SENİNLEYİM HOCAM!

Bir şarkı yaptım. Birçoğunda olduğu gibi konusu çocuklar olan…

Çocuk her yerde çocuktur.
Bosna'da, Kahire'de, Filistin'de
Çocuk her yerde çocuktur
Kiev'de, Myanmar'da, Suriye'de

Uzat ellerini uzat, 
Küçük deme sakın
Birleştirelim…
Saralım dünyayı çepeçevre
Silelim büyüklerin ettiklerini.

İyi bir şey yaptığımda hep olduğu gibi bunda da heyecanlandım. Etrafımdakilere dinlettim. Çaldım söyledim. Alacağım tepkiyi, eleştiriyi bekledim. Olur ya! Göremediğim şeyler olur, es geçebilirim bazı önemli ayrıntıları… Karşımdakinden alacağım cevap güçlendirir beni. Yaptığım işi tasdikler, onay verir. Böylece duru ve dingin düşünür, en güzele varmama yardımcı olur. 
Sözüne ve görüşüne saygı duyduğum bir tanesi: Abi bunu niye yaptın ki, amacın ne? Dedi…

Çat kapı konuşurken zorlanıyorum. Yazarak da cevap veremem. Zaman akıyor, karşımdaki mantıklı bir cevap bekliyor. Lâ Havle diyorum içimden. Doğru anlaşılmalıyım. Şarkının sözleri, bu kadar anlaşılır ve netken bu konunun neresini anlatmaya çalışıyorum onu da kestiremiyorum. Ezgi de sözlere uygun kıvrılıp giderken…
Sanat dediğimiz şeyin tercümana ihtiyacı yok ki! Sanatçı eserini yapar, ortaya koyar. Onu sindirmek, hazmetmek, anlamak, bir çıkarımda bulunmak insanlara kalmış… Yanlış sonuçlara varma riski de bunun içerisinde. Sanatçı bunu da göze alır, sineye çeker. Hatta tarihte bu sonuçları canıyla ödeyenler bile olmuştur. 
Maalesef günümüz iletişim şartlarında eseri meydana getirmek tek başına yeterli olmamakta. Tanıtım - lansman çalışmaları tertip etmek önemli. Bunun için özel ajanslarla, reklam şirketleri ile çalışmak zorundasınız.  Sosyal Medya'nın, enformasyon çöplüğü haline geldiği şu zamanda dikkat çekmek, "biz bunu yaptık, amacımız da bu" demek zorundasınız. Öteki türlü, akıllı bir cep telefonu yüzeyinde barınamaz, kayar gidersiniz…
Amacım savaş ortamındaki çocukların sıkıntılarını anlatan bir makale yazmak olsaydı, işim kolaydı. Kütüphanelerde, arşivlerde, raflarda tonlarca birikmiş bilgi ve belgeye dayanarak, rakamlarla, yaşantılarla anlatırdım çocuk çığlığını! Çorum'un yerel bir gazetesinin sayfalarından bağıran çocuklar… Onları da ekleyelim yakarış çöplüğüne. Bir alt yazı geçsin usulca. İlgiyle izlediğimiz TV dizisini engellemesin sakın! Bir ara toplanır konuşuruz ciddi ciddi... Çatık kaşlarıyla, üzgünmüş gibi yapan büyükleri dinleriz hep beraber… Takım elbiseli, kravatlı, kuaför çıkışlı insanlar boy gösterir televizyonlarda: Şöyle yaptık, böyle yardım topladık, ulaştık, gözyaşı sildik gibilerden… O kadar! 
Anlatabilir miydim, bir şarkının anlatabildiği kadar?
Çanakkale'yi, Çanakkale Türküsünden daha güzel anlatabilen var mı?   
Portekiz'e, İspanya'ya, Polonya'ya, Çekya'ya yollamak, oradaki Erasmus ortaklarımızla seslendirmek en güzeli olurdu. Şarkımızda da geçtiği gibi, sararak dünyayı çepeçevre, tüm dünya çocuklarıyla…
Çorum Web TV' de çalışan Ahmet var. Ne zaman böyle inandığım bir iş yapsam yanına gittiğim… Yine her zamanki gibi, güzel işler yapan birisini karşılar gibi, güler yüzlü, saygıyla karşıladı. Konuyu anlatırken bile "seninleyim hocam" bakışı vardı yüzünde… Bu bakışı seviyorum. Öğrencilerde de en sevdiğim diyalogdur bu: "Seninleyim hocam!"
Benim gibi bir karıncanın çıktığı şu yolda karşılaşabileceği güzel insanlar yok değil, var... Onların varlığını bilmek güzel…
Acıyı kütüphane köşelerinde, sayfaların arasında göremez, bulamaz, anlayamazsınız! Ama duyarsınız… 
Merak edenlere bu şarkıyı ve klipi neden yaptığımı bir de buradan açıklayım: Picasso' nun biri, bir gün çıkıp başka bir Guernica çizmesin diye... Chopin' in biri, bir gün çıkıp acılı bir nocturne daha bestelemesin diye... Beethoven'in biri, bir gün çıkıp başka bir 9. Senfoni yazmasın diye…
Not: Şarkımıza ulaşmak için link:       https://youtu.be/TsZ7Dhv4rg0