PİDEYİ KİM YAPTIRACAK?

Köylerden kentlere doğru göçün başlaması ve ardından apartmanların hayatımıza daha çok girmesiyle toplum olarak hızlı bir değişime uğradık. Bu değişim, hayatımızın her alanında olduğu gibi çocuklarımız üzerinde de etkisini gösterdi. Tabii, bu değişim sürecinde artılar ve eksiler meydana gelmektedir. Özellikle yaşlı kesim, çocuklarımızdaki değişimi kabullenmekte zorlanmaktadır. Bunu, düğünlerde ve bayramlarda köylere gittiğimizde ya da onlar evlatlarına misafir olduklarında gözlemliyoruz. (Anne ve baba için evladının evinde "misafir" olmak kelimesi kullanmak pek doğru gelmiyor; çünkü onlar evlatlarını, evlerine gelince misafir olarak görmezler. Hane sahibi olarak görürler. Hatta yemek yerken biraz az yeseler, fırça atarlar. "Misafir misin?" derler!) "Biz annemizin, babamızın karşısında el pençe dururduk. Su isteyeceği zaman gözümüze bakması yeterdi" türündeki örnekleri saymaya başlasalar, sonu gelmez…
Bu serzeniş karşısında; her ne kadar bizdeki çocuklar eski çocuklar gibi değil desek de, "Şu sınav, bu sınav... Anası ağlar!" deriz. "Benim halimden şikâyetim yok, kalkar çayımı doldururum, suyumu alırım, sabah gider, pidemi yaptırırım. Şükür elim ayağım tutuyor, minnet etmem," diye cevap versek de, bazen içimizden "Keşke yapamasa da, yapma gayreti içinde olsa," diye geçiririz.
Görev yaptığım köyde bir Hüsnü amcamız vardı. Oğulları traktörle şehirden, tarladan gelir, iner, avlu kapısını açar, traktörü içeri koyarlardı. Bunu gören Hüsnü amcamız, bana dönüp, "Oğlum, bak, benim gençliğimde teyzen evin önünde traktörün sesini duymayı bırak, merkeple dağdan odun getirirken geleceğim saatte evin camından yolumu gözlerdi ve uzaktan gördüğünde kapının önünde beklerdi… Ya şimdikiler… Bunlar…" diye devam ederdi.
Efendim, zaman zaman çoğumuz çocuklarımızdan ve gençlerimizden tatlı şikâyetler ederiz. "Kızım evde yemek yaparken annesine yardım etmiyor. Oğlum bilgisayarın başında oturuyor, pazara gitmiyor. Üniversiteyi bitirdi, işi gücü yok. Hafta sonu öğlene kadar yatıyor. Kaldırıp da bir pide yaptırmaya gönderemiyoruz. Bu yaşta ben gidiyorum, üstelik bir de sofraya geliver diye adeta yalvarıyoruz."
Tabii, bunun çocuklarımızdan, bizden, zamandan vs. kaynaklanan birçok sebebi var. Bir yönetici arkadaştan dinlediğim, yaşanmış bir pide yaptırma olayını şiir diliyle paylaşmak istedim. Ümit ederim, gülerken, nerelerde hata yaptığımızı düşünürüz.
Bugün pazar bey, bak çocuklar da evde
Güzel bir pide yaptıralım mı, ne dersin?
Olabilir hanım, çoktan yemedik bilirsin
Ben içini hazırlarken, sen de hazırlan istersen
Kalabalık olur, sıra beklemezsin erken gidersen
Hanım, çocukları uyandırıp da tepsiyi bir göstersen
Onlar çocuktur, gençtir, uyusunlar, dokunma hele
Sen ayaktasın, bir çırpıda gidip de yaptırıver be!
Anladık da bir de biz onların gününü görsek
Hiç olmazsa ayda yılda bir pidelerini yesek
Duymadın mı eski kanıyı, koca öküzler çeker
Çok konuşuyon bey, hadi gidip de yaptırıver
Tamam, tamam, ver tepsiyi, gidiyorum a!
Ne olacaksa bu gidişle memleketin sonu
Bunlar bu kadar olursa, onlarınki ne olur?
Allah aşkına bizim hiç mi canımız yoktu?
Gençlikte babamızın pidesini yaptırdık,
Yaşlılıkta bebemizin pidesini yaptırıyoruz.
Bir de sofraya geliver diye yalvarıyoruz!
O da olmadı, odasına özel servis veriyoruz.
Bu nasıl bir gençliktir böyle, bilmiyoruz.
Eskinin hizmetini mumla arıyoruz.
Acaba;
Yetiştirirken nerede hata ediyoruz?
Bir türlü anlamıyoruz!