Karz-ı Hasen nesir?

Karz, sözlükte kesip kopartmak anlamındadır. Kur’an-ı Kerim’de tüketim ödüncü anlamında kullanılmıştır. Yani Karz veya karz-ı hasen, hiç bir dünyevi menfaat beklemeden sırf Allah rızası için bir kimseye ödünç para vermektir.

İslam, faizin her çeşidini yasaklarken çaresini de ortaya koymuştur:

‘Doğrusu, sadaka veren erkek ve kadınlara Allah için güzel bir ödünç (karz-ı hasen) takdim edenlere kat kat karşılık verir. Onlara cömertçe verilecek bir ecir vardır.’ (Hadid-11)

‘Eğer Allah için güzel bir ödünç (karz-ı hasen) takdiminde bulunursanız, onu sizin için kat kat yapar ve sizi bağışlar.’ (Tegabun 17)

‘Ve Allah uğrunda karz-ı hasen (güzel ödünç) takdiminde bulunursanız and olsun ki kötülükleri örterim.’ (Maide, 12)

Ayetlerde geçen ‘Allah’a ödünç vermek’ten maksat, sırf yardım gayesiyle ve Allah rızası için maddi sıkıntı içinde bulunanlara faizsiz borç vermek/kredi sağlamak ve borcun tahsilinde kolaylık göstermektir.

Bu ayetlerde karşılıksız kredinin/karz-ı hasenin manevi mükafaatı sayılıyor ve buna teşvik ediliyor. Şu âyette de açıkça karşılıksız kredinin/karz-ı hasenin manevi mükaafatı sayılıyor ve buna teşvik ediliyor. Şu âyette de açıkça karşılıksız ödünç teşvik ediliyor.

‘Namazı dosdoğru kılınız, zekatı veriniz. Allah için karz-ı hasen (güzel bir ödünç) takdiminde bulununuz. Kendiniz için yaptığınız iyiliği daha iyi ve daha büyük olarak Allah katında bulursunuz’ (Müzemmil-20)

Hz. Peygamber (sav)de ödünç para vererek bir din kardeşinin sıkıntısını gidermeyi hep teşvik etmiştir.

‘Kim bir müslümanın dünya sıkıntısından birini giderirse Allah’da onun âhiret sıkıntılarından birini giderir. Kul kardeşinin yardımında olduğu sürece Allah’da onun yardımındadır.’ (Buhari: Mezalim 3)

‘Sadaka on misliyle, karz (ödünç) on sekiz misliyle mükafaatlandırılır.’ ‘İki kere borç vermek, bir kere sadaka vermek gibidir.’ (İbni Mace: Sadakât-9)

Bu ayet ve hadislerin ışığında müslümanın başını ellerinin arasına alıp iyice düşünmesi gerekir. Yoksullar, zaten yokluk içinde kıvranarak düşünüyorlar. Zenginler, milyar da değil trilyoner olanlar, zenginin imdadına yetişmek gibi bir kaygıları var mı? Varsa ne yapıyorlar?

‘Sağ elin verdiğini sol el görmeyecek’ kadar gizli hayır hasenatta bulunanlara sözümüz yok. Ancak borç batağında kıvrananları faiz batağına gönderen zihniyet bir daha ele alınmalı değil mi?

Bunun yolu, tek tek küçük yardım ve desteklerden değil, köklü çözümlerden geçmektedir. Bu da faiz kurumlarına karşı alternatifler geliştirmektir. Her mümin, içinde yaşadığı faiz bataklığından kurtulmak için düşünmek ve formüller üretmek zorunda olduğunun bilincinde olmalıdır.