YOKSA RÜYA MI? -12-

ONBEŞ  AY  SONRA -2-
Ertesi akşam koca olacak adam çıktı geldi. Peşinde ana kız. Adam bana;                                              
"Ne oldu da böyle şöyle oldu"  demedi. Onların kendisine anlattıklarıyla bana çattı!
-Biz seni huzur, hizmet bulalım diye aldık gencecik bu eve babandan. Ana lığının övmelerine kandık. Senin baltayı eline alıp sağı solu yıkmak akıl karı mı? Deliler işler ancak böyle bir haltı. Senin canını sıkmışlar, kilerin anahtarını dalgınlıkla yanlarında götürüp aç kalmana sebep olmuşlar. Sen de onları öldür meye kalkmışsın! Bu korku ve kuşkuyla seninle bir arada duramazlar artık. Sen bundan sonra yan komşunun kiralık evi…
Dayanamayıp laf arasına girdim;
-Allah rızası için bir de bana sorsana, iki yıldır bu evde sana neler ettiler de böyle dellendin diye. O babam da suç, sende değil. Ellisini aşmış bir herife -üstelik nikahsız kuma üstüne, veren babamda bütün günah tüm hata. Ben sizin köleniz düşmanınız mıyım, bir gün değil beş gün değil, zulüm  hakaret yiyeceği içeceği saklama kıskanma. Sonu ne olursa olsun durmam artık bu evde, karı da olmam sana! Duyur babama alsın götürsün beni. Yoksa ya canıma kıyarım  ya da birinizin kanına girerim! 
Koca olacak adam;
-Haydi senin asabın hepten bozulmuş. Ne dediğini bilmiyorsun. Hele biraz yat uyu dinlen. Çıkma bunların yamacına. Sonra düşünürüz ne yapacağımızı hele.
Ben ısrarla;
-Düşünecek bir şey yok durmam artık sizinle!
İKİ HAFTA SONRA -1-
Gün sayıyordum kulağım gözüm aklım kapıdaydı. Aha şimdi çalınacak ya ablam ya da babam alıp götürecek beni diye. 
Baltalı olaydan birkaç hafta sonraydı. Yine hep birlikte bağa gittik ot yolmaya Öğle sonu Süheyla ceviz ağacı gölgesinde uyurken birden fırlayıp dehşetle bağırmaya başladı!
-İmdaaat, anaaaa! Yetişiiin.
Baktım eline geçirdiği kalın bir sopayla yere vurmakta.. yanına vardığımız da sordu anası.
-Noldu sana?     
-Yılan yılan tam ağzıma girecekti uyandım. Sopayla vura vura kanını akıttım  kovaladım. Ah çok korktum ya boğazıma kaçsaydı! Neyse geçti gitti, tabii kuyruğuna ağır bir darbe aldıktan sonra.
Gülümseyerek, rahatlasın diye ona dedim ki;
-Eğer ağzından girip midene kaçsaydı, yere bir tas dolusu süt koyup, ağzın tasa  açık vaziyette yatırırdık, sütün kokusuna anında çıkardı hayvan. (İrkilerek) Ben de çok korkarım yılandan, rüyamda  görsem sabaha kadar uyuyamam!
"İyilikler de kötülüklerde peş peşe gelir" derler ya bazen; Bağda ot yolmadan döndüğümüz akşam yorgunluktan erken odama çekilip yattım. Gecenin bir yarısı birden yatakta bir sayırtıyla uyandım! Oturumuma geldim. Hoplayıp lam bayı yaktım, yorganı kaldırıp baktım ki bir de ne göreyim, aman Allah'ım  o ne?  Bir metre boyunda bir yılan, kuyruk kısmında kan, kan. Yarı canlı sanki. "Rüya mı bu? Gündüz bağda yaşadığımız maceranın devamı mı yoksa"Bileğimi dudağı mı ısırdım, fena halde acıdı, avazım çıktığı kadar bağırmaya başladım!
-İmdaaat! Yatağımda yılaaaan! 
Alt üst kattan hepsi koşup doluştular odama. Zaten yavaş hareket eden o korkunç hayvanı süpürgeyi vura vura hepten etkisiz hale getirdiler. Bir türlü sakinleşemiyordum dişlerim birbirine vuruyor, titriyordum. Süheyla yaklaştı yanıma, annesinin komutuyla bütün kiniyle iki şamar çekti, kendime geleyim diye iki yanağıma. Ağla babam ağla. Saatler sonra kendime  geldiğimde "bu Süheyla'nın dün bağda yaraladığı yılan olmasın" dedim. Zira kendi itiraf etmişti " ceviz ağacının altında aniden uyandığımda göğsümde boz renkte bir metrelik bir yılan. Can azmiyle indirdim kuyruğuna odunu yaraladım kanlar içinde kaçtı gitti" demişti. Anlaşılıyordu ki kaçamamıştı, yakalayıp torbayla eve getirmişti hınzır. Amacı malum, korkutup beni evden kaçırmak. O gece çıkıp gitmeyi çok istediğim halde yapmadım. Birkaç gün, hiç bir şey olmamış gibi davrandım. Hatta Süheyla' ya şakalar bile yaptım! Kafamda kurduğum planı uygulamam için evde sadece ikimizin kalacağı anı kollamalıydım. Üç gün sonra akrabala rından yeni evlenecek bir kıza giyim eşyası, altın, mobilya v.s almaya kumayı da çağırmışlardı. İşleri akşama kadar ancak biterdi. Kadın evden ayrılır ayrılmaz mutfaktan hemen ucu sivri keskin ekmek bıçağını kaptım, yürüdüm Süheyla'ya. Planım gereği bıçağı  kızın boğazına dayayıp  biraz da kanatarak korkutacak, hem de benim o evden bir an önce kurtulmama yardımcı olmasını sağlayacak tım. Süheyla cadısının odası üst kattaydı. Tırabzanlara ağırlığımı vererek sessizce merdivenlerden çıkıyordum ki, birden  zor anlaşılır bir feryat! Boğul mak, ölmek üzere olan birinin böğürmesi! (Devam Edecek)