Osmanlı’daki para vakıfları, tamamen dini emir ve yasaklar çerçevesinde şekillenmiştir. Kuruluşları, şeyhülislamların fetvalarıyla gerçekleşmiştir. Mümkün olduğu kadar faiz yasağına uygun çalıştırılmaya gayret edilmiştir.
Günümüzün müslümanı, kapitalist sistemde faiz baskısı altında yaşamaktadır. Pakistan, İran, Suudi Arabistan, Malezya gibi bazı ülkelerde bankalar, faizsiz sistemle çalışmaktadır. Ama pek çok İslam ülkesinde mevduatı saklama konusunda bile faize bulaşma tehlikesi vardır.
Para vakıflarının boşluğunu dolduracak yeni kurum veya kuruluşlara ihtiyaç doğmuştur. Kişisel ihtiyaçlar bile ödünç paralarla giderilemez hâle gelmiştir. Devlet adamları da dünyada pek çok örneği bulunan finans kurumlarına yani katılım bankacılığına imkan tanımıştır. Onlar da tarihte kökenleri bulunan para vakıflarına bakmışlar, onların çalışma biçimlerinden ilham almışlardır. Bu kurumlari meşru ölçüler içinde kalmaları, dolaylı yoldan da olsa faizli işlemler yapmamaları şartıyla faizsiz banka olarak kabul edilir.
Bütün kurumların faizli sisteme göre teşkilatlandırıldığı bir ortamda faizsiz banka kurmak kolay bir iş değildir. Mesela Pakistan’da devlet başkanı Ziyaü’l-Hak, 1977’de faizsiz banka sistemine geçiş çalışmalarını başlatmış, 1985’de ülkesindeki tüm bankaları kamulaştırmış ve anayasa değişikliğiyle ülkesinde faizsiz bankacılığı kurmuştur. Ancak kapitalistler, bunu hazmedemediler. 17 Ağustos 1988’de uçağına bomba yerleştirerek şehit ettiler.
Özellikle faizsiz bankacılığın yasal olarak mümkün olmadığı ülkelerde yastık altındaki ve sandıktaki paraları ekonomiye kazandırmak için katılım bankalarının kurulmasına izin verilmiş, hatta teşvik edilmiştir. Bu bağlamda ABD, İngiltere, Güney Afrika, Kazakistan ve Körfez ülkeleri başta olmak üzere pek çok ülkede katılım bankaları açılmış ve pek çok şubesi de değişik şehirlerde faaliyete geçmiştir.
Katılım Bankacılığında Nemalandırma
İslamda bankacılık hizmetleri, faizli kredi söz konusu olmaksızın ‘Emek-Sermaye Ortaklığı (Mudarabe)’, ‘Sermaye Ortaklığı (müşareke)’, ‘İcare (kiralama)’, ‘Komisyonculuk’, ‘Alım-Satım’ ve ‘Döviz İşlemleri ‘Surf ‘ gibi muameleleri kapsar. Değerli fıkıhcımız Hayrettin Karaman bunlara Murabaha (vade farkıyla alım satım) usulünü de ekler ve şöyle devam eder.
‘Bu yollarla toplanan paralardan elde edilen kâr, anlaşma gereği belli bir miktar kendilerine ayrıldıktan sonra mevduat sahiplerine dağıtılır, İSAV’ın yaptığı ilmi çalışmada vade farkı ile ticaret yapmak meşrudur, sonucuna varılmıştır.’
Katılım bankacılığının iç çalışma düzenini çok iyi bilen ve bir şubenin de yöneticiliğini yapan sayın Abdulkadir Atar, ‘Katılım bankalarında Müşareke ve Mudarabe yöntemleri hiç işletilmemektedir. Sadece murabaha yöntemi uygulanmaktadır’ diyor. Konuyu şöyle detaylandırıyor.
‘Katılım bankaları, önce taşınır veya taşınmaz bir malı satın almak isteyen ve bunun için bankadan finansman talep eden müşterinin isteği üzerine müşteriye sözlü veya yazılı vekalet vermek suretiyle müşteriyi vekil kılarak malı satın alır. Banka, satın aldığı ve kendi mülkiyetindeki bu malı finansman talebinde bulunan müşterisine, maliyetine bir miktar kâr ilave ederek satar. Müşterinin imzalandığı borç senedi, maliyet ve kârı birlikte içeren toplamı gösterir. Böylece alım satım işlemi, faiz söz konusu olmadan gerçekleşmiş olur. Bu yöntemde banka, kefil veya ipotek isteyerek kredinin dönüşümünü garanti altına alır.’
Katılım bankaları; işletmeler için gayrimenkul, ham ve yarı mamul maddeler veya techizat ve makine temini amacıyla başvuranlara, bunları üçüncü şahıslardan peşin alıp üzerinde anlaşılan fiyattan vadeli satma şeklindeki uygulamaları çok yaygındır. Bu işlem de ‘Alım-Satım Akdi’ ile yapılır.
En yaygın uygulama yöntemleri; finansal kiralama (leasing)dir. Mal ve hizmet üretiminde kullanılacak techizatın, mülkiyeti kurumda kalmak şartıyla, işletmelere kiralanmasıdır. Bu bir kira akdidir. Müşteri taksitle satın alıp kiraladığı bu mal için borç taksitleri tamamen ödenince malın mülkiyeti de müşteriye intikal eder.
Katılım bankaları, nitelikleri belirlenen bir malı, üretimden önce selem akdiyle de alabilir. Ya da bir sanatkara belli bir malı üretmesi için sipariş anlaşması da yapabilir.
İthal konusu mal ve vesikaların devri yoluyla peşin alınıp vadeli olarak satılması veya ihraç malını temsil eden vesikaların kuruma devri yoluyla ihracatçıya mal bedelinin hemen ödenmesi şeklindeki uygulama da söz konusudur.
Görüldüğü üzere para vakıfları ile günümüz faizsiz bankacılığı; finansman ihtiyacının faizsiz yöntemlerin bazılarında temelinde referans kaynaklarının islami deliller olması gibi konular açısından benzerlikler var.