Mudanya'dan Çorum'a...

Mudanya'ya son yıllarda, kayınpeder buraya taşındığı için geliyoruz. Binaları, yapıları, insanın ettiklerini görmezsek muazzam bir tabiatı var bu ilçenin. En başta şunu söyleyelim insan elinin yaptığı hiçbir şey tabiatın kendisinden daha güzel ve daha doğru değil! Yapacağımız her şey, atacağımız tüm adımlar tabiatın rızasını almıyorsa orada büyük bir sıkıntı çıkacak demektir! Mudanya... Güzel Mudanya nasıl bu hale geldi? Bu nasıl bir keşmekeş! Bu nasıl bir karışıklık! İnsan denen canlının dünyayı ne hale getirdiğini görmek için ibretlik bir gezi yapabilirsiniz. Çorum'da da birçok kontrolsüz ve plansızyapılaşma üzerine tespitlerim olurdu ama burasını görünce kendimize fazla yüklendiğimi düşündüm. Gerçi ne fark eder! Ha Mudanya ha Çorum... İkisi de memleketin güzel beldelerinden. İkisi de bizim.Deniz ve zeytin dışında Çorum'dan pek de farkı yok.
Mudanya, bir feribot yolculuğu ile İstanbul'a, yani Avrupa'ya açılabildiğiniz bir konumda. Bursa'nın sıcağından kalabalığından bunalmış insanların kendilerini attıkları bir kaçış rampası. Onca insan her gün kafa dinlemek amacıyla Bursa Mudanya arasında mekik dokuyor. Yerleşik nüfusunun beş on katına çıktığı zamanlar oluyor. Yaş ve meslek yoğunluğuna bakarsanız yaşlı ve emekli insanların burayı mesken tuttuğunu görürsünüz. Birçoğu temiz havasına, denizin kokusuna, zeytinin bereketine tav olup gelmiş. Durumu biraz iyi olan ufak bir yer alıp zeytin yetiştirmiş. Kendi kendine yetmiş. Toprak bereketli, güneş bol, ürün lezzetli.
Güzel Mudanya'yı çirkinleştiren şeylerin ne olduğunu anlamak için Güzelyalı'dan Mudanya içlerine doğru yürümeniz yeterli. Denizin neredeyse hemen dibinden başlayan betonarme ucube binaların, ilçenin tüm kıymetini ayaklar altına alacak şekilde küstahça yükseldiğini görüyorsunuz. Sırf bu durum bile, diğer sayacağım olmsuzlukları tek başına gölgede bırakıyor. Yahu insan böyle bir aymazlığa nasıl müsade eder? Deniz kimsenin babasının malı değil! Bırakın rahat rahat vursun sahile dalgalar. Bırakın rahatça yürüsün kıyıda insanlar. Nedir bu açgözlülük! Kimden, neyi kaçırıyorsunuz? Kağıda kitaba uydurarak tabiatın nizamına kim ayar vermeye kalkabilir? Kalkışanların başına nelerin geldiğini de gördük! Allah hep demiyor mu düşünüp anlayasınız diye... Evet! Bu büyük tembih sözünde de dediği gibi önce düşünmek gerekiyor. Düşünmeden olmuyor. Herkes de güzel düşünemiyor. İyi ve güzel düşüncenin iyi bir eğitime ihtiyacı vardır! Çin' de bile olsa gidip temin etmek gerekir. O yüzden okur bunca insan, SGK' lı bir işe kapağı atmak için değil!
Şimdilerde herkes "ben böyle düşündüm" deyip bir şey yapmaya soyunuyor. Kimse demiyor ki sen iyi düşünecek bir eğitime sahip misin? Yapmayı düşündüğün şey ile ilgili bir ehliyetin var mı? İyi sonuçlar alınmış örneklerin var mı? Ya da kime danıştın? Danıştığın adam, adam mı? Yapacağın yerdeki dağdan, taştan, kuştan izin aldın mı? Peki, yapacağın şey kamu hukukuna, doğaya, tabiata, tarihe, şehir hafızasına uygun mu?
Deniz dibi 5. Kat satılık tabelasındaki telefonu aradım. 1955 tarihli bir yapı. İçi yeni onarım görmüş. Emlakçı size 10 milyon olur dedi, güldüm. Param olsa da almam! Doğa katili bir ekibin yaptığı binalarda mutluluk mu olur? Kendilerinden çıkmazsa torunlarından çıkar. Hukuk tecelli etmez ise adalet eninde sonunda gelir. Nasıl geldiğini anlamazsınız. Başınıza gelenin adalet olduğunu da bilemezsiniz. Daha doğrusu yormazsınız!
Cami yanındaki çınarın gölgesinde Mudanya'dan konuşuyorduk. Abiler 70 - 80 yaşlarındalardı. Bana misafir diye çay ısmarladılar. Meseleye direk kitabın ortasından girdim: Kim yaptı bu kötülüğü Mudanya'ya? Bir tanesi anlattı. Zamanın milletvekillerinden birisinin kıyıda 10 dönümü varmış. İlk o başlamış...
Başlar! Ben de başlarım! Beşerim, şaşarım! Elimde fırsatım olsun o dakka kondururum! Yok kuşa soracakmışım, yok ağaca soracakmışım, yok dağa soracakmışım! Kanun, kitap izin verirse gökdelen bile dikerim!
Bu yanlışlıkların olmaması için Allah korkusu'ndan medet umuyorlar. Bu da kaçak bir düşünce. Oysa kanunu, kitabı dünya hayatındaki beşerin nizamını sen oluşturuyorsun! Allah en güzelini dedi. Daha nasıl anlatsın? Düşünüp tutasınız diye...
Dayılarla sohbet güzel. Bizzat orada yaşayanlar. Pandemi zamanı kimse yokmuş oralarda, sıkılmışlar! Bir de son zamanda musilaj çıkmış, denizin yüzüne bile bakılmıyormuş! Sonra bir uçak, bir uçak daha geçti... Ne oluyor dedik! Bursa'da büyük yangın çıkmış. Ormanlar, ağaçlar, hayvanlar cayır cayır yanıyormuş! Sonra bir tanesi zeytinlere kadar gelmese bari dedi. Diğeri devam etti: "Sus, Allah korusun!