Kur'an'ı Kerim'in Gönderiliş Amaçları - 47 -

Kur'an-ı Kerimin gönderiliş amaçlarından biriside İSLAM'I BİR BÜTÜN OLARAK anlamak, algılamak ve yaratılış amacına uygun bir şekilde de yaşamaya çalışmaktır.

İslam; Kur'an-ı Kerim'in emir, yasak, tavsiyeleri ve Peygamberimizin önderliğinde hayata tatbiki ile bir anlam kazanır. "Andolsun ki, Resulüllah, sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok ananlar için güzel bir örnektir" (Ahzap 21) Namaz, oruç, zekât, haç vb. birçok konuda ilahi emirler vardır ama detaylarını ve uygulamasını ise Peygamberimizden öğreniyoruz. Birde bu konuda Peygamberimizin şöyle bir tavsiyesi vardır; "Helâl olan şeyler belli, haram olan şeyler de bellidir. Bu ikisinin arasında, insanların birçoğunun helâl mi, haram mı olduğunu bilmediği şüpheli konular vardır. Şüpheli konulardan sakınanlar, dinini ve ırzını korumuş olur. Şüpheli konulardan sakınmayanlar ise gitgide harama dalar. Tıpkı sürüsünü başkasına ait bir koruluğun (girilmesi yasak olan bölge) etrafında otlatan kimse gibi ki, onun bu araziye girme tehlikesi vardır. (Buhârî Îmân 39, Müslim Müsâkat 107, 108. İbn Mâce Fiten 14) Kur'an-ı Kerim'in emirleri ve Peygamberimizin uygulamaları tevatüren ve yaşanarak günümüze kadar gelmiştir. Her ne kadar birileri art niyetli olarak algı operasyonları yapsalar da, Allah'a (cc) ve ahiret gününe inanan, elinden geldiği kadar da imanın gereklerini yerine getirebilme gayreti içerisinde olanlar için hiç bir anlam ifade etmez. Zira Cenabı Hak Peygamberimize hitaben; "Nefsinin arzusunu ilâh edinen, Allah'ın; (hâlini) bildiği için saptırdığı ve kulağını ve kalbini mühürlediği, gözüne de perde çektiği kimseyi gördün mü? Şimdi onu Allah'tan başka kim doğru yola eriştirebilir? Hâlâ düşünüp ibret almayacak mısınız? (Câsiye 23) buyururken diğer bir ayeti kerimede ise; "And olsun ki biz cinlerden ve insanlardan birçok kimseyi cehenneme uyumlu olarak yaratmışızdır. Onların kalpleri vardır fakat bununla gerçekleri anlayamazlar, gözleri vardır ama onlarla gerçekleri göremezler, kulakları vardır ama onlarla gerçekleri işitemezler. İşte bunlar diğer varlıklar gibidirler, hatta onlardan daha da şaşkındırlar. Asıl gâfil olanlar da bunlardır" (Araf 179) buyurmuştur. Cenabı Mevla Kur'an- ı Kerim'in emir ve yasaklarını uygulayarak bizlere önder ve örnek olan Peygamberimiz ile ilgili olarakta; "O asla kendi arzu ve hevesine göre konuşmaz. Onun bildirdikleri, kendisine Allah tarafından gelen vahiyden başka bir şey değildir" Necm 3 4) buyurmuştur. Bir sahabe; Ey Allah'ın Resulü mesela namazın nasıl kılınacağı, rükûunun secdenin nasıl yapılacağı veya nelerin okunacağı/söyleneceği gibi birçok konuda detaylı bilgi yok. Biz bunları sizden görüyor ve ilahi emrin gereği olarakta yerine getiriyoruz. Siz bunları nereden öğreniyorsunuz diye sorduğunda, Peygamberimiz Cebrail ile devamlı iletişim halinde olduğunu ve uygulamalarını da kendisinden öğrendiğini söylemiştir. "Ey Muhammed! De ki: "Ruhu'l-Kudüs (Cebrail), inananların inançlarını sağlamlaştırmak, müslümanlara doğru yolu göstermek ve onlara bir müjde olmak üzere Kur'an'ı, Rabbinden hak olarak indirdi." (Nahl 102) Cebrail; Peygamberimize değişik şekillerde gelerek vahiy getiren, Kur'an'ı öğreten, emirlerini uygulamalı olarak gösteren ve değişik konularda hükümler bildiren, Peygamberimize hatta bazende ashaba insan şeklinde görünen bir melektir. Cebrail dünyada ve ahirette Allah ile kulları arasında elçidir; hem meleklere hem peygamberlere ilâhî emirleri tebliğ eder. Bu sebeple de Cenabı Hak ile vasıtasız konuşur (Müsned II, 267, Buhârî "Tevhit", 33). İlk defa da Hira da, bütün ufku kaplamış halde Peygamberimize aslî suretinde görünerek okumasını istemiş, böylece ilk vahyi getirmişti. (Buhârî Tabir 1, Müslim Îmân 257). Miraçtan önce Peygamberimizin kalbi hikmetle doldurularak cismi bu mucizevî yolculukta ona aslî suretinde ikinci defa görünerek melekût âlemi hakkında bilgiler vermişti. (Müsned, I, 257; Buhârî, Salat 1) Cenabı Mevla Kur'an ile mesajlarını bildirirken hayata tatbiki ve uygulamaları ile ilgilide örnek olarak Peygamberimizi gönderdiğini bildirmektedir. Hz Âişe validemize Peygamberimiz sorulduğunda; "Onun ahlakı Kur'an'dan ibaretti, o yürüyen bir Kur'an'dı" derken, Ayette ise;"(Ey Muhammed!) Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik" (Enbiya 107) buyurulmuştur. İlahi mesajlara göre, bir kimse bende müslümanım der, islâmın hiçbir emrini yerine getirmez, haram helal mefhumu gözetmez, Allah'ın (cc) rızasını kazanma yolunda bir gayret göstermez ise o zaman bende müslümanım demenin anlamı olmaz. Hayata tatbik edilmeyen, yaşanmayan, gereklerini yerine getirebilme gayreti olmayan her şey Allah (cc) indinde anlamsızdır. Asr Suresinde "Asra yemin olsun ki bütün insanlar zarardadır" denildikten sonra bir parantez açılarak kurtuluşa erenler şöyle bildiriliyor. "yalnız iman edenler, salih amel işleyenler, hakkı ve sabrı birbirlerine tavsiye edenler müstesnadır"

Kur'an-ı Kerim de üç türlü ayet vardır. Birincisi MUHKEM ayetler. Namazın, orucun, haccın, zekâtın vb. emirlerle birlikte, içkinin, kumarın, zinanın vb. haram olduğunu bildiren hüküm ayetleridir. Neden emredildikleri veya haram kılınanlarında neden haram kılındıkları önemle üzerinde durulması gereken konulardır. İkincisi ise MÜPHEM (kapalı) ayetlerdir ki bu tür ayetler zamanın geçmesi ve ilimlerin ilerlemesi ile zaman içerisinde anlaşılabilen ayetlerdir. Mesela Kur'an-ı Kerimde "Yedi kat göğü birbiriyle uyum içinde katlar halinde yaratan O'dur. Rahman'ın yaratmasında hiçbir uyumsuzluk göremezsin. Haydi, çevir gözünü de bak, bir kusur, bir çatlaklık görebilecek misin?" (Mülk 3) Günümüzde bilim ve tekniğin ilerlemesi ile Dünyamızın etrafını saran Atmosferin yedi tane katmanı olduğu görülmüştür. Yine; "O, birinin suyu lezzetli ve tatlı, diğerininki tuzlu ve acı olan iki denizi salıverip aralarına da görünmez bir perde ve karışmalarını önleyici bir engel koyandır" (Furkan 53) Buyurulurken, Rahman suresinde ise; "İki denizi birbirine kavuşmak üzere salıvermişizdir (tatlı ve acı/tuzlu suyu olan). Aralarında bir engel vardır, birbirine geçip karışmazlar" (Rahman 19, 20) Yapılan araştırmalarda Alaska Körfezin de (Cebeli Tarık boğazında) iki denizin sularının farklı yoğunlukta olmaları nedeniyle birbirlerine karışmadıkları tespit edilmiştir. Bu tür örnekleri çoğaltmamız mümkündür. Hâlâ, zamanın geçmesi ve ilimlerin ilerlemesi ile anlaşılır hale gelebilecek ayetler vardır.

İnşeAllah bir sonraki yazımızda MÜTEŞABİH ayetler ne demektir, nasıl anlamalı ve nasıl yorumlamalıyız' ın üzerinde dururuz.