Kur’an-ı Kerimin üzerinde durduğu konulardan biriside huşu içerisinde yerine getirilen salih amellerdir. Müminun suresinin ilk 11 ayetinde müminlerin vasıfları sayılırken “Onlar ki namazlarını huşu içerisinde kılarlar, boş ve yararsız şeylerden sakınırlar, zekâtlarını verirler, iffetlerini korurlar, helal dairesinin dışına çıkmazlar ve yine onlar ki namazlarına devam ederler” buyurulur.
Amel, insanların bir amaç doğrultusunda gerçekleştirdikleri davranış veya söylemlerdir. Kur’an-a göre insanın yaratılışının ve dünyaya gönderilişinin belli bir amacı vardır. İyi veya kötü olarak gerçekleştirdiğimiz her davranış sevap veya günah olarak kaydedilmektedir. Bunlar, ahirette ceza veya mükâfat olarak karşılık bulacaktır. Allah (cc) peygamberler aracılığıyla yaratılış amacımızı, sorumluluklarımızı, sevap veya günah kazandıracak davranışları da biz insanlara bildirmiştir. “Hanginizin daha iyi amel işleyip işlemediği hususunda sizi imtihan etmek için hayatı ve ölümü yarattık” (Mülk 2) “Her canlı, ölümü tadar. Bir deneme olarak sizi hayırla da, şerle de imtihan ederiz ve siz, ancak bize döndürüleceksiniz.” (Enbiya 35) “Siz başıboş ve sorumsuz olarak yaratıldığınızı ve tekrar yeniden diriltilip hesaba çekilmeyeceğinizi mi zannediyorsunuz.” (Müminun 115) “Siz iman ettik demekle, imanın gereklerini yerine getirmeden ve imtihana tabi tutulmadan cennete gireceğinizimi zannediyorsunuz” (Ankebut 2)
Bir iyiliğin veya ibadetin ecir ve sevap kaynağı olması için ameli işleyen kimsenin öncelikle iman sahibi olması gerekir. İman, olmazsa olmaz ve ön şarttır. Kişinin önce kendisini yoktan var eden, sayısız rızık ve nimetler veren sağlık ve sıhhat bahşeden Yüce Rabbini tanıması, ona iman etmesi ve onun iradesine teslim olup peygamberler aracılığı ile bildirdiği mesajlara şeksiz ve şüphesiz inanması gerekir. “Kim, İslam’dan başka bir din ararsa, bilsin ki kendisinden (böyle bir din) asla kabul edilmeyecek ve o, ahirette zarar edenlerden olacaktır” (Al-i İmran 85) İmandan sonrada salih ameller gelir. “Gerçekten, inkâr edip kâfir olarak ölenler var ya, onların hiçbirinden fidye olarak dünya dolusu altın verecek olsa dahi kabul edilmeyecektir. Onlar için acı bir azap vardır; hiç yardımcıları da yoktur.” (Âli İmran 91) Huşu içerisinde kılınan namazlar, sırf Allah rızası için tutulan oruçlar, riya ve gösterişten uzak olarak verilen zekâtlar, fitreler salih amel olduğu gibi, iyi, güzel, insanlara faydalı, sevap amaçlı, haram sınırlarına girmeden, ihlasla, samimiyetle yapılan davranışlar da salih amel kapsamına girer.
Allah’ın (cc) rızasını kazanma yolunda gayret göstererek onun emirlerini her şeyin üzerinde tutmakta salih ameldir. “Yaratılanı severim yaratandan ötürü.” İlkesinden hareketle yaratılanlara şefkat nazarıyla bakmak ve ihtiyaç sahiplerine yardım etmek, hakkın hayata hâkim kılınması için gayret göstermek ve haksızlıklara karşı mücadele de salih ameller kapsamındadır. Allah’ın haram ve yasak kıldığı işleri yapmak ise kötü amellerdir.
İnsan hem iyiliği hemde kötülüğü yapabilecek bir fıtratta yaratılmış, iyi ve kötünün ne olduğu da ilahi kitaplar ve peygamberler aracılığı ile bildirilmiştir. Sonrasında da sorumluluklar yüklenerek ceza veya mükâfatın söz konusu olduğu bildirilmiştir. “Allah'a iman edip O'nun emirlerine sımsıkı sarılanlara gelince, Allah onları kendinden bir rahmet ve lütuf (deryası) içine daldıracak ve onları kendine doğru (giden) bir yola götürecektir.” (Nisa 175) Eğer Allah (cc) dileseydi biz insanları da melekler gibi yaratabilirdi. O zaman iyilikten, kötülükten, ceza veya mükâfattan söz etmemiz mümkün olmazdı. İnsan sorumlu bir varlıktır ve dünyadaki yaptıklarından dolayı da ahirette ceza veyahut ta mükâfat söz konusudur. “Yine onlar ki, Allah ile beraber başka bir ilaha yalvarmazlar, Allah'ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar ve zina etmezler. Bunları yapan, günahının cezasını bulur; Kıyamet günü azabı kat kat arttırılır ve onda (azapta) alçaltılmış olarak devamlı kalır. Ancak tevbe ve iman edip, salih amellerde bulunanlar başkadır; Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah çok bağışlayıcı ve engin merhamet sahibidir. Kim tevbe edip salih ameller işlerse, şüphesiz o, tövbesi kabul edilmiş olarak Allah'a döner.” (Furkan 68-71)
Sırf Allah (cc) rızası için en güzel bir şekilde yapılan ve hayatımıza güzel ahlaki davranışlar olarak yansıyan ibadetler salih amel olduğu gibi günlük hayatta bir Müslüman’ın insanlara yardımcı olma niyeti ile yaptığı her güzel davranışta salih amel kapsamındadır. Salih ameller, insanlara ahiret mutluluğunu kazandırmak için Allah katında bir değer ifade eden davranışlardır. İmanı çepeçevre kuşatarak koruma altına alan aynı zamanda güçlendirip, kuvvetlendiren insanları güzelleştiren salih amellerdir. Kur’an-ı Kerim’de doğrudan veya dolaylı yollardan 99 ayrı ayette salih amellerden bahsedilir. Salih amellerden bahseden ayetler önce imandan sonrada salih amellerden bahsederek kurtuluşa erenlerin “İman edenler, salih amel işleyenler…” olduğunu haber verir. İman ile salih ameller bir bütünün vazgeçilmez parçalarıdırlar. İman olmadan güzel ahlaki davranışların bir önemi olmadığı gibi salih ameller olmadan da iman Allah indinde bir anlam ifade etmez. İnsan hayatını Allah nezdinde değerli ve anlamlı kılan dua ve salih amellerimizdir. İslamda her türlü şirkten arınmış sağlıklı iman, salih ameller ve doğru davranışlar bir arada olduğu zaman Allah yanında kıymetlidir. İman gönüllerin süsü ve nurudur. Salih ameller ise inancın meyvesidir. Salih ameller aynı zamanda, ilahi vahyin bir hayat tarzına dönüşmesidir. İslam, sadece lafta kalan, yalın bir imandan ibaret olan bir din değildir. Kur’an ın deyimi ile uygulamaya dönüşmeyen bir inanç, Allah (cc) indinde insanı yüceltmez.
“Erkek veya kadın, kim mü'min olarak salih ameller işlerse, elbette ona (cennette) hoş bir hayat yaşatacağız ve onların mükâfatlarını yapmakta olduklarının en güzeli ile vereceğiz.” (Nahl 97) “İman edip salih ameller işleyenler için eksilmeyen devamlı bir mükâfat vardır. (Ey insan!) Böyle iken, hangi şey sana hesap, ceza ve mükâfatı yalanlatıyor? Allah, hükmedenlerin en iyi hükmedeni değil midir?” (Tin 6-8)