HOLLYWOOD İNANDIRICILIĞI MI YOKSA AYNA NÖRONLARI MI?

Sinema sektörünün büyüleyici gücünden etkilenmeyen neredeyse bulunmamaktadır. Özellikle son yıllarda gelişen teknolojiyle beraber sınırların ötesine geçen film dünyası insanları bir girdap gibi içine çekmektedir. Hollywood oyuncularının müthiş etkisi de bu girdabın içerisinde bir elmas gibi parlamaktadır. Peki, komedi filmlerinde gerçek kahkahalar attıran, dram türünde peçeteleri yanımızdan eksik ettirmeyen bu devasa inandırıcılık sadece ve sadece oyuncuların yeteneklerinden mi kaynaklanmaktadır? Eğer bu sorunun cevabını merak ediyorsanız ilgiyle okumaya devam etmenizi öneririm.
Öncelikle; insan vücudundaki eşsiz ve teferruatlı tasarımdan etkilenerek araştırmalar yapan birçok bilim insanı bulunduğu herkesçe bilinen bir gerçektir. Bu araştırmalar yüzyıllar içerisinde katmerlenerek insanlığı sıradışı bilgilerle tanıştırmıştır. Bu bilgilerden belki de en göz alıcısı da beyinle alakalı olanlardır. Tıpkı bir cevizi andıran beyin psikoloji camiası başta olmak üzere tüm bilim dünyasının ilgisini cezbetmektedir. Bu noktada elde edilen o nefis bilgiler ışığında yukarıda bahsedilen sorunun cevabını bulmak da kaçınılmaz olmaktadır. Soruyu tekrar hatırlatmak gerekirse; sinema sektöründeki oyuncuların inandırıcılığı sadece yetenek kaynaklı mı yoksa büyük bir bilinmezliğin de etkisi var mı? Cevap ayna nöronlarında gizli. Pekala, nedir bu ayna nöronları?
Ayna nöronlar; bir kişinin görerek ve işiterek başkasının tesiri altında kalması ve bundan dolayı var olan davranışı fotokopi etmesine sebebiyet veren nöronlardır. Bu durumu daha anlaşılır hale getirmek gerekirse; birey elinde olmadan yani gayriiradi bir şekilde başka insanların davranışlarına maruz kalarak yapılan davranışı kendisi de taklit edebilmektedir. Oldukça geniş bir araştırma konusu olan ayna nöronların aktif rol aldığı birçok durumdan bahsedilmektedir. Maç izleyen erkek topluluğunun tepkilerindeki ortak senkronizasyon gibi, ortamda esneyen bir kişiyi izleyen diğer kişilerin de esnemesi bu durumlardan sadece birkaçıdır. Sinema ve tiyatro gibi branşlardaki oyunculukların etkisinin de tek başına inandırıcılığı omuzladığı doğru olmaktan çıkmaktadır. Acıklı bir sahnede insanların ağlaması, komik bir muhabbette de gülmesi ekrandaki görüntünün ayna nöronlarına ulaşmasıyla oldukça bağlantılıdır. Dolayısıyla ne kadar çok komedi filmi izlerseniz o kadar çok gülmeye maruz bırakırsınız beyninizi.
Elbette ayna nöronlarının daha birçok faydası bulunmakla birlikte bunları doğru aktive etmek de önem arz etmektedir. İyi davranışların fotokopisinde etkili olduğu kadar kötü davranışları da bir mıknatıs edasıyla çeken bu nöronlar empati gibi ruhu yüksek bir oluşumda oldukça fazla rol oynamaktadır. Özellikle çocukların gelişim döneminde maruz kaldıkları sosyal deneyimlerin empati kazanımındaki etkisi büyüktür. Örneğin, babası tarafından sokaktaki bir çöpün yerden alınarak çöp kutusuna atıldığını gören bir çocuk ya da yardıma ihtiyacı olan birisine yardım eden annesini izleyen diğer bir çocuk bunları ayna nöronları sayesinde empatiye dönüştürmekte sıkıntı yaşamayacaktır. Atalarımızın da dediği gibi iyilik iyiliği doğurur. Eski zamanlarda ayna nöronlarının bilinirliği belki yoktu ancak atasözleri bilinmese de varlığını kanıtlamaktadır. Bu yüzden çocuklar başta olmak üzere insanlar kendilerini neye maruz bıraktıklarına dikkat etmemeliler. Örneğin; depresif sözleri ve melodisi olan şarkıları dinleyen ergenlik çağındaki kişilerin ruh hallerinin ve davranışlarının ne kadar melankolik olduğuna sıklıkla şahitlik etmişizdir.
Ayna nöronlar hakkındaki örnekleri çoğaltmak oldukça mümkün olmakla birlikte belki de birkaç tavsiyeyle kapanışı yapmak daha yerinde olacaktır. Özellikle ek gıda dönemine geçen bebeklerde yeme davranışı gelişmesinde annelere ufak bir ipucu vermek de sakınca görmüyorum. Öncelikle; ağzını sımsıkı kapatan, yere tabağını fırlatan, yememek için direnen bebekler için bakımveren kişinin mutlaka bebeğin karşısında yemek yemesi fayda sağlayacaktır. Bebeğin, bakımverenin ağzını ve çiğneme davranışlarını izlemesine izin verilmesi de ek gıda dönemini kolaylaştıracaktır. İkinci olarak; ergenlik çağındaki çocuklara kişisel gelişimlerini pozitif yönde etkileyecek filmler ve belgeseller izlettirmek de onların empati duygularını güçlendirecek ve ergenlik dönemini daha az hasarla atlatmalarına imkan tanıyacaktır. Diğer bir nokta ise; evliliklerde veyahut herhangi bir özel ilişkide partneri bağıran kişinin ayna nöronlarını ateşlememek için elinden geleni yapması konusundaki tavsiyem olacaktır. Karşısında bağıran bir kişi olunca otomatik olarak kişi kendisi de bağıracaktır. Bu bağırma davranışını ateşleyen ayna nöronlarının varlığını kendisine hatırlatırsa ve karşısındakine rağmen küçük seslerle konuşursa bu sefer bağıran kişinin ayna nöronları bundan etkilenecektir ve geri dönülmesi büyük kavgaların önü kesilecektir. Son olarak; mutlu olmayı amaçlayan herkese mutlu insanları izlemesini ve dinlemesini tavsiye etmek de büyük fayda sağlayacaktır. Çünkü göz ve kulak neye aşinalık kazanırsa ayna nöronları onları yansıtacaktır.