EROL TAŞKAN

Hakimiyet Gazetesi'ne ve acizane şahsımıza öyle bir kıymet biçti ki, bizi gururlandırdı ama mahcup ta etti.

HAKİMİYET KAHRAMANLAR LİSTESİNDE

"15 Temmuz öncesi Hakimiyet'in adını bilirdim ancak tanımazdım. 15 Temmuz'dan sonra hastaneden taburcu olmamın ardından Hakimiyet'ten arandım ve o geceyle ilgili telefonda söyleşi yaptık. Ve o gün bugündür Hakimiyet'i de, çalışan kardeşlerimizi de çok iyi tanıdım. Bize verdikleri değer ve 15 Temmuz'un ruhunu gerçek anlamda anlamalarından dolayı, Hakimiyet Gazetesi de benim gönlümde 15 Temmuz gazisidir, o gecenin ve devam eden mücadelenin kahramanlarındandır." sözleriyle bizi mahcup edecek değerlendirmelerde bulundu.

15 TEMMUZ HİÇ BİTMEDİ

15 Temmuz'un üzerinden iki yıl geçmesine ve üçüncü seneyi devriyesine gelinmesine rağmen, mücadelenin hiç bitmediğini, tüm hızıyla sürdüğünü anlatan Eşref Çelik, sol elini %80 kullanamazken, o geceden kendisine hatıra kalan kurşunla yaşamaya devam ediyor.

YİNE OLSA YİNE KOŞARIM

Olası risklere karşı çıkarılamayan G3 mermisinin kendisi için "o gecenin bir hatırası" olduğunu söyleyen Çelik,  "Allah o günleri bir daha göstermesin, o günleri tekrar yaşayalım diye demiyorum ama bugün olsa yine çıkarım ve yine en önde koşarım. Bizim haine verecek vatanımız yok, onlara yedirecek devletimiz yok. Allah'ın bize emaneti bir canımız var, onu da ortaya koymaktan çekinmedik, çekinmeyiz." dedi.

Kendisine o gecede yaşadıklarını sorduk elbette ama öncelikle o gecenin sonrasından bugüne kadar yaşadıklarını ve duygularını merak ettik.

UNUTULMAK VE SÖMÜRÜLMEK VURULMAKTAN DAHA ACI

Bazı konularda kafası karışık aslında. "Biz o gece Allah için çıktık, başımıza gelebilecek her şeye razıydık. Aklımıza ne bir karşılık ne de bir menfaat geldi. O gece ne ben, ne eşim ne de bir başkasının aklına vatanı kurtarmaktan başka bir şey gelmedi. Tek amacımız, ülkemizi karanlıklara sürükleyecek bu hainliğin bertaraf edilmesiydi. Kimseden, bugün için karşımızda el pençe dursun, önünü ilikleyip ayağa kalksın gibi bir beklentimiz yok. Ama unutulmak ya da sömürülmek vurulmaktan daha acı veriyor. Birileri çıkıp, sizin acınızı ya da çabanızı anlamak yerine, tıpkı o gece bizden mermilerle-bombalarla parçalar koparan hainler gibi, onurumuzdan gururumuzdan parça koparıp kendine değişik istifadeler sağlamak isteyenlerle de karşılaşıyoruz. Şunu iyi biliyorum ki, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan bizi en iyi anlayan ve bize gönülden samimice sahip çıkan kişidir. eğer onun bu tavrı olmasın, korkarım ki pek çok resmi kurumda esamemiz bile okunmaz, ya da yine üzülerek söylüyorum ki pek çok siyasetçinin de umurunda olmayız." diyen bu yiğit delikanlının sitem dolu bu sözleri bizim de içimizi acıtıyor.

SIRA BİZE DÜŞTÜ

Kendisine kahraman denilmesinden rahatsız, bunu da, "Abi biz o gece kahramanlık değil, her insanın vatanına karşı olan borcu için çıktık meydanlara. Ya hainden yana, ya da vatandan yana olmaktan başta bir seçeneği olmayan o gecede, vatan borcunu ödemek bence kahramanlık değil vazifedir. Dün ecdadımız bu vazifeyi yerine getirmiş, şimdi sıra bize düştü. Eğer o gece perde arkasında saklanıp, vaziyete göre hareket edenlerden olsaydım, ölene kadar kendime lanet ederdim." sözleriyle dile getiriyor.

YIL BOYU UNUTANLAR TÖRENLERDE HATIRLAR OLUYOR

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kendilerine verdiği değerin çok büyük olduğunu bir kez daha ifade ederken, "bu değeri gören kimi siyasetçiler, aslında bizim yanımızda ve bizi sahiplenen gibi gözüküp, içi boş pozlarla bizi istismar etmeye çalışıyor. Siyasetçilerin hepsini aynı kefeye koymuyorum elbette. İçinde nice yiğit adamlar var, tek derdi memleket olan var. Ancak samimiyetsizlerin ve menfaatçilerin varlığı da ne yazık ki inkar edilemez. En çok da yıl boyu ismimiz aklına gelmeyen bu insanların, 15 Temmuz'un yıldönümlerinde bizi vitrin süsü gibi kullanmak istediğine şahit oluyoruz. Bu acı bir durum aslında. Ben kendimi sınanacak adam olarak görmüyorum. Çok şükür biz sınandık, 15 Temmuz gecesi canımızı ortaya koyup sınavımızı verdik. Çok şükür ki Allah o gece bize bu kutlu vazifede görev verdi. Kalbimizden korkuyu aldı. Bizi o gecenin manevi nasiplerinden nimetlendirdi. Zahiren çok acılar çektim. Ben de eşim de ve pek çok gazi kardeşimiz halen o gecenin acılarını tüm bedeninde hissediyor. Sancılar kesilmiyor. Bir tarafımız eksik kalmış hayata tek elle tutunmaya çalışıyoruz. Ancak bunların hiç birisi bizim için şikayet konusu değil. Elim kolum olmasın ama vatanım olsun. Bizim için aslolan budur." sözleri dökülüyor dilinden.

İÇİNDEKİ ATEŞ ONU YOLLARA DÜŞÜRDÜ

O geceye dönüyoruz. 15 Temmuz'un gündüzünde İskilip'teymiş. Aslında bir kaç gün sonra Ankara'ya gitme planı olmasına rağmen, ateş düşmüş içine. Ağabeyini arayıp Ankara'ya gideceğini söylemiş. Ağabeyi "hani bir daha sonra birlikte gidecektik. Bekle sonra gidelim" diyerek ısrar etmesine rağmen, Eşref mutlaka gitmesi gerektiği fikrinden vazgeçmemiş,

Hatta ağabeyi, "Senin başına bir gelecek var ama haydi hayırlı" diyerek karşılık vermiş ve Eşref İskilip'ten ayrılmış.

Ankara'da kayınvalidesine gidip nişanlısı ile evlilikle ilgili hazırlıklarını planlayan Eşref Çelik, darbe haberlerini duyar duymaz, "Hakkınızı helal edin ben çıkıyorum." diyerek ayaklanınca, nişanlısı, kayınvalidesi ve nişanlısının teyze kızı da ayağa kalkıp, kendilerinin de geleceklerini söylemiş.

KULAKLAR, ŞEHADETLERİN ŞAHİDİ OLDU

Yola çıkıp mücadeleye baş koydukları saatte, ilk vurulan eşi olmuş, Başından vurulan eşi Kardelen'i kanlar içinde gören Eşref Çelik, onu yere düşürmemek için sarıldığında peşpeşe gelen kurşunlar Eşref'in koluna ve sırtına isabet etmiş.

Can pazarının yaşandığı bu cephede, vatanını canının önünde sayıp, göğsünü vatana siper edenlerin birer birer vurulup yere düştüğü anda, kulaklar getirilen şehadetlerin de şahidi olmuş.

Sırtından vurulmasıyla birlikte nefesinin kesildiğini söyleyen Çelik, "Nefesim kesildi, o an dilimden kelimeyi şehadet dökülmeye başladı. Yaşayacak ömrümüz varmış ki, o gecenin şehitleri listesine ismimiz yazılmadı. Uzun bir tedavi süreci geçirdik, bugün elhamdülillah ayaktayız, en çok da memleketimizin, devletimizin ayakta olmasına hamd ediyorum." dedi.

15 Temmuz'un yıldönümünün geliyor olmasıyla ilgili düşüncelerini sorduğumuzda, kendisi için her günün 15 Temmuz olduğunu anlatırken, bu coğrafyada hainliğin hiç bir zaman sona ermediğini, bundan sonra da hainlerin her vakit fırsat kollamaya devam edeceklerini anlatıyor.

15 TEMMUZ BİTTİ DİYENLER ÇAĞLAYAN'A VE SİNCAN'A GELSİN

"Su uyur, düşman uyumaz sözünü aklımızdan çıkarmamalıyız. Zaten uyumadıklarını her an görüyoruz. Sincan'da devam eden mahkemelerde sergiledikleri tutum, ortaya attıkları yalan ve iftiralar, ayrıca oraya gelen hainlerin yakınları, fırsat beklediklerini her fırsatta size hissettiriyor."  diyen Eşref Çelik, 15 Temmuz'un bittiğini düşünenleri, Çağlayan ve Sincan'daki mahkemeleri takip etmeye davet ediyor.

"Unutulmuşluk hissi var mı?" diye sorduğumuzda, acı bir gülümseme beliriyor kahraman gazimizin yüzünde.

İNSANLARIN VATAN AŞKINA BİR KURŞUN DA SİZ SIKMAYIN

"Biz alıştık, ekranlar önünde hatırlanmaya, geri kalan 364 gün unutulmaya. Unutmayanları istisna tutuyorum elbette. Bu konu sadece benim şahsımla ilgili bir konu değil, her kim ki bu vatan için fedakarlık yapıyorsa, gönüllerde yer tutmaya hakkı olmalı. Mesela biz bugün Çanakkale şehitlerine, o günün can verenlerine, o günün kahramanlarına vefasızlık yapsak, terör mücadelesinde şehit düşen kardeşlerimizi ve onların bize bıraktıkları emanetleri olan ailelerini yüz üstü bıraksak bu Allah'tan reva mıdır? Kimseyi benim şahsıma sahip çıkmakla ilgili sorumlu görmüyorum. Ama şehitlik ve gazilik değerlerine saygısını yitiren bir topluluk olursak, yarın yaşayacağımız farklı hainliklerde öne çıkacak insanlarımızı kendi ellerimizle köreltmiş ve cesaretsizleştirmiş olmaz mıyız? İnsanların vatan aşkına bir kurşun da toplum sıkmamalı.

O GECENİN TÜM KAHRAMANLARI ALLAH KATINDA GAZİDİR

Bu konu çok hassas bir konu, anında bizim de yanlış anlaşılmamız mümkün. Bazı sitemlerimiz hemen şahsi beklentimiz gibi algılanabilir. İkisi arasında çok ince bir çizgi var. Ancak ben bir kez daha söylüyorum ki, o karanlık geceyi kanlarıyla engelleyip sabahın zaferine ulaştıran her bir yiğit, kendisini o gece ispat etmiştir, bir daha onların duygularının sınanmasına ya da imtihan edilmesine gerek yoktur. Allah o gece bize çok kutlu bir nişan taktı, bu nişan milleti için canını ortaya koyanlara verilen gazilik nişanıydı. Bize mermiler isabet etti, resmi gazilik unvanı aldık, ancak bana göre o gecenin gazileri sayılamayacak kadar çoktu. İnanıyorum ki onların hepsi Allah katında gazilik unvanı ile şereflendirildi."  diyen 15 Temmuz Gazisi, o gece meydanlara akın eden insanların yanı sıra, perdenin ardından ortamı kollayıp ona göre vaziyet alanların varlığını da hatırlatıyor.

ERDOĞAN VE BAHÇELİ GİBİ LİDERLER OLDUKÇA, SIRTIMIZ YERE GELMEZ

Seçim sonuçlarına ilişkin memnuniyetini de ifade eden Eşref Çelik, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin gerçek bir devlet adamı olduğunu cümle aleme bir kez daha ispat ettiğinin altını çizerken, "Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli gibi liderlerimiz oldukça, bu milletin sırtı yere gelmez Allah'ın izniyle. O gece biz vardık, her gece de bizler var olacağız inşallah. Bu millet kendisine ihanet etmeyen liderlerini kimseye yedirmez. Gereken şu ki, bu meseleleri küçük menfaatlerimize alet ederek değersizleştirmeyelim. Vatanımız ve devletimiz varlık yokluk mücadelesi verirken, gerek iktidar partisinde gerekse diğer partilerde bu işin değerini bilmeyen, aklı menfaatinden ve kişisel istikbalinden başka şeye çalışmayan insanları görüyoruz. Bu acı bir gerçek. Bu konu ne benim ne de eşimin şahsi meselesi değil, bu konu milletin varlık yokluk mücadelesidir. Allah'a şükür ki bize ve duygularımıza değer veren bir Cumhurbaşkanı'na sahibiz, zaman zaman yerelde bazı kapılar bize kapanıyor olsa da kapının büyüğü bize açık çok şükür. Gerektiğinde orada bu duygularımızı paylaşma imkanımız var. Biz dün nasıl ki canımızı ortaya koymaktan kaçınmadık, yeri geldiğinde de sözümü ortaya koymaktan kaçınacak değiliz. Bazı kişiler bizim bir şeylerin farkında olmadığımızı düşünüyor olabilir. Biz kuru bir kahramanlığın peşinde koşan değil, memleketin varlığı için canını ortaya koyanlardan olduk çok şükür. Ne kimseye eyvallahımız var, ne de kimseden çekinecek durumumuz var. Dün nasıl FETÖ'nün karşısında vatanı korumak için dimdik durduysak, yeri gelince de bu milletin geleceğini kendi şahsi menfaatleri için tehlikeye koyanların da karşısında dururuz." dedi.

Sincan'da devam eden davaların bir avuç gazi ve şehit yakınından başka takip edeninin kalmadığının da acı bir gerçek olarak yürekleri dağladığını anlatan Eşref Çelik, şunları söyledi, "Siz düşünün ki babasını bu vatan uğruna şehit vermiş bir yetim var. Babasını bombalarla paramparça eden hainlerle mahkemede yüzleşmek ve babasının kendisine miras bıraktığı mücadeleyi sürdürmek istiyor. Babasının uğruna can verdiği milletin fertlerini, kendisine sırt dönmüş gibi görürse duyguları nasıl bir fırtınaya dönüşür. O'na keşke babam da o gce saklananlardan olsaydı dedirtmek hangi kitapta yazar. Söze gelince herkesten koca koca laflar dökülüyor. Siz gelin de mahkeme salonundaki ve koridorlardaki mücadeleye şahit olun. Hem vallahi hem billahi orada her gün 15 Temmuz yaşanıyor. Neredeyse şehit yakınları ve gazilerle alay edip, "Hani siz millet için can vermiştiniz, hani millet nerede?" sorularına muhatap kalmak, her gün kurşunlara hedef olmaktan daha acı. Elimizi vicdanımıza koyalım, bu vatan için varını yoğunu feda edenlere, onların geride bıraktıkları yetimlerine samimice sahip çıkmazsak bu hak mıdır?

Çok şükür devlet fazlasıyla sahip çıkıyor ancak bu sadece devletin meselesi değil, milletin topyekün sorumluluğu olmalıdır.

AYRICALIK VE ÜSTÜNLÜK BEKLEMİYORUZ

Bir kez daha söylüyorum ki, biz zaten vazifemizi yaptık, toplum da kendimize ne ayrıcalık ne de üstünlük beklemiyoruz. Tek beklediğimiz samimiyet. Onurumuzu zedelemesinler, bizleri merdiven yapıp üzerimize basarak kendi adlarını ve siyasi ikballerini yükseltmeye çalışmasınlar.

Bizler, bize bakan gözlerdeki samimiyeti de, samimiyetsizliği de anlayacak kadar hayat mektebinde yoğrulduk çok şükür.

Tüm gücümüzü toparlayıp hainle mücadele etmek varken, maalesef kimi zaman menfaatçilerle de mücadele etmek zorunda kalıyoruz.

Hainlerle mücadelede bir adım bile geri durmamak, bu memlekette yaşayan herkesin boynuna borçtur.

Adaletten en büyük beklentimiz, bir an evvel bu hainlerin cezalarının kesilmesidir. Devlet bu mücadeleyi sürdürürken, vatandaş olarak bizler onlara müsamaha gösterir, ama-fakat sözcükleriyle başlayan cümleler kurmaya başlarsak, hainlerin cesareti artacaktır."