Utanmadıktan sonra

Hayâ kelimesi halk arasında "utanma duygusu" olarak kullanılır. Ancak hayâ kelimesi utanma duygusuna göre daha derin bir anlam içermektedir. Bu nedenledir ki bu kelimenin unutulmamasından yanayım. Aksi takdirde kullandığımız kelimeler anlatmak istediğimizi tam olarak ifade etmekten yoksun kalabilmektedir. Hayâ, kötü ve çirkin olandan uzak durma, hak sahibinin hakkına riayetsizlikten men etmeye sevk eden ahlâka denir.
"Utanmadıktan sonra dilediğini yap!" atasözü olarak bilinse de Peygamber Efendimize ait bir sözdür. Bu söz, utanma duygusunun insanı fenalıklara girmekten alıkoyduğunu açık bir şekilde ifade etmektedir. Şu halde Allah'tan ve insanlardan utanan bir kimsenin, nefsinin istediği her hareketi yapması mümkün değildir. Utanma duygusuna sahip olmayan bir kimsenin ise önünde hiçbir engel yoktur; dolayısıyla öyle bir kimse her türlü çirkinliği kolayca yapabilir. 
Utanmak aynı zamanda bir haddir. Sınır koymaktır, kendini bilmektir. Utanmak aynı zamanda furkan olabilmektir. Yani doğruyu yanlıştan ayırt edebilmektir. Utanmanın sınırı nedir? Sorusu zamana göre değişse de inananlar açısından bunun cevabı bellidir. 
İnananlar istediğini yap(a)maz. Kutsal kitabımızı bu konuda bizlere sınır koymaktadır. Yoksa özgürlükler adı altında başkalarının hakkını gasp etmekten tutun da adam öldürmeye kadar sınır tanımaz olacaktır insan. İşte o zaman insanoğlu;  "… İşte bunlar hayvanlar gibi, hatta daha da aşağıdadırlar. İşte bunlar gafillerin ta kendileridir."1 Ayetinde karşılığını bulan Belhum adal konumuna düşmektedir.
Diğer taraftan kendisine verilen ilimle meşgul olan ve insanlık adına çalışan, iyiliği emredip kötülüğü men eden insanoğlu da "ekmel-i mahlukat, eşref-i mahlukat olarak tanımlanır.2 Bu insana ilim ve hikmet verilmiştir. Akıl verilmiştir. Dilediğini yapamaz. Tîn sûresi'nin 4. Âyetinde bu insanlara; "Andolsun ki biz insanı en güzel biçimde "ahsen-i takvim" yarattık" denilmektedir.
Burada tercih insanoğluna kalıyor. Utanmadıktan sonra dilediğini yaparsa hayvandan aşağı olabilmektedir. Habil ile Kabil kardeşleri de bu anlamda en güzel örneklerden birisidir. Duruşunuz, davranışınız, Habil mi yoksa Kabil mi olacağınızı gösterecektir. Buradan insan, "Eşrefi Mahlûkat" ile "Belhûm Adal" arasında gidip gelen ya da ikisi arasında bir yerde duran bir canlıdır sonucunu çıkarmak mümkündür.
"Utanmadıktan sonra dilediğini yap!" sözü, aynı zamanda bir tehdittir. Hayâ duygusundan yoksun olan birinin her şeyi yapabileceğini ifade etmektedir. Bu söz, "İstediğin fenalığı yap ancak bir gün bunların hesabını vereceksin" anlamına da gelmektedir. Bir diğer mânası da, "Yapacağın işe iyi bak! Şayet bu iş Allah'tan ve insanlardan utanılacak bir şey değilse, onu gönül hoşluğu ile yap! Eğer yaptığın takdirde Allah'tan ve insanlardan utanacaksan, onu kesinlikle yapma!" demektir. Yapılacak bir iş, neticede insanın utanmasına yol açacaksa ondan uzak durmak gerekir.
Bu kadar sözden sonra utanmıyorsan yetimin hakkını yiyebilirsin
Utanmıyorsan, yalan konuşabilir insanları kandırabilirsin,
Utanmıyorsan, verdiğin sözde durmayabilirsin,
Utanmıyorsan hırsızlık yapabilirsin,
Utanmıyorsan emanete sahip çıkmayabilirsin,
Utanmıyorsan senin bir kişiye bir kavme kızgınlığından dolayı adaletten ayrılabilirsin,
Utanmıyorsan yalan şahitlik yapabilirsin,
Utanmıyorsan iyilikten yana değil kötülükten yana olabilirsin,
Utanmıyorsan yakın akrabanla irtibatını kesebilirsin,
Utanmıyorsan, utanmıyorsan, utanmıyorsan…

Unutma ki ahlak ve edeb sahibi insan, hata yaptığında ve günah işlediğinde haya eder. Unutma ki haya etmek de imandan bir parçadır. Yine unutmamak gerekir ki haya sadece insanlara mahsus bir erdemdir.
Amaaa! Sen, peygambere inanıyorsan bil ki "O";  Büyük bir ahlak üzeredir.3
Sevgide kalın, sevgiyle kalın…
...........................................
(1) A'raf Suresi 179. ayet
(2) Tin Suresi 4. ayet
(3) Kalem Suresi, 4.ayet