Enerji birikir, fay hattı kırılır, yer sallanır deprem olur. İnsanlar ve diğer canlılar zarar görür. Şimşek çakar, gök gürler, yağmur yağar, sel gelir, heyelan olur. İnsanlar ve diğer canlılar zarar görür. Küçük bir kıvılcım, bir otu tutuşturur. Koca bir orman yok olur. İnsanlar ve diğer canlılar zarar görür. Bir anlık dikkatsizlik zincirleme trafik kazasına sebep olur. İnsanlar ve diğer canlılar zarar görür. Kurumdaki, okuldaki, yurttaki… Bir personelin ihmalkârlığı telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğurabilir. Oradaki diğer personel veya yatılı kalan öğrenciler zarar görür.
Bu tür örnekleri çoğalmak mümkündür. Ancak burada deprem, sel, yangın, güvenlik vs. ile yıpranan koltuğun ilişkisini sizlerle paylaşmak istiyorum ki; gelişmiş ülkelerde ve özellikle Japonya'da olduğu gibi depremlerde hepimiz evimizde, işyerimizde, kurumumuzda kendinden emin, güvenli, rahat bir şekilde koltuklarımızda oturalım. Küçük bir depremde balkonlardan, camlardan atlayıp kolu bacağı kırmayalım. Veya apartmanın 6. katında yangın çıktığında göstermelik yangın merdiveni işe yaramaz kaygısıyla daha büyük zarar görmeyelim…
Bir zamanlar sandalye, koltuk tamir eden bir usta varmış. Ustanın gözlemlerine göre, bazı müşterilerin bekleme salonundaki koltukların ön tarafları, bazı müşterilerin koltuklarınınsa orta kısmı daha çok aşınıyormuş. Ön tarafları aşınan koltuklar kardiyologların (kalp doktorlarının) muayene hanelerinin bekleme salonlarındaymış. Diğer doktorlar ve başka meslek gruplarındaki koltuklarınsa daha çok ortası aşınıyormuş.
Usta bunu hekimlere söylemiş. Hekimler işi şöyle yorumlamış: Kalp doktorlarına gelen hastalar genelde stres düzeyi yüksek yani, heyecanlı, aceleci, öfkeli, sabırsız… Kalp hastalığına yakalanma riskleri yüksek kişilermiş. Bunlar kalp sorunlarıyla kardiyologlara başvurduklarında her zamanki aceleci, sabırsız tavırlarıyla kakmaya hazır, tedirginlikleriyle koltukların ön taraflarına ilişiyorlarmış. Yani kalp doktorlarının bekleme salonlarındaki koltukların ön taraflarının çabuk eskimesinin sebebi buymuş.
Koltukların orta kısmını aşındıranlar ise, daha geniş yürekli, rahat, sabırlı oldukları için koltuklara rahatça oturup arkalarına yerleşiyorlarmış. Yani kendinden emin vaziyette koltuğa oturunca arkalarına yaslanıyorlarmış.
Birinci tip koltuk kullananların yaşama tam yerleşemedikleri, ikinci tip koltuk kullananların ise yaşama tam yerleştiklerini, kendilerinden emin ve bu yüzdende rahat olduklarını söyleyebiliriz.
''Dünyaya kazık mı kakacaksın'' diyenler olur. Dünyaya kazık kakmak o kadar da zararlı değil. Zira kazık kakılmadan yapılan inşaatlar depremde daha kolay yıkılıyor. Kazık kakanların, perde beton koyanların evleri ayakta duruyor.
Doğal afetler açısından geçmişte yaşanan depremlerden gerekli dersi almak ve ona göre daha hassasiyet, dürüstlük göstermek yaşama yerleşmenin göstergelerindendir. Buna riayet etmeyip te yaşama tam yerleşemeyenleri ya deprem kaldırır ya da afet bilincine duyarlı toplumlar.
Şehirlerin yerleşiminden, binaların yer seçiminden, temelinden, çatısına, çevre düzenlemesine kadar gerekli titizliği gösterirsek olası depremlerde ve peşinden gelebilecek artçılarda tedirgin olup koltuğumuzun ön tarafını yıpratmayız…
Geçmişte yaşanan doğal afetlerden gerekli dersi alıp, dere yataklarını imara açmazsak, izinsiz yerleşime kesinlikle müsaade etmezsek, şimşek çakarken, gök gürlerken, yağmur yağarken peşinden sel gelirse, heyelan olursa kaygısıyla koltuğumuzun ön tarafını yıpratmayız…
Kurumlarımızda, işyerlerimizde, ikamet ettiğimiz evlerimizde inşaat aşamasından itibaren yangın güvenliğini hesaba katarsak, en ufak bir ihmal göstermezsek, gerekli eğitimi tüm kullanıcılara hakkıyla verirsek olası başlangıç yangınlarında ''Eyvah! Her taraf yanarsa'' diye tedirgin olup koltuğumuzun ön tarafını yıpratmayız…
ÖZETİN ÖZETİ: Japonya’da resmi kurumlarda, otellerde kapının arkasında ''DEPREM OLURKEN SAKIN KAÇMAYINIZ, EN GÜVENLİ YER BURASIDIR'' uyarısı yazarmış. Böyle olunca sıfır panik, sıfır zayiat ve arkaya yaslanılmış rahat bir koltuk… Bizlerde hayatımızın her safhasında, muhtemel doğal afetleri ve güvenlik tedbirlerini göz ardı etmezsek, bu noktada rehber olanlara gerekli önemi verir ve uyarılarını ciddiye alırsak koltuğumuza tam yerleşir, acele ile panik yapmaz, tedirginlik yaşamaz ve koltuğumuzun ön tarafını yıpratmayız… Yaşama daha rahat tutunuruz… Millet olarak, sosyal medya olarak, basın olarak depremler sonrası konuştuklarımızın yarısını depremler öncesi konuşup gereğini yapabilsek inanın 9 şiddetinde deprem olsa abartı olmasın ama güle oynaya atlatabiliriz diye düşünüyorum. 
Ne dersiniz? Bu şekilde belki de AFETLER zarar vermek yerine AFİYET Oluverir. 
*
DAVET: 31.1.2020 Cuma namazı öncesi Çorum Merkez Göğüs Hastanesi Karşısındaki HUZUR CAMİ'SİNDE Deprem ve Korunmayı anlatacağım. Merak eden okurlarımızı beklerim.