Markalaşmave coğrafi işaretli ürünler üzerine

Günümüzde kültürel mirasın, geleneksel ve yerelin değerlerinin korunarak geleceğe taşınması dünden daha büyük önem taşıyor. Bu nedenledir ki, yöresel değerlerin Coğrafi işaret (Cİ) ile tescillenmesi büyük önem taşımaktadır. Özellikle Cİ tesciliyle söz konusu ürünlerin katma değerinin artırılması kırsal kalkınma ve sürdürülebilirliğin en somut araçlarından biri olarak öne çıkmaktadır.
Cİ ürünler bir bakıma yerel değerlerin ve kırsal yaşamın sürdürülebilirliğinin, sürdürülebilir üretimin, geleneğin, kültürün açık ifadesidir ve bu ürünlerticari anlamda da katma değerli ürün adaylarıdır. Dolayısıyla Coğrafi İşaretli ürünler ticari bir etiket olduğu kadar, aynı zamanda kültürel mirasın yaşatılması ve kırsal yaşamın devamlılığı için güvencedir.
Tarihsel Gelişim Süreci
Bilindiği gibi coğrafi işaretlere yönelik ilk kapsamlı yasal düzenlemeler için 1883 Paris Sözleşmesi öne çıkmaktadır ve Sınai Mülkiyetin Korunması için yaşanan bu süreç, coğrafi işaretlerin korunmasının da esasen temelini oluşturmuştur.
Türkiye'de de konuyla ilgili yasal düzenlemeler yakın tarihte yapılmış olsa da, standartların belirlenmesi, yerel ve geleneksel ürünlerin korunmasına yönelik uygulamaların tarihi çok daha eskiye dayanmaktadır. Özellikle Osmanlı Devleti'nde, dünyanın ilk standart kanunun çıkarıldığı Sultan İkinci Bayezid dönemi,bu alandaki çalışmaların başlangıcı olarak büyük önem taşımaktadır. Öyle ki, 1502 yılında yayınlanan (Kanunname-i İhtisabı Bursa) kanunda tarım, gıda, orman ve deri ürünleri ve tekstil gibi mamullerin nitelik ve özellikleri belirtilerek kalite kriterleri sıralanmış olup, esnaf ve zanaatkâr odaları aracılığıyla ürünlerin kalite ve standartları ve yerel özellikler damgalama gibi işlemlerle güvence altına alınmıştır. Dolayısıyla beş asır öncesinde, Sultan Beyazid tarafından ortaya konulan kanun ve sonrasındaki uygulamalar, esasen günümüzdeki coğrafi işaretleme sisteminin de temelini oluşturmaktadır. Bu şekilde ürün kalitesini, özgünlüğünü ve kökenini güvence altına almak yönünde çalışmalar başlamıştır. Söz konusu bu ilk uygulamalarda bölgenin özelliklerine ve üretim çeşitlerine göre standart kurallar konulmuş ve uygulanmıştır. Bu uygulamalar kapsamında ürünlerin standartları ihtisap ve ahilik teşkilatları gibi teşkilatlar vasıtasıyla denetlenmiştir.
Günümüzde Durum
Coğrafi İşaretli ürünler Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelerinde çok önemli uğraşı alanları içerisinde yer almakta ve sektörel olarak büyük bir ekonomik değere karşılık gelmektedir. Dahası Cİ konusunda standartları belirleyen bir otorite olan AB'nde, tescilli coğrafi işaretli ürün sayısı 3.500'ün üzerindedir.
Türkiye'de ise 1995 Yılında 555 Sayılı Coğrafi İşaretlerin Korunması Hakkında Kanun HükmündeKararname çıkmış olsa da beklenen gelişmeler sağlanamamıştır. Takiben 10 Ocak 2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı "Sınai Mülkiyet Yasası" ile coğrafi işaretlerin tescilinde yeni bir dönem başlamıştır ve tescilli ürün sayısı hızla artmıştır. Buna göre; halen ülkemizde toplam 1772 tescilli ürün ve 801 işleme devam eden başvuru sayısına ulaşılmıştır. Buna göre Türkiye de tescil edilmiş ürün sayısı hızla artarak AB üyelerinin toplam tescilli Cİ ürünlerinin yarısından fazlası kadar sayıya ulaşmıştır. Bu durum Türkiye'nin son yıllarda yerel üreticilerin ürünlerine sahip çıkıldığını ve ticarileşme potansiyelin farkına varıldığını göstermektedir. Ancak AB nezdinde Türkiye'nin AB'den coğrafi işaret tescili alan ürün sayısı ise Temmuz 2025 itibariyle 38'dir. Dolayısıyla Türkiye olarak bu alanda yapılması ve başarılması gereken çok önemli görevler bulunmaktadır.
Markalaşma Sürecinde Coğrafi İşaretin Kritik Rolü
Markalaşma sürecinde coğrafi işaretin rolünü esasen tahmin etmek zor değil, var olan pek çok örnek ve akademik çalışmalar bunu ortaya koymaktadır. Buna göre coğrafi işaretin bir ürünün belirli bir coğrafi alanla olan bağını ve bu alandan kaynaklanan "özgün niteliklerini güvence altına alan bir tescil"olduğu dikkate alındığında esasen bu alanda markalaşmak yönünde çalışmak kaçınılmazdır. Çünkü söz konusu tecil alan bu ürünler yerel değerleri, geleneksel üretim tekniklerini ve kültürü koruyarak gelecek nesillere aktarmak; kırsal yaşamın ve sürdürülebilir üretimin devamlılığı için ekonomik bir güvence sunmak; ürünün kökenini, özgünlüğünü ve denetlenen kalitesini tescilleyerek, pazarda daha yüksek fiyatla alıcı bulmasına imkan tanımaktadır. Burada özellikle "kalitenin denetlenmesi ve bunun tescillenmesi" markalaşma bakımından önemli gereklilikleri yerine getirmektedir.
Bu durumda Türkiye'nin ulusal düzeyde hızla artan tescilli Cİ ürün sayısını, doğru bir markalaşma stratejisiyle özellikle ürünlerin Avrupa Birliği (AB) tescillerine de dönüştürerek bir nevi "Avrupa Kalite Etiketi" ile yoluna başarıyla devam etmesi mümkün olabilir.
Sonuç ve öneriler
Coğrafi işaretli ürünler sosyo-kültürel, ekonomik ve çevresel bakımdan önemlidir. Özellikle kültürel mirası korumak bakımından sahip olduğu rol ve işlevler, söze konu ürünlerin tescil edilmesi, korunması, yaşatılarak gelecek kuşaklara aktarılmasını gerekli kılmaktadır.
Ayrıca kırsal kalkınma ve kırsal yaşamın devamlılığı konusunun bir politika hedefi olarak güncelliğini hep koruyacak olması; kır ekonomisinin geliştirilmesini, kırsal turizm ve gastro-turizm gibi alanlarda da önemli bir potansiyele karşılık gelmektedir. Bunun yanında küresel ölçekte coğrafi işaretli ürünler tarım-gıda ve gastronomi diplomasisinin de bir aracı olarak önemlidir ve önemini koruyacaktır.
Yine ulusal tescillerin AB tescillerine dönüştürülmesiyle, yerel ürünlere "Avrupa Kalite Etiketi" kazandırarak hem iç piyasada hem de ihracatta rekabet avantajı sağlamak ve dolayısıyla üretici gelirlerinin artmasına doğrudan katkı sağlanacaktır.
Tüm bu açıklamalar ışığında; kültürel değerlerin korunması, kırsal alanda refahın artırılması ve dış ticarete yönelik politika ve stratejiler içerisinde coğrafi işaretli ürünler konusunun dikkate alınması üzerinde önemle durmak gereklidir.
Sonuç olarak; Türkiye, coğrafi işaretler konusunda oldukça yüksek bir farkındalık ve başvuru hacmi yakalamış durumdadır. Bunu taçlandırmak üzere bu ulusal başarının ekonomik faydaya dönüştürülmesi için, özellikle AB tescil süreçlerine odaklanılarak "markalaşma" sürecini çalıştırarak yerel değerlerin küresel pazara entegrasyonu hedeflenmelidir. Dolayısıyla gerçek anlamda markalaşma ve küresel pazara entegrasyon, bu tescillerin uluslararası alanda, özellikle de AB tescillerine dönüştürülmesiyle mümkün olabilir.