Kur’an-ı Kerim’in gönderiliş amaçları 17

Kur’an-ı Kerim’in önemle üzerinde durduğu konulardan biriside nefis ve terbiye yollarıdır. Benlik, büyüklük taslama, kötüye temayül vb. anlamlara gelen nefis, Kur’an da şeytandan sonra insanın en büyük düşmanı olarak takdim edilir. Allah’tan bir parça olan ruh iyiliklerin ve güzelliklerin temsilcisi, nefis ve şeytan ise kötülük ve günahların teşvikçisi ve temsilcileridirler. Nefsin tabiatında şehvete, günaha ve kötülüğe meyil vardır.
Yüce Rabbimiz, Kur’an da insan nefsini üç aşamada takdim eder. 1. Kötülük yapmaya teşvik eden nefsi emmaredir. Yusuf (a.s) ın dilinden nefsin haram ve kötülükleri işlemeyi, heva ve hevesi doğrultusunda ilahi emirlere muhalefet etmeyi arzuladığını ve sahibini buna yöneltmeye zorladığını bildirir. “Nefsimi temize çıkarmıyorum çünkü nefis aşırı şekilde kötülüğü emreder. Rabbim acıyıp korumuş başka” (Yusuf sur. 53) “Heva ve hevesini kendine ilah edineni gördün mü? Sen (Resulüm) ona koruyucu olabilir misin? Yoksa sen onların çoğunun gerçekten söz dinleyeceğini yahut düşünebileceğini mi sanıyorsun?” (Furkan 43-44) “Allah’tan bir yol gösterici olmadan, heveslerine uyanlardan daha sapık kim vardır.” (Kasas 50) En büyük cihadın nefisle yapılan mücadele olduğunu bildiren peygamberimiz; “Ümmetim için üç şeyin işlenmesinden korkuyorum: âlimin hatası, zalimin hükmü, uyulan, tabi olunan heva ve hevesler.” Abdulkadir Geylani; “Nefsiyle dost olan hakka ulaşamaz.” İnsan nefsi, dünya ve dünyadakilere olan aşırı sevgi ve muhabbetinden kurtularak ilahi âleme yöneldiği zaman, nefsi emmareden kurtulabilir. Taberi tefsirinde “Sahibine kötülüğü emreden nefis, insanların tamamına ait olan nefistir.” Kötülüğü arzulama nefsin tabiatında vardır. İlahi vahye yönelerek rahmetin gölgesine sığınanlar, helal dairesi dışındaki nefsin arzuladığı şeyleri işlemekten kaçınırlar. İlahi emirlere yönelen kimselere, nefsin yaptırım gücü ise azalır.
İnsanlar bir iyilik veya ihtiyaç sahibine bir yardım yapmak istedikleri zaman, nefsi ona sen kendi işine bak, el âlemi düşünmek sana mı düştü veya herkes gözünün önüne baksın, Allah versin diye fısıldar. Bu tür vesveseleri bazen İslam’ı içine tam olarak sindirememiş cahil insanlardan da duymak mümkündür. Ruh ise eğer o güzelliği yaparsan Rabbinin rızasını kazanırsın diye ilhamda bulunur. Herhangi bir iyiliği yaptığımız zamanda nefis tekrar devreye girerek o iyiliği boşa vermek için iyi ki o yardımı yaptın, bu kimse senin sayende sıkıntısını giderdi. Kendinle ne kadar övünsen azdır. Ruh tekrar devreye girerek, aklı, gücü, kuvveti ve mülkü verenin Allah olduğunu ve bu hayrı kendisine işletmeyi nasip ettiği için Yüce Rabbine şükret der. İnsan nefsine tavır koyarak tevazu ile bunu gerçekleştirebilirse, Rabbinin rızasını kazanmış, nefsini de kontrol altına almış olur.
2. İse kötülüklerden dolayı pişmanlık duyarak kendisini kınayan nefsi levvamedir. “Kendini kınayan (pişmanlık duyan) nefse yemin ederim (diriltilip hesaba çekileceksiniz).” (Kıyame 2) Peygamberimiz “Hiçbir nefis yoktur ki kıyamet günü kendisini kınamasın” (Ruhul meâni 136) İlk müfessirlerden Mücahit “Nefsi levvame muttaki insanların nefsidir. Bu kimseler. İyilik yapma fırsatını kaçırdıkları zaman üzülürler.” Hasan el Basri; “Gerçek mümin sürekli olarak kendi nefsini kınar (eleştirir)” Nefsin ve şeytanın kontrol altına aldığı kimseler ise sürekli kendilerini beğenir, devamlı övünür ve asla kendi nefsini eleştirmez. Başarıları kendinden bilirken, musibetleri kadere mâl eder. Allah’ın iradesine teslim olmadıkça nefsin ve şeytanın şer ve vesveselerinden kurtulmak asla mümkün olmaz. Nefsinin esiri olan insanlar ne kendini hesaba çeker ne de yaptıklarından dolayı pişmanlık duyar. Yaşadığı gibi inandığı içinde nefsinin her isteğini yerine getirir ve günah işlediğinin de farkında bile olmaz.
3. İse nefsi mutmainnedir ki, hiçbir şüphe, tereddüt olmaksızın bütün kalbiyle ilahi mesajı iyi okuyup, Allah ve Resulünün iradesine tam teslim olanların nefsidir. Bütün benliği ile hakka teslim olan, kötülüklerden sıyrılarak manevi olgunluğa erişen, her hal, hareket, iş ve davranışlarında Allah’ın rızasını gözeten nefistir ki bu tür kimselerin her işi ibadet sayılır. Kur’an-ı Kerim’de nefsiyle problemini halleden müminlere “Ey huzura eren nefis, sen Rabbinden o da senden razı olarak Rabbine dön. İyi kullarımın arasına katıl ve cennetime gir.” (Fecr 27-30)
İman kalbe akıl kapısından girerek yerleşir. Bazı kimseler Şeytaniyet ve nefsaniyetten açılan kapılara, yönelerek gönlünü günahlarla kirleterek kendilerine zarar verirler. “Muhakkak nefsini kötülüklerden temizleyen kurtuluşa erdi. Onu kötülüklerle örtüp kirleten ise ziyana uğradı.” (Şems 9-10). Nefis; iman, ibadet ve salih amellerle kötülük ve günahlardan koruna bilirse kâmil insan olunabilir. Nefsin şerrinden korunabilmek için Kur’an ve sünneti iyi tanımak ve yaratılış amacına uygun bir şekilde yaşamak, ölümü sıkça hatırlamak, mezar ve hasta ziyaretlerinde bulunmak gerekir. Peygamberimiz nefsi kontrol altına alabilmek için az yemeyi ve çokça nafile oruç tutmayı tavsiye etmiştir.
Râdiye makamına ise şüpheli şeylerden kaçınarak, ihlâsla, muhabbetle, huşu ile yapılan amellerle ulaşılabilir. Bu makama ulaşan kimseler cennette Rabbimizin “Cennetime gir” ilahi emrine muhatap oldukları gibi dünyada da başlarına gelen musibetlere karşı Rablerine sığınır ve karşılaştıkları bela ve musibetleri bir imtihan vesilesi olarak addederler. Sıkıntılı zamanlarında bile edep dairesinde hakkı tebliğe devam ederek, emri bil maruf ve nehyi anilmünkerde bulunurlar. Zalimlere boyun eğmez, Allah için onları sevmez, devamlı hakkın ve haklının yanında yer alırlar. Zalimlerin zulmünden ise Allah'a sığınırlar.
Akıllı insan nefsine hâkim olarak yanlış yollara sapmayan, ölümünden sonrasını düşünerek ona göre hayatına yön veren kimsedir. Aciz insan ise nefsine uyarak heva ve heveslerinin peşinden koşan, haktan habersiz, gaflet içerisinde ömrünü tüketen kimsedir. Peygamberimizin deyimi ile Rabbimiz ürpermeyen gönülden, doyma bilmeyen nefisten, ansızın bastıran azabından sana sığınıyor, haşyetinle ürperen gönüller istiyoruz. Ey nefsimutmainne (huzura eren nefis) “Rabbin senden razı sende ondan razı olarak hadi girin cennetime” hitabına muhatap, Cemalullahı görebilecek kullardan olmayı dileriz.