilerine rahmet, kederli ailelerine sabır diliyoruz.
Küresel anlamda katil ve zalim İsrail, köpeksiz köy bulmuş çomaksız geziyor, istediğini yapıyor, şimdi de kardeşlerimizi açlığa mahkum etti. Müslümanlar olarak bunun zul’ü içerisindeyiz.
Bu zorunlu mukaddimeden sonra geçen haftanın devamı yazımıza geçelim.
Geriye dönüp baktığımızda, insanlık tarihinin inişli-çıkışlı bir seyr takip ettiğini görürüz. İstisnasız her millette olan bu vakıa, durup dururken gerçekleşmez pek tabi.
Kutsal kitabımız K. Kerim, bu iniş-çıkışları “kör göze parmak sokarcasına” sebep ve sonuçlarıyla anlatır ki ibret alınsın.
Medyen halkından söz eder. İnkârcılıkları yanında toplumsal hastalıklardan ticari ahlakları berbattır.
Peygamberleri Şuayp a.s., onları ölçü ve tartıda adaletli olmaya, insanların haklarını kemiyet ve keyfiyet olarak eksiltmeden, zarar vermeden ödemeye çağırır.(Bk. Araf, 85-86. ayetler)
Hud suresi 84-87. ayetler, bolluk içinde müreffeh bir hayat yaşayan Medyen halkının toplumsal ahlakının yoksulluktan değil, varlıktan bozulduğuna vurgu yapar.
Şuayp a.s., onlara ölçüyü ve tartıyı eksik tutmamalarını, adaletli ve düzgün ölçüp tartmalarını, çıkarları uğruna insanların mallarının değerlerini düşürmemelerini ve yeryüzünde fesat çıkararak ülke düzenini bozmamalarını emreder.
Kur’an’ın 83. suresi, Mutaffifin’dir. Bizatihi adı, ölçü ve tartıda hile yapanlar demektir.
Sure, ölçü ve tartıda dürüstlükten sapanlar eleştirilerek başlar. Sonra ahireti ve uhrevi sorumluluğu inkâr eden günahkârların ahirette göreceği cezalar ve iyilerin ulaşacağı mükâfatlar özetlenir.
Ticaret, toplumların doğal bir fiilidir. Arz-talep kuralına göre gerçekleşir.
Ticaretin alanı çok çok geniştir. İnsanın, insan olarak yaşamını sürdürebilmesinde nelere ihtiyaç duyuyorsa hepsini kapsar.
Ticarette 3 şarttan bahsedilir:
Kalite, fiyat ve tatlı dil.
Rivayete göre muhacirlerin önde gelenlerinden olan Abdurrahman b. Avf, ticaretin durgunlaştığı bir dönemde günde 1000 deve satarmış. Aldığı fiyata verir, yularları ona kâr olarak kalırmış. Yuların değeri fazla olmasa da miktarı çok olunca, satıldığında elde edilen kâr çok oluyormuş.
**
Pandemi’nin peşinden tüm dünya ile birlikte ülkemiz de ekonomik sıkıntıya girdi.
Fiyatlar arttıkça arttı. Altın ve döviz aldı başını gitti.
Alım gücü düştü. İnsanlar önünü göremez oldu.
Enflasyon denilen canavar, ortalığı kastı kavurdu.
“Alan yok, satan neylesin, satan yok alan neylesin.”
“Kıtlıkta satıcıya, bollukta alıcıya Allah insaf versin”
Atasözlerimiz bunlar, malum.
Ticarette 3 unsur vardır: Alan-satan-mal.
Alış-verişin gerçekleşebilmesi için alan, satan ile ortada da bir malın olması lazım.
Mal arada dönen bir meta.
Osmanlıda Çarşı ağaları vardı ve çarşı ve esnafın denetiminden sorumlu idiler; üretim kalitesini ve fiyatları kontrol ederlerdi.
Şimdilerde bunu Belediyeler ile Sanayi ve Ticaret Bakanlığı personeli yapıyor.
Arzu edilen; herkesin bihakkın görevini yerine getirmesi.
Zaman zaman denetimden alan-satana, ortadaki malın kalitesine kadar sorunlar yumağıyla karşı karşıya kalınıyor.
Uyanıklık denilen bir kavram var.
Alan, pahalı malı ucuza alma; satan, ucuz malı pahalıya satma, denetleyenler de birkaç lira rüşvet uğruna uyanıklık peşinde.
Eskileri hatırlıyorum rüşvet o kadar ayyuka çıkmıştı ki sağır sultan bile durumdan haberdardı.
Ticarette toplumu aşırı rahatsız eden 3 konuya dikkat çekmek isterim.
Bu günlerde sanal âlemde dolaplar dönüyor. İnternet üzerinden alış-verişlerde hemcinslerine göre ucuz bulduğunuz bir mala balıklama atlarsanız avlanmanız kaçınılmaz. Bu bir.
İki: Katil İsrail ve şürekâsı mallarını ve firmalarını boykot eylemi var. Vurduymazlar bir tarafa, boykotlu olmayan yerli üretim fırsatçılık yapıp fiyatları artırdıkça artırıyorlar.
Üç: Alış-veriş mağazalarındaki indirim kandırmacası. Önce bindirim sonra indirim deniliyor.
İşte böyle ticari faaliyetini yalan-dolan ve hile ile göz göre göre yaparak halka meydan okuyorlar.. İstedikleri gibi zam yapıyorlar, indirip bindiriyorlar.
Buna karşılık bu tip satıcı ve alıcılara “hodri meydan” diyen dürüst ticaret erbabına selam olsun.
Aslolan dürüstlük ve güvendir.
Söz, senet olmalı.
El mi yaman bey mi yaman görelim.
Sözü senet olanlar çoğalsın. Müslüman kandırmaz, hile yapmaz, sattığı mal nasıl demişse öyledir kanaati topluma hâkim olsun.
Hele satıcı, hacı ve hoca ise asla ve kat’a yamukluk beklenmez.
Alıcı da pahalı malı ucuza alma derdinde olmaz. Kimliğini, kişiliğini ortaya koyarak satıcıya illallah dedirtmez.
Vesselam..