İFRAT İLE TEFRİTİ KARIŞTIRMAK

"İFRAT NORMALDEN ÇOK FAZLA, TEFRİT NORMALDEN ÇOK AZ" MANASINA GELEN KELİMEDİR. HAYATIN AKIŞI İÇİNDE HER İKİSİ DE KÖTÜDÜR. DOĞRU OLAN, NORMAL OLANIDIR. TOPLUM OLARAK SIKINTIMIZ İSE İFRAT VE TEFRİTİN BİRBİRİNE KARIŞMASIDIR.
Yaşadığımız zaman diliminde siyasi, iktisadi, askeri uygulamalara baktığımızda bu yanlışın sıkıntılarını görür, eleştiririz. Buna bezer bir tabirde "balığın az oksijenli suda yaşayıp, çok oksijen bulunan karada yaşayamamasını" örnek gösteririz.
Allah bütün yarattıklarını uyum içinde yaratmıştır. İnsan olarak biz bu uyumu değiştirmeye kalktığımızda, problemin tetikleyicisi oluruz. 
Ankara'nın ilk imar planı yapıldığında, şehrin en güzel yerleri gazino yeri olarak ayrılmış, tüm Ankara'ya iki elin parmaklarından daha az cami yeri konulmuştur. Büyüyen Ankara'da insanlar binaların bodrum katlarına mescitler yaparak, buldukları boş arsalara cami yaparak ibadet yeri ihtiyacını karşılıyorlardı.
Çankaya'da eski Anayasa Mahkemesi’nin karşısı, Ankara imar planında cami yeri olarak ayrılmıştı. Zamanın Belediye Başkanı buraya cami yaptırmak isteyince, bir grup idare mahkemesine dava açtı ve cami planını iptal ettirdi! O alana cami yapılmadı.
Ankara metrosu inşaatı tamamlanırken Melih Gökçek, Kızılay metrosunun altına şimdiki camiyi yapmak için teşebbüse geçti. Bir grup yine, buraya cami yapılmasının iptalini sağlamak için çaba gösterdiler ama başaramadılar. 
BU ANLATILANLARDA İNANCA KARŞI, TEFRİT ANLAYIŞI VARDIR.
Aynı Ankara'da şimdide ihtiyacının üzerinde cami yapılmakta, camiler ancak cuma günleri dolmakta, diğer vakit namazlarında bir sıra cemaat bile birçok camide bulunmamaktadır. Bazı köylerin mezralarına bile cami yapılmıştır. Ankara'nın merkezi yerlerine cami inşaatına başlanılmış, belki de Kızılay'a cami yapılır. Cami cemaati azalmakta, cami sayısı çoğalmaktadır.
BÖYLE OLUNCADA CAMİ İFRATINI YAŞAMAKTAYIZ.
Laikliği istismar ettiler. Atatürk'ün cenaze namazını, laikliğe aykırı diye camide kıldırmadılar. Kız kardeşinin itirazı üzerine Atatürk'ün cenaze namazı, Dolmabahçe Sarayı’nda bir odada kılındı. Cenaze namazı kılınırken, odaya basın mensupları alınmadı.
Kamusal alan tabiri ile milletin inancının kurallarını yaşamasına engel oldular. Analar bile, başı örtülü diye kamusal alan denilen yerlere sokulmadı.
12 Şubat'ta bu uygulamalar zirveye ulaştı. İmam Hatip Okulları kapanmaya zorlandı. Mezunlarının üniversiteye girmesi zorlaştırıldı. Bu baskılar ile İmam Hatip Okuluna devam eden öğrenci sayısı 500.000'den 70.000 rakamına indi. Öyle bir ortam oluştu ki, bu okul mezunları imam hatip mezunuyum demeye çekinir hale geldiler. Memur olarak kamuda görev almaları engellendi. 
Orta kısmı kapatılan İmam Hatiplere öğrenci gitmesin diye, eğitim sistemi 8 yıllık temel eğitime dönüştürüldü. Bu uygulama ülkemizde sanatkâr yetişmesine engel oldu. Bir çocuk sanatı, ortaokuldan sonra değil, ilkokul devresinden sonra verimli olarak öğreniyor. Babalar çocuğunu, ilkokuldan sonra dükkânında çalıştırmaya başlıyordu. Ortaokuldan sonra çocuklar, babasının mesleğini seçmez oldu. Şimdi ise sanatkâr kalmadı. Sanatlar yok oldu. Arastalar boş kaldı. Bunun en iyi örneğini, İskilip'in boşalan arastalarında görebilirsiniz. 
28 Şubat döneminde sermayeyi bile, yeşil ve kırmızı sermaye diye ikiye ayırdılar. Yeşil sermaye diye listeler düzenlendi. Buralardan alışveriş yaptırmamaya çalıştılar.  Bu devrede batan bankalar ile devlet milyarlarca lira zarara uğratıldı. 
BUNLAR "YAŞAM VE İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ AÇISINDAN TEFRİT UYGULAMASIYDI." 
Şimdi ise kamusal alan anlayışı, tamamen ortadan kalktı. Dairelere top sakal ve sakal ile gidiliyor. Kravat takılmıyor. Memurlar arasında hiyerarşi ortadan kalkmış. Sevgi-saygı yok. İşler ise zorlanarak yürüyor.
FETÖ okullarına el konulunca, bu okulların çoğu İmam Hatip Okuluna dönüştürüldü.  İmam Hatip okullarında okuyan öğrenci sayısı 2002 yılında 70.000 iken, 2017 yılında 1.500.000 öğrenci sayısına ulaştı. 
Yukarda saydığımız hususlar "İFRAT UYGULAMASINA DÖNÜŞMÜŞTÜR."
Evet, ülkemizde "İFRAT İLE TEFRİTİ KARIŞTIRIYORUZ." yaşadığımız sıkıntılar bu yüzden herhâlde.