M.BURAK YALÇIN
Kamu-Sen İl Temsilcili tarafından “Türk Dünyasında İnsan Hakları İhlalleri ve Doğu Türkistan Meselesi” konulu konferans gerçekleştirildi.
Geçtiğimiz Cuma akşamı Turgut Özal Konferans Salonu’nda gerçekleşen programa Kamu-Sen İl Temsilcisi Selim Aydın, Ziraat Mühendisleri Odası İl Temsilcisi Necati Gül, Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Başkanı Muhammed Yavuz Ünlü, TÜRKAV Şube Başkanı Tahsin Boyacı ve çok sayıda davetli katıldı.

 

AYDIN: ZALİMLER AKITTIKLARI KANDA BOĞULACAK
Saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan programın açış konuşmasını yapan Kamu-Sen İl Temsilcisi Selim Aydın, Doğu Türkistan’dan yükselen çığlıkların yürekleri yaktığını belirterek, zalimlerin akıttığı kanda boğulacağını söyledi.
Söz konusu Doğu Türkistan olunca insan hakları savunucularının sustuğunu ifade eden Selim Aydın, konuşmasında şu ifadelere yer verdi: “Türk milleti kadirşinas bir millettir. Misafirperverdir. Hoşgörülüdür. 5 milyon Suriyeliye gösterdiğimiz hassasiyeti, bu kardeşlerimiz için de göstermeliyiz. Ey yetkililer, ey sözde insan hakları savunucuları. Binlerce yıllık kadim Türk yurdunda, en temel insani değer olan insana saygı ayaklar altına alınıyor. Soydaşlarımızın ibadet etmeleri engelleniyor. Doğu Türkistan’da çocukların boynu bükük, minareler ezansız, camiler cemaatsiz kalmış durumda… Ey insanlık! Taş mı kesildiniz, neredesiniz?  Türk hükümeti bir an önce bu vahşete “Dur” demek zorundadır. Ticari ilişkiler buna engel olmamalıdır. Bölgede yaşananlara, başta Türk Hükümeti olmak üzere tüm dünya devletleri kısa zamanda müdahale etmeli ve Doğu Türkistan’da yaşanan bu insanlık dramına bir son verilmelidir.”

 

ŞENÖDEYİCİ: SADECE SINIRLARIMIZI KORUMAKLA MÜKELLEF İNSANLAR DEĞİLİZ
Programın moderatörlüğünü yapan Hitit Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Özer Şenödeyici de Doğu Türkistan’da yaşanan zulme sessiz kalındığının altını çizerek, “Whatsapp ihbar hattına düşen haberleri görüyoruz. Sokak köpeğine zulmetti, atını arabasına bağladı gibi. Doğu Türkistan’da aynı şeyi Çinliler yapıyor. Niye kimse sesini çıkartmıyor. Bunlara karşı çıkmak elimizde. Kılıcı kuşanıp sınıra dayanmak değil. İnsani olarak da birtakım mücadelelerde yer alabiliriz. Sadece sınırlarımızı korumakla mükellef insanlar değiliz. Hazar denizinin güneyinden Adriyatik’ten Yemen’e bir Türk coğrafyası söz konusu. Bunlara sahip çıkmalıyız. Aynı dinin mensuplarıyız” dedi.

 

DEMİRTÜRK: HİÇBİR SOYKIRIM, RUSYA’NIN VE ÇİN’İN UYGULADIĞI SOYKIRIM TÜRÜNE BENZEMEZ
Konuşmacı olarak katılan Gazi Üniversitesi Asya Çalışmaları Merkezi Öğretim Görevlisi Dr. Sinan Demirtürk ise hiçbir soykırım, emperyalizm, kültürel ve asimilasyon türünün Rusya’nın ve Çin’in uyguladığı soykırım türüne benzeyemeyeceğini vurgulayarak, “Çünkü bu soykırım tipi ne 1948’de Cenevre’de yürürlüğe konulmuş olan insanlığa karşı işlenmiş suçlarla ilgili sözleşme ile tarif edilebilir ne de uluslararası hukukun umdeleri ile tarif edilebilir.20. yüzyıl pek çok tarihçiye göre Türk dünyası için felaketlerin, büyük insani zulümlerin, kıyımların yüzyılı olmuştur. 2018’e gelindiğinden Kırım’dan Karabağ’a Irak ve Suriye’den Doğu Türkistan’a kadar Türklerin dünyasında yaygın olarak bir zulüm söz konusuysa ve Türk dünyasında ekonomik yeniliklerle birlikte siyasi tahakkümün Rusya’nın, Çin’in ve diğer ülkelerin elinde olması 20. yüzyıl boyunca karşı karşıya kaldığımız bir tarihsel döngünün ya da Türkler için tarihi bir kader çizgisinin sonucu olarak da ifade edilebilir” diye konuştu.


Program sonunda konuşmacılara plaket takdim edildi.