Geçmişte bir seminer için Erzurum'a gitmiştim. Erzurum denince, lise yıllarından beri aklıma ilk gelen, Ermeni zulmüdür. Bu vesileyle yiğit Dadaşlar diyarı Erzurum'u, tarihi ve kültürel açıdan daha yakından tanıma imkânı buldum. Başta kendim olmak üzere, 81 ilden gelen kursiyer arkadaşlar için en faydalı olan şey; alanında kendini yetiştirmiş, titiz ve bir o kadar da kibar bir eğitimci olan Hizmet İçi Eğitim Enstitüsü Müdür Yardımcısı Sayın Onur Yücesoy'un etkili konuşmasıyla, kahraman Nine Hatun annemizin kabrinin ve şanlı bayrağımızın gölgesinde tarihi olayları dinlemekti. Ben de hatırımda kalanları sizlerle paylaşmak istedim.
Erzurum, askeri ve stratejik açıdan önemli bir şehrimizdir. Nüfusuna oranla, dünyanın en yüksek rakımına sahip üçüncü; Türkiye'nin ise birinci şehridir. Aziziye Tabyaları, hangi padişah zamanında yapılmışsa onun adıyla anılır: Aziziye (Sultan Abdülaziz), Hamidiye (Sultan Abdülhamid), Mecidiye (Sultan Abdülmecid) gibi toplam 21 tabya vardır. Anadolu'da en çok tabyaya sahip şehir Erzurum'dur. Bu tabyalar, Ruslardan gelebilecek tehditlere karşı inşa edilmiştir.
Tabyaların taşları, imkânsızlıklar sebebiyle Erzurum Kalesi'nin dış surları yıkılarak kağnı arabalarıyla taşınmış ve bu şekilde iki tabya yapılmıştır. Gazi Ahmet Muhtar Paşa'nın komuta ettiği bu tabyalarda, 1876-1877 Osmanlı-Rus Harbi yaşanmıştır. Türkiye'nin en uzun tüneline sahip bu tabyaların uzunluğu 18-19 kilometre olup hâlen restore edilmektedir. Askerlerin ekmek ihtiyacı için her bir tabyanın kendi fırını vardır.
Geçmişini bilmeyenin geleceği aydınlık olmaz. Maalesef bazı çevreler tarafından tarihimiz yanlış anlatılmaktadır. Ermeniler tarafından Erzurum'da katledilen 1.200 şehidimiz vardır. Kars'ta 400 Müslüman, yedi camiye doldurulup elleri kolları bağlanarak toplu şekilde yakılmıştır. Toplu mezarlar hâlâ vardır; 200-300 kişinin aynı mezarda yattığı yerler mevcuttur. Bunlar belgelerle sabittir. Hâlâ üniversitelerde görev yapan bazı akademisyenler bu gerçekleri görmezden gelmektedir. (Ben bu olayları, Ermeni zulmünü birebir yaşamış 110 yaşındaki birinden dinledim.)
1876-1877 Osmanlı-Rus Harbi çok önemlidir. O dönemde, köylerde yaşayan Osmanlı tebaasından Ermeni asıllı 21 genç, Osmanlı kıyafetleri giyerek tabyaların kapısına gelir. Nöbetçi askere:
- "Biz Ahıska Türkleriyiz, size yardım için gelen Müslümanlarız. İçeri alır mısın?" derler.
Asker parola sorunca:
- "Bilmiyoruz, yalnızca şehadet getirelim." derler.
Bunun üzerine, 17 yaşındaki saf ve tertemiz imanlı Osmanlı askeri, onları Müslüman sanır ve içeri alır. Yedirir, içirir, yatırır. Lakin fitne uyanmıştır; hain her zaman hainliğini yapacaktır. Bu Ermeniler, daha önceden askeri kulübeleri tespit ettikleri için gece kalkarak her biri bir kulübeye gider ve ses çıkmasın diye oradaki askerlerin boğazını keserek şehit ederler. Hâlâ kan izleri durmaktadır. Tüm nöbetçi askerler şehit edilir ve Kars'tan gelen Rus askerlerine kapılar direnişsiz şekilde açılır. Burada 56 askerimiz anında hunharca şehit edilir.
Yalnızca 16 yaşındaki Hasan Çavuş yaralı kurtulur. Tünelden Erzurum'a iner ve ablası Nene Hatun'a:
- "Abla! Tabyalar Rus-Ermeni askerleri tarafından işgal edildi. Hemen yardıma koşun!" der. Ve orada ablasının kollarında şehadet şerbetini içer. Bu acı tablo karşısında Nene Hatun:
- "Bugün ağlamayacağım, şimdi ağlama zamanı değildir." diyerek kardeşini yatırır. Henüz 19 yaşında, üç aylık bebeği olan taze bir gelindir. Bebeğini emzirir, koklar ve:
- "Seni Allah verdi, ona emanet ediyorum." diyerek kardeşinin yanına bırakır.
O sırada Erzurumlu erkekler başka cephelerde çarpışmaktadır. Şehirde yalnızca kadınlar ve çocuklar vardır. Nene Hatun satırı eline alır, sabah namazı vaktinde ev ev dolaşarak:
- "Tabyalar Rus-Ermeniler tarafından alındı." der.
Bu haber üzerine tüm Erzurum halkı, kadınlar, çocuklar ellerinde ne varsa-kazma, kürek, balta-önde 12-13 yaşlarındaki çocuklar, arkada kadınlar, Nene Hatun önderliğinde Allahuekber nidalarıyla tabyalara doğru ilerler. Karşı cepheden Kazım Karabekir Paşa top atışıyla destek verir. Bunu gören Rus komutan, fırına 21 Türk askerini dizerek:
- "Yaklaşırsanız yakarım." der ve orada askerleri diri diri yakar. Bugün "Yanık Dere" olarak bilinen ve şehitliğin bulunduğu bu yerde, iki gün boyunca yanık kokusu dağılmaz. Dere ise kana bulanır. Tüm bunlar tarihî belgelerle sabittir.
Diğer yandan, öndeki 12-13 yaşlarındaki 260 çocuk şehit olmuştur. Bu çocuklar için özel bir şehitlik yapılmıştır.
Nene Hatun yaralı olarak hastaneye-şimdiki Erzurum Lisesi binasına-götürülür. Malzeme yoktur, sargı bezi yoktur, morfin yoktur. Dördüncü gün gözünü açar ve ilk sözü:
- "Çocuğum kurtuldu mu, malım mülküm ne oldu?" değil,
- "Vatan kurtuldu mu?" olur.
"Evet" cevabını alınca yattığı yerden iki rekât şükür namazı kılar. Ardından:
- "Yavrumu Allah'a emanet etmiştim, gidin bakın." der. Eve gidip çocuğunu getirirler. Yaralı hâliyle bir kez daha emzirir, koklar ve hatıralarında "Yavrum sapasağlamdı." der. Rabbine bırakılan emanete kim ne yapabilir ki?
İlerleyen yaşlarında kendisine devlet övünç madalyası teklif edilir ama kabul etmez:
- "Benim şerefim, yevmi kıyamette Rabbimin huzuruna çıkacağım bu süngü yaralarıdır." der. Maaş bağlanır, onu da:
- "Vatan müdafaası Allah rızası için yapılır." diyerek reddeder. Çünkü Allah Resulü şöyle buyurur:
"Hubbül-vatan minel-iman - Vatan sevgisi imandandır."
99 yaşında vefat eder. Ruhu şad olsun.
Ermeni soykırımı iddialarının hep gündemde tutulduğu ve Almanya tarafından kabul edildiği günlerde, çocuklarımıza şanlı tarihimizi doğru anlatmanın ne kadar önemli olduğu ortadadır. Vesselam…
"Almanya'nın nesi var, fuhşu bir de ilhâdı / Kapıştı bunu yirminci asrın evlâdı / Almanya'da yaşayan kardeşim / Tanı dostu - düşmanı / Şimdi yeniden uyanma zamanı..." (Güya Müslüman bir vekil, Ermeni soykırımı tasarısına destek vermişti.)
ALMANYA
Gâvur, milletvekili seçmişse bir Müslümanı
Mutlaka vardır kendine benzeyen gizli yanı
Kırk yılda bir işe yarar diye beklerken adamları
Onlarda menfaat uğruna arkadan hançerledi vatanı
O halde şimdi, çok akıllı olup, uyanmak zamanı
Ve ayıklamak gerekir, doğrunun içindeki yalanı
Yoksa yarın öldüremezsin bin yaşayan yılanı
Fırsatını bulduğunda ağlatır ananı, ağlatır babanı