İLK DEPREM KANUNU

İlk depreme dayanıklı bina kodlarıyla ilgili kanun 1944 yılında yürürlüğe girdi. Devletin sorumluluğunda olduğu dönemlerde, depremlerden sonra yıkılan binaların yeniden yapılması için özel bir kanun çıkarılması zorunlu hale gelmişti. Devlet, gücü yettiğince yıkılan evleri yeniden inşa edebilmek amacıyla bu özel kanuna başvurdu. Bu düzenleme, hem uygulamada kolaylık sağladı hem de halk tarafından daha kolay anlaşılır hale geldi.
Yasal ve fiziksel hazırlıklar, doğal felaketlerin etkisini hafifleten temel unsurlardı. Bu nedenle alınması gereken önlemler 22 Temmuz 1944 tarihinde yürürlüğe girdi.
Bu kanunun amacı, hayati tehlikeyi azaltmak, vatandaşın mülkünü korumak ve geçici barınma sistemini kurmaktı. Devletin üstlendiği rol, özel teşebbüsün yapamayacağı hizmet ve işleri yerine getirmekti.
Öncelikle oteller, hastaneler, tiyatrolar, okullar gibi kamuya açık binalar ile kamu hizmetlerinin yürütüldüğü yapılar; ayrıca ayakta kalabilen küçük veya büyük yerleşim alanlarının kapasiteleri, merkezi otoritenin çıkaracağı bir kanunla belirlenmeliydi.
1945 yılında Devlet Bakanlığı ile üniversiteler, zorunlu yerleşim ve deprem bölgelerini içeren ilk haritaları hazırlamak üzere iş birliği yaptılar. Bu haritalar, geçmişte depremlerden etkilenmiş ve gelecekte de etkilenmesi muhtemel iki ana deprem bölgesini kapsıyordu. Bu projenin temel amacı, geçmişte yaşanan zararların derecesini ortaya koymaktı.
Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği (TBDY-2018)
18 Mart 2018'de yayımlanmış ve 1 Ocak 2019'da yürürlüğe girmiştir.
Amaç: Yeniden yapılacak, değiştirilecek ya da güçlendirilecek tüm binaların depreme karşı tasarımı, mevcut binaların değerlendirilmesi ve güçlendirilmesi için minimum şartları belirlemektir.1940 yılından bu zamana kadar 9 tane yönetmelik vb. hazırlanmış olup, öncekiler yürürlükten kalkmıştır. En son yürürlükte olan 1 Ocak 2019' ki yönetmeliktir.
Kent tarihleri incelendiğinde, hiçbirinin rastgele bir yerde kurulmadığı görülür. Kent, çevresindeki yaşam kaynaklarından yararlanan insan topluluklarını barındıran büyük bir sosyal birimdir. Mimarisi, kültürü ve ekonomisiyle zaman içinde gelişir. Kuruluş amaçları ve coğrafi konumu itibarıyla farklı işlev ve özelliklere sahiptir.
Örneğin, liman kentleri, sanayi kentleri, kültür ve ticaret kentleri olabildiği gibi, bu özellikleri bir arada bulunduran kentler de vardır. Kentler, varlıklarını işlevleriyle sürdürebilirler.
Doğal afetlerle ya da coğrafi engellerle baş eden veya konumu nedeniyle kurulması güç olan kentler de mevcuttur. Örneğin:
Venedik, denize çakılan kazıklar üzerine kurulmuştur.
Hollanda kentleri, okyanus boyunca yükseltilen set duvarlarıyla korunmaktadır.
Bruges, yavaş yavaş kum istilasına uğrayan bir bölgeye yerleşmiştir.
Pamukkale'deki antik kent ise depremler sonucu yıkılmış ve terk edilmiştir.
"Yalan, dolan, hile, pusu
Kim demiş ki kurtulursun
Etme bulma dünyası bu
Ben ederim, sen bulursun."
Bir neslin kaderini, bir önceki nesil tayin eder. Dedelerin hatasını torunlar çeker. Geçmişi iyi okuyamayan milletler, geleceği inşa ederken hata yapabilirler.
Bu bağlamda, hiç deprem olmayacakmış gibi soğukkanlı, ancak her an deprem olacakmış gibi de daima hazırlıklı olmak gerekir. Yerleşim alanlarının seçiminden başlayarak inşaatların anahtar teslimine kadar her aşamada temel afet bilincine sahip olmalı ve buna göre davranmalıyız.
Eğer gelecekte torunlarımızın enkaz altında can vermesini istemiyorsak, bugün gerekli tedbirleri almak zorundayız. Çünkü insanların hayatlarındaki en büyük pişmanlıklar, fırsat varken yapmadıkları şeylerdir.
Sonuç olarak:
Dün geçti, ders alalım.
Bugün elimizde fırsat var, değerlendirelim.
Yarın henüz gelmedi; öyleyse olası afetleri, afiyete çevirebilecek şekilde iyi planlayalım.
Sivil savunma uzmanlarının tavsiyelerini kulak ardı etmeyelim. Ne dersiniz?
TAVSİYE: Depremle Yaşamak, Kazalar Geliyorum Demez kitaplarımı okumanızı ve evlatlarınıza da okutturmanızı gönülden tavsiye ederim. Bu eserleri, 536 568 11 41 numaralı telefondan bana ulaşarak (her biri 250 TL) imzalı olarak temin edebilirsiniz.