16- Kur’an-ı Kerim, hayatımızı kuşatan her konuda bilgi ve malumat verdiği gibi, dünya’da ki yaşadığımız imtihan sürecinde şeytanın hile, desise, vesvese ve tuzaklarından korunma yollarını da göstermiştir.
Kötülüğün temsilcisi ve teşvikçisi olan şeytan, Allah’ı (c.c) seven, onun yolundan gitme gayreti içerisinde olan müminler başta olmak üzere herkesin düşmanı olarak, kötülüğün sembolü haline gelmiş, ruhani bir varlıktır. Şeytan, rahmet ve haktan uzaklaşan, öfkeden tutuşan, helak olan, her şeye zarar veren anlamlarına gelir. Her işimize Euzu Besmele çekerek “Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla, kovulmuş olan şeytanın şerrinden ve vesveselerinden Allah’ım sana sığınırım” diye başlarız. Peygamberimiz kahrolsun şeytan diyen bir sahabeye “Sen böyle dersen o büyüklenir ve gücümle onu yendim der. Allah’ın adıyla dediğinde ise o küçülür” buyurmuştur.
Kur’an-ı Kerim’de “Hani biz meleklere (ve cinlere) Âdem’e itaat edin, demiştik. İblis hariç hepsi itaat ettiler. O yüz çevirdi ve büyüklük tasladı, böylece kâfirlerden oldu. Biz: Ey âdem! Sen ve eşin beraberce cennete yerleşin, cennet nimetlerinden yiyin. Sadece şu ağaca yaklaşmayın. Eğer bu ağaçtan yerseniz her ikinizde kendinize kötülük eden zalimlerden olursunuz dedik. Şeytan onların ayaklarını kaydırıp haddi tecavüz ettirdi ve içinde bulundukları (cennetten) onları çıkardı. Bunun üzerine: Bir kısmınız diğerine düşman olarak ininiz, sizin için yeryüzünde barınak ve belli bir zamana dek yaşamak vardır, dedik. Bu durum devam ederken Âdem Rabbinden bir takım ilhamlar aldı ve derhal tövbe etti. Çünkü Allah tövbeleri kabul eden ve merhameti bol olandır.” (Bakara 34-37)
“İblis secde edenlerle beraber olmaktan kaçındı. (Allah) Ey iblis! Secde edenlerle beraber olmayışının sebebi nedir? Dedi. (iblis) ben kuru bir çamurdan şekillenmiş kara balçıktan yarattığın bir insana itaat edecek değilim, dedi. Allah şöyle buyurdu: öyleyse cennetten mahrum edildin. Muhakkak ki kıyamet gününe kadar lanet senin üzerine olacaktır. (iblis) Rabbim! Öyleyse insanların tekrar diriltileceği güne kadar bana mühlet ver, dedi. Allah: sen bilinen bir vakte (kıyamete) kadar kendilerine mühlet verilenlerdensin, buyurdu. (iblis) dedi ki: Rabbim cennetten mahrum edilmeme karşılık bende yeryüzünde onlara (günahları) süsleyeceğim ve onların hepsini mutlaka azdıracağım! Ancak onlardan ihlâslı kulların müstesna. (Allah) şöyle buyurdu. Şüphesiz kullarım üzerinde senin bir hâkimiyetin yoktur. Ancak azgınlardan sana uyanlar müstesna. Muhakkak cehennem onların hepsine vaat olunan yerdir. (Allah’ın azabından korkup rahmetine sığınan) takva sahipleri mutlaka cennetlerde ve nimetler içerisinde olacaklar. Onlara, oraya emniyet ve selametle gidin denilecek.” (Hicr 31-46)
Dedi ki: “Şu benden üstün kıldığına da bir bak! Yemin ederim ki, eğer beni kıyamete kadar yaşatırsan, pek azı dışında, onun neslini kendime bağlayacağım! Allah buyurdu: Git! Onlardan kim sana uyarsa, iyi bilin ki hepinizin cezası cehennemdir. Tam bir ceza! Şeytan, insanlara, aldatmadan başka bir şey vaat etmez. Şurası muhakkak ki, benim (ihlâslı) kullarım üzerinde senin hiçbir ağırlığın olmayacaktır. (İsra 62-65) “İblis cinlerdendi; Rabbinin emrinden dışarı çıktı. Şimdi siz, beni bırakıp da onu ve onun soyunu mu dost ediniyorsunuz? Oysa onlar sizin düşmanınızdır. Zalimler için bu ne fena bir değişmedir!” (Kehf 50)
Bu konuya biraz daha açıklık getiren diğer bir ayette ise; “Ey Âdem! Dedik, bu, hem senin için hem de eşin için büyük bir düşmandır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın; sonra yorulur, sıkıntı çekersin! Şimdi burada senin için ne acıkmak vardır, ne de çıplak kalmak. Yine burada sen, susuzluk çekmeyecek, sıcaktan da bunalmayacaksın. Derken şeytan onun aklını karıştırıp Ey Âdem! Dedi, sana ebedîlik ağacını ve sonu gelmez bir saltanatı göstereyim mi? Nihayet ondan yediler. Bunun üzerine üzerlerindeki manevi perde düştü. (Bu suretle) Âdem Rabbine âsi olup yolunu şaşırdı. Sonra Rabbi onu seçkin kıldı; tövbesini kabul etti ve doğru yola yöneltti. Dedi ki: Birbirinize düşman olarak hepiniz oradan (cennetten) inin! Artık benden size hidayet geldiğinde, kim benim hidayetime uyarsa o sapmaz ve bedbaht olmaz.” (Ta-ha 116-123)
Şeytan Allah’tan özür ve af dileme yerine, itiraz edip üstünlük taslayarak intikam duygularıyla hareket etmiştir. “İblis: Ben ondan hayırlıyım! Beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın, dedi. Senin mutlak kudretine an dolsun ki, onlardan ihlâsa erdirilmiş kulların bir yana, hepsini mutlaka azdıracağım, dedi.” (Sâd 82-83) Şeytan kendisinin de insanında yaratıcısının Allah olduğunu itiraf etmesine rağmen, Hz. Âdemin Allah’ın halifesi ve Allah’tan bir ruh taşımasını göz ardı etmiştir. “(Âdeme) Şekil ve ruh verdiğim zaman ona itaat edin” (Hicr29)
Nas suresinde ise “Deki insanların kalplerine vesvese veren, pusuya çekilen cin ve insan şeytanının şerrinden insanların Rabbine, Melikine ve ilahına sığınırım”. Bu sure nazik olduğunda peygamberimiz’e ey Allah’ın resulü insanlardan da şeytanlar mı var? Diye sorulduğunda; peygamberimiz şeytan sadece vesvese verir. Şeytanın kontrol altına aldığı insanlar ise insanları günaha zorlarlar, onlar daha tehlikelidirler. Buyurmuştur. Eğer birisi sizi Allah'a imandan ve ibadetten alı koymanın yollarını arıyor, Allah’ın haram ve yasak kıldığı bir şeye zorluyor veya teşvik ediyorsa hiç şüphesiz bilmiş olunki şeytan onu devreye sokmuştur. Zümer suresi 36-39’da Allah’ın doğru yolunu bırakıp, yasaklarını çiğneyip, emirlerine itibar etmeyenlerin mutlaka şeytanın tuzağına düşecekleri bildirilir.
Şeytandan korunmanın yoluysa Allah'a sığınıp, onun iradesine tam olarak teslim olmaktır. “Şeytan seni dürtecek olursa Allah’a sığın, doğrusu o işitir ve bilir. Allah'a karşı gelmekten sakınanlar şeytan tarafından bir vesveseye uğrayınca, Allah’ı anar (ona sığınır) ve hemen gerçeği görürler. (şeytanların) dostlarına gelince şeytanlar onları azgınlığa sürüklerler sonrada yakalarını bırakmazlar .” (A’raf 200-202) İnsanı şeytana tutsak eden nefsî hastalıklar ise iman zafiyeti, övünmek, kendini beğenmek, aç gözlülük, hırs, gösteriş, cehalet, kincilik, isyankârlık, haddi aşmak, mal ve dünya sevgisinde aşırıya kaçmak, şüpheye mahal verecek davranışlarda bulunmak gibidir. Nefis butür hastalıklardan kurtulup güç ve kudret sahibimizin Allah olduğunu anlayarak, onun iradesine teslim olduğunda, insanın maneviyatı güçlenerek erdem ve fazilete ulaşmış olur. Peygamberimiz itikâftayken hanımı safiye validemiz ziyaretine gelir. Gecenin karanlığında onu eve götürürken iki sahabeyle karşılaşır ve onlara bu
eşim safiyedir deyince, bildik ey Allah’ın resulü bunu neden söyleme ihtiyacı hissettiniz. Peygamberimiz: “Şeytan insanoğlunda kanın akışı gibi akar. Ben sizin kalbinize bir şey fısıldamasından korktum” buyurmuştur.
Şeytan niçin yaratılmıştır? Denilebilir. İslam âlimlerimiz şeytanın yaradılışının bir takim hikmetleri olduğunu söylemişlerdir. Allah varlıkları zıtlarıyla birlikte yaratmıştır. Böyle olmasaydı birini diğerinden ayırt edemez ve farkı fark edemezdik. Eğer şeytan yaratılmamış olsaydı Allah’ın rahmet ve mağfiret, Settar (günahları örten bağışlayan) gibi kemal sıfatları tecelli etmezdi. Yine şeytanın kandırması olmasaydı Allah'a ibadet ve salih amellerden söz etmek de mümkün olmazdı. Rabbimiz nefsimizin, şeytanın ve şeytanın kontrolü altına aldığı insanların şerlerinden ve tuzaklarından sanan sığınırız.