YAZ OLANCA SICAKLIĞIYLA

Yaz, mevsim olarak güneş demek, sıcak demek, bolluk-bereket demek.
Canlılar, kışın peşinden baharla birlikte uyanmanın yazda zirvesini yaşarlar.
Anadolu’da yaz, hasat zamanı, en temel besin maddelerinin mahsüle dönüştüğü anların toplamıdır.
Eski çileli günler ekimi kara sabanla, biçimi orak ve tırpanla, sonrası dövenle, sonrası yaba-savurma makinesi-patozla idi.
O günler zordu belki ama birlik-beraberlik vardı. İşler yoğunlaştığında komşular birbirlerinin yardımına koşarlardı.
Hani “al satar bal satar”lardı ama ne arkadaşlar, ne de komşular birbirini satmazlardı.
Nokta kadar menfaat olmadığından virgül gibi eğilmeler pek olmazdı.
**
Bu günlerde yazı, olanca sıcaklığıyla yaşıyoruz.
Yangınlar ciğerlerimizi yaktı dört bir tarafımızda, hâlâ da yakıyor/yanıyor.
Orman yangınlarında insan unsuru oranı yüzde yüz değil ama anız yangınlarında yüzde yüz. Her ikisinde de maddi hasarın yanında ekoloji ve biyoçeşitliliğe etkisi daha vahim. Börtü-böcek, kurt-kuş ne varsa telef olması söz konusu. Hangi vicdan, buna cüret eder? Akla ziyan bir hal..
İklimler değişti artık. Yağmurlar rahmet olmanın ötesinde âfete dönüştü neredeyse.
Küresel ısınma denilen bir vakıa var.
Bazıları; “korona, nasıl dünyada elit bir zümrenin küresel çapta halklara yönelik giz kokulu bir operasyonu ise ısınma, ozon tabakası… gibi şeyler de böyle bir proje/operasyondur” görüşündeler.
Bilimsel veriler ortaya koymuştur ki dünyada tek doğru yok zaten.
Sosyal bilimlerde de aynen tek doğru yok, yorum farklılıkları var doğal olarak. Neyse..
Ortada bir gerçek var ki hiçbir şey eskisi gibi değil.
İnsanlar nasıl değişmiş ise insanın dokunduğu her şey de değişti maalesef.
Kim ne derse desin küresel ısınma ne yazık ki bir hakikat.
Araştırmacılar, çeşitli iklim modelleri kullanarak gelecekte yaşanması muhtemel değişimler ile ilgili tahminler yapmışlar. Sonuçlar, küresel ısınmayı engellemek için çaba gösterilmemesi durumunda 2100’e gelindiğinde Kuzey Yarım Küre’de senenin altı ayında yaz mevsimi yaşanacağını, kışların uzunluğununsa iki ayın altına düşeceğini gösteriyor.
Mevsim değişimlerinin çevre ve sağlık açısından önemli sonuçları olduğu biliniyor. Örneğin kuşların göç düzenleri değişiyor, bitkiler farklı zamanlarda çiçek açmaya başlıyor, yalancı baharlar ve geç gelen kar fırtınaları filizlenen ekinlere zarar veriyor. İklim değişiklikleri sebebiyle insanlar gelecekte daha çok alerjik polene maruz kalabilir.
Ayrıca artan sıcaklıklarla beraber hastalık taşıyıcı sivrisinekler giderek daha kuzeye yayılabilir. (Bkz. Dr. Mahir E. Ocak, https://bilimgenc.tubitak.gov.tr/gelecekte-yaz-mevsimi-alti-ay-surebilir,19/04/2021)
Bu sene zirai don sebebiyle meyve yok. Ağaçlar çiçek açtı arkasından soğuk eksilere kadar düşünce, meyveleri don vurdu. Kiraz pazarda 250-300 TL.
Keza kar yağmadı, yağsa bile çok az oldu.
Yaza işte böyle şartlarda girdik ve yaşıyoruz.
**
Yedi güzel adamdan Cahit Zarifoğlu, insanı dört mevsime benzetir:
“İnsan, gülerken yaza, sevinirken ilkbahara, soğurken kışa, hayalleri yıkılırken sonbahara benzer.”
Gündelik hayatta durumumuz bu.
Yaz, kimilerinin hep gülerek, eğlenerek geçirdiği bir mevsim.
Bu kimileri tuzu kurular.
Şöyle bir “yaz” üzerine yazılan şiirlere ve yazılara göz attım. Çoğu “gülelim oynayalım, kâm alalım dünyadan” cinsinden.
Osmanlı’nın çöküşe doğru sürüklendiği Lale Devri şairi Nedim’i hatırladım..
Nedim, öyle diyor o meşhur gazelinde:
Gülelim oynayalım, kâm alalım dünyâdan
Mâ-yı tesnim içelim çeşme-i nev-peydâdan
Görelim âb-ı hayât aktığın ecderhâdan
Gidelim serv-i nevanım yürü Sa’dabâda.
Dönemin ümera ve vüzerasına gazeller yazan Nedim, devrin debdebesini şiirlerine yansıtır. Patrona Halil isyanı, dönemin de, Nedim’in de sonu olur. Korkudan evinin damına çıkar, düşerek hayatını kaybeder.
Evet, seküler kesimin aklına yaz denilince tatil, sahil-güneş, eğlenme, içki vs. keyfemayeşâ günübirlik şeyler gelebilir.
Üzülerek şahit oluyoruz ki muhafazakâr kesim de refah seviyesi arttıkça yaz’dan anladığı içki hariç belki diğer keyfemayeşa şeyler.
Abartıyoruz dostlar, dozajında bırakmıyoruz.
Bu yazın bir kışı olacak, bu dünyanın da bir ahireti. İki, iki daha dört.
Vesselam..