İslama göre bütün müslümanlar dini, kültürel ve siyasal olarak tek bir toplumdur ve ümmeti temsil eder. Müslümanlık bir üst milli hüviyet hükmündedir. Dini bilgiler öğretilirken '' kimin ümmetindensin? Diye sorulduğunda bize öğretilen '' Peygamberin ümmetindenim'' cevabıydı. Aslında Kuran'daki hucurat suresindeki iki ayet çok açık bir şekilde  bize bu konuda ışık tutmaktadır.'' Müslümanlar ancak kardeştirler, onun için kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah'tan korkun ki rahmete erdirilesiniz.'' (Hucurat-10) 
'' Ey insanlar sizi bir erkekle bir kadından yarattık. Hem de sizi şubelere ve kabilelere ayırdık ki, birbirinizi tanıyasınız. Şüphesiz ki, Allah katında en şerefliniz, takvaca en ileride olanınızdır.' '(Hucurat-13)
Milli şairimizin her devire ışık tutacak birlik şiiri ne güzel uyarıyor bizi:
Fikr-i kavmiyeti tel'in ediyor peygamber                                                                                                               
En büyük düşmanıdır ruh-u Nebi tefrikanın;
Adı batsın onu İslam'a sokan kaltabanın!
Şu senin akıbetin bin bu kadar yıl evvel,
Sana söylenmiş iken doğrumudur şimdi cedel?
Artık ey millet-i merhume, sabah oldu uyan
Sana az geldi ezanlar diye, ötsün mü bu çan?
Ne araplık ne de Türklük kalacak aç gözünü!
Dinle Peygamber-i Zişan'ın ilahi sözünü
Veriniz başbaşa zira sonu hüsran-ı mübin;
Ne hükümet kalıyor ortada billahi ne din!
''Medeniyet'' size çoktan beridir diş biliyor;
Evvela parçalamak, sonra da yutmak diliyor. (M.Akif Ersoy) 
İslam topluluklarının tarih boyunca gelişimine baktığımızda görürüz ki, ne zaman müslümanlar birlik olmuşlar ümmet şuuruyla hareket etmişlerse en parlak ve güçlü dönemlerini yaşamışlar, ne zaman da ayrılığa, ırkçılığa düşmüşlerse fakir, güçsüz, emir alan ve yönetilen ülke konumuna gelmişlerdir. Bu sebeple müslüman toplulukların birlik olmaktan başka kurtuluş yolları bulunmamaktadır.
Müslümanlar arasında birliği bozan ayrılıklar:
-Siyasi ihtilaflar, görüş farklılıkları, laik-antilaik kutuplaşması.
-Dini ayrılıklar, mezhepsel ayrılıklar, alevi-sünni ve tarikat- cemaat gruplaşmaları.
-Etnik ayrılıklar, ırkçılık, Kürt-Türk ve Arap ayrımcılığı.
-Devlet dairelerindeki disiplinsizlik, sistemsizlik, kurallara uymamak ve kuralları herkese eşit uygulamamak.
-İşsizlik, fakirlik ve zengin, fakir arasındaki uçurum.
-Bölüşümde adaletsizlik. Külfeti zayıf ve güçsüze, nimeti zengin ve güçlüden yana kullanmak.
-Görevlendirmede ehliyet ve liyakate uyulmaması sonucu oluşan amir ve memur arasındaki kopukluk ve çatışma.
-Allah'ın emrettiği, Peygamberin uyguladığı islam kardeşliği anlayışının terkedilmesi.
-Ortak değerlerimizden, kültürümüzden uzaklaşarak batı kültürünü yaşam biçimi haline getirmemiz.
-Türk toplumunun çinemtosu vazifesi gören aile kurumunun giderek dağılması ve yok edilmesi.
-Din istismarcıları, din tacirleri, Atatürk istismarcıları ve tarih istismarcılarının toplumun içine dinamit atarak parçalamaları.
-Toplumu tembelliğe sevkedecek, uyuşturacak ve kamplara bölecek alanlar açmak, teşvik etmek. Konserler, eğlenceler,büyük stadlar, tıkabasa doldurulan tribünler, hararetli tartışmalar ve boşa harcanan enerji.
-Ülkeyi kalkındıracak hamleleri engellemek, fabrika, yol, köprü, hastane, tünel v.b yatırımları değersizleştirmek ve engellemek.
Ülke düşmanlarına gerekli tepkinin verilememesi toplumda savrulmalara yol açar.Yumuşaklık ve demokratik tavır iyidir, fakat bozgunculuk edenler ancak kesin bir tavırla karşılaşınca çekinirler. İlaç verilmesi gereken yerde şeker fayda vermeyeceği gibi, ceza kesmek gereken yerde nasihat bir işe yaramaz.
 Son söz şudur ki, Müslüman Türk milletinin kurtuluş reçetesi:
 BİRLİK OLMAK, İSLAMİ ŞUURA VE MİLLİ ŞUURA SAHİP OLMAKTIR.  
İnşallah gelecek yazılarımda ''Milli şuur'' ve ''İslami şuur'' ile ilgili  düşüncelerimi değerli okuyucularımızla paylaşmak dileğiyle...