Hayat bir koşturmacadan ibaret olup, bu koşturmaca da acısıyla tatlısıyla anılar, hatıralar birikir. Kimi sıcağı sıcağına paylaşılır, kimi hiç paylaşılmaz ölümle beraber toprağa gider. Kimi de emeklilikten sonra paylaşılmak üzere rafa kaldırılır. İnsanın hayatında bazı anıları vardır ki kolay kolay unutamaz. Okula başlama, sünnet olma, mezun olma, askerlik, nişanlılık, evlilik, memuriyete başlama, emeklilik gibi.
Memur olabilmek için geceyi gündüze katarız. Sabahlara kadar sınavlara hazırlanır akabinde himmet, referans olabilecek etkili ve yetkililer ararız. Önce Allah'ın izniyle, sonra eş dost himmetiyle göreve başladın mı, ilk günün heyecanıyla dört elle sarılırız işimize. Ben kendi adıma, memuriyete başladığım günü hiç unutmuyorum. Çünkü o sabah çok yağmur yağıyor ama ben mesai başlangıcını geciktirmemek için sırım sıklam olarak daireye gidiyorum. Ya sonra…… Anlatmaya gerek var mı? Bir başka örnek verecek olursak, geçmiş yıllarda işe yeni başlayan hizmetli bir personel ''efendim masalarınızı silelim mi?'' diye elinde bez kapıda bekliyordu. Yeni personelin bu durumunu görünce, bir müdür arkadaşa ''müdürüm galiba eksiklik, aksaklık, hata sistemde. Muhtemel ki bu personelde 3 ay sonra aynı hassasiyeti göstermeyecek, şurayı temizle, burayı temizle diye uyarmak zorunda kalacağız'' deyince, ''maalesef öyle oluyor'' diye görüşüme katılmıştı. Çünkü iyi başlangıç kötü ile bitiyorsa bir yerlerde hata var demektir.
Sağ sağlimen emekliliğe adım atıldığında, yılların biriktirdiği hizmetimizi sınama şeridi gibi gözümüzün önünden geçirdiğimizde vicdanı rahatlıkla ÇOK ŞÜKÜR, BANA SUNULAN İMKÂNLAR DÂHİLİNDE EN İYİSİNİ YAPMAYA ÇALIŞTIM diyebilmektir. Yoksa yılların görüntüsünü vicdanımızla izlerken ''KEŞKE şu hatayı yapmasaydım, KEŞKE şu faydalı olanı yapsaydım'' diye içimiz sızlıyorsa Allah yar ve yardımcımız olsun…
Ankara'da Kızılay meydanında bankta muhtemelen emekli olan 3-4 kişi oturuyor. Bende yanlarına oturdum. Sonradan yanımıza orta yaşlı bir vatandaş daha gelip oturdu. Biraz sonra yanındakine; Nerelisin? Emekli misin? Hangi mahallede oturuyorsun? Türü sorular sormaya başlayınca, Bankta oturan 60-70 yaşlarındaki amca ayağa kalktı ve sert bir dille: ''Kardeşim ahiret sorusu gibi ne soru sorup duruyorsun. Sana ne benim emekliliğimden, ne kadar maaş aldığımdan, kiracı mı, ev sahibi mi olduğumdan… Önce bir selam ver, Merhaba de…  Nasılsın, iyi misin de… Sağlık, sıhhat nasıl de… '' diye çıkıştı.
Memuriyette 33 yılını çalışan biri olarak ilçeye her gittiğimde birçok meraklı vatandaş, 'emekli oldun mu?'  OLMADIM. ''Kaç senen var, olacak mısın? ''  türü sorular soruyor. Tabi saf Anadolu insanının niyeti iyi ama çok ayrıntıyla meşgul olunca, Kızılay da ki amcanın söyledikleri ister istemez aklıma geliveriyor.
''Gençliğin ihtiyarlığı 40, ihtiyarlığın gençliği 50'dir'' ''İnsanın ömrünün yarısını anne- baba, diğer yarısını da çocuklar yermiş. Siz bu ikisi arasında ne kadar rahat yaşarsanız kardır'' diye  darbı mesel haline gelmiş sözler vardır. Çevremizde baktığımızda bazen doğru çıktığını görüyoruz. 
Toplum arasında çok sık kullanılan ve bazen de insanı ister istemez korkutan '' Saç ayağının 3 tanesi yere bastı mı, sıkıntılar beklenmedik olaylar gelmeye başlar'' diye insanları düşünmeye sevk eden veya dünyaya çok tamahkâr olunmaması noktasında uyarı veren söz vardır.  Doğru mu yanlış mı bilmem amma çevremize baktığımızda bunu doğrulayan çok örneklere rastlarız. Oğlan -kız evlenir,  işini gücünü bulur. Evin- araban olur. Üzerine birde emeklilik gelir. Derinden bir oh!!! Çekecek zaman, hastalıklar veya çoluk çocuktan sıkıntılar yavaş yavaş beliriverir. Bu bağlamda bir Amerikalı ''Hayatta ne istedimse ya inancım, ya kanunlar ya da sağlığım engel oldu'' der. Diğer taraftan Eflatun: “İnsanlar gençlikte para biriktirmek için sağlıktan kısarlar, yaşlılıkta ise hastalıklar bir bir gelince şu hastalığım gitse tüm servetimi vermeye hazırım derler'' Onun için çok şeye sahip olmak yerine aradığını aradığın zaman bulabilmek en güzelidir'' diyor.
Ben kendi adıma, sabah işe gelirken ayaklarım geri geri gitmiyorsa, akşam mesai bittiğinde beynim yarın ne üretebilirim diye hala düşünüyorsa, sağlık sıhhatte el veriyorsa demek ki emekli olmama çok var diye düşünürüm. Çalışanlara başarılar, emekli olacaklara sağlık, sıhhat ve afetlerden uzak afiyetler diliyorum.
*
Dünya
Bir oyun bahçesi,
Bende herkes gibi, 
Kaderime yazılan
Rolümü oynuyorum.
Bu oyun bahçesinde,
Yıllar nasıl da çabuk geçmiş,
Düşünüyorum… Düşünüyorum
Bilemiyorum.
*
Memlekete,
Her gittiğimde,
Meraklılar soruyor: 
'Emekli olmadın mı sen?
Ne emeklisiymiş,
Memuriyete
Daha dün başladım derken,
Bir de bakıyorum ki,
Çeyrek asır geçmiş, 
Yıllanmışım ben!
*
Ve İçimden,
Gizli bir ses: 
'Mahir, farkında ol, 
Oyun bahçesinde,
Zaman hızlı geçer,
Oturup ta,
Dünü, bugünü, yarını
Düşünmezsen eğer!' diye
Haykırıyor…