HABER/YORUM-EROL TAŞKAN
Uluslararası Metal Sanatçımız değerli hocam Hasan Tuluk, ömrünü vakfettiği kıymetli çalışmalarına bir yenisini daha ekledi. Virane haline gelen tarihi Güpür Hamamı'nı yerinde inceleyip, Çorum'daki hamam kültürüyle birleştirdiği çalışmasında tarihi hamamın tüm mimari özelliklerini tek tek not edip, çizdiği teknik resimlerle, tarihi hamamı gelecek nesiller için kayıt altına aldı. 

Sanatıyla gönüllerde taht kuran değerli hocam Hasan Tuluk üstün kişiliği, mütevazi ve samimiyetiyle gönlümüze kök salmış dev bir çınardır. Nezaketi kana kana içeceğimiz çağlayan sular gibi ruhumuzun eksikliklerini tamamlar. Abideleşen karakteriyle bitmez tükenmez azminden örneklik alıp, hayatınızı şekillendirecek çizgiler çizebileceğiniz dosdoğru bir cetveldir. Eğri cetvellerden doğru çizgi çıkarma çabasının beyhude olduğu şu hayatta, her haliyle kendimize örnek alıp, evlatlarımızın önüne rol model olarak koyabileceğimiz değerli hocamın kaleminden çıkan bu kıymetli çalışmayı okurlarımızla paylaşıyor, gelecek kuşaklara aktarılacak bu çalışmaya, küçük de olsa katkı sunmanın onurunu yaşıyoruz.

ÇORUM'DA HAMAM KÜLTÜRÜ VE GÜPÜR HAMAMI

Osmanlı toplum hayatında hamamların önemli bir yeri vardır. Hamamlar, temel temizlenme ihtiyaçlarını karşılamanın yanında bulunduğu şehir için aynı zamanda kültürel kimliğin de bir parçası olmuşlardır. Bu yıkanma, temizlenme ihtiyacı kimi zaman halka açık çarşı hamamlarında, kimi zaman zengin aileler için konakların özel hamamlarında, kimi zaman da sıradan evlerin gusülhanelerinde giderilmiştir. Köy halkının hamamı ise yunaklıklardır. Yunaklık aynı zamanda köy ahalisinin çamaşır yıkama mekânıdır da. 

Çorum'da Paşa, Yeni (Ali Paşa) ve Güpür Hamamı çarşı hamamlarıdır. Bilinen yegâne özel hamam bugün Ömer Paşa Konağı bahçesinde harabe haldedir. Özel hamamın geç dönem ilginç bir başka örneği, bugün ayakta olmayan Mehmet Battal Evi'nde tespit edilmiş, yayınlanmıştır. Gusülhaneler ise geleneksel Çorum evlerinin neredeyse alternatifsiz mekânıdır ve bazı örneklerde suyun aynı mekânda ısıtıldığı ilginç uygulamalarla dikkati çekerler. Bugün müze binası olarak kullanılan, 1914 tarihli Emraz-ı Umumiye Hastanesi'nin arkasında da bir hamamın var olduğunu, binanın 1950'li yıllarda öğrencisi olduğum Erkek Sanat Okulu olduğu yıllarda demir ve tesviye atölyesi metal hurdalığı olarak kullanıldığını çok iyi hatırlıyorum. 
 

Güya (damat) hamamı, asker hamamı, gelin hamamı; hamam kültürünün Çorum'daki belli başlı eğlencelerindendir. Evlenecek genç erkek ve kız çocuk için, ya da askere gidecek delikanlılar için düzenlenen hamam toplantılarında gençler ve yakınları kendi aralarında eğlenirlerdi. Hamamlar evlenme çağına gelmiş erkek çocuklara anaların kız beğendiği mekânlardı aynı zamanda. Hamama sonradan gelen dostların hamam paralarının "sıhhatler olsun" dilekleriyle ödenmesi; yaşı küçük, görüntüsü olgun erkek çocukların kadın hamamlarına alınmaması, ısrarcı olanlara "babasını da getirseydin" alaycı serzenişi; hamam çıkışı sokakta karşılaşan kadınların birbirlerinin ellerini tutarak salavat getirmeleri, çocuk ve gelinlerin büyüklerin ellerini öptükten sonra iyi dileklerde bulunup ayrılmaları da bu kültürün bir parçasıydı.

Kadınların hamam keyfi daha eğlenceli olurdu. Kanaviçe işlemeli hamam bohçasına hamam eşyaları konduktan sonra aile büyükleri, örtündükleri atkı, siyah çarşaf ya da Çorum'a has döşeme içerisinde ve koltuk altına aldıkları bohça ile hamama giderlerdi. Bohça içinde; hamam tası, tarak, sabun, lif, kese ve kil olurdu. Kil, saçın açılmasını kolaylaştırdığı için önceden ıslatılırdı. "Hamama gidecek kadın akşamdan kilini ıslatır" sözü bu geleneğin ürettiği atasözüdür.
Kadınlar gün boyu hamamda kalırlar; pazar ekmeği, pervede, pekmez, mayalı, çörek götürmeyi de ihmal etmezlerdi. Hele bir de bütün turşu varsa hamam sefasına doyum olmazdı. Göbek taşına serilen örtü üzerine doluşup karınlar bir güzel doyurulurdu. Eğlenen grup dışındaki hamam sakini çocuk ve yeni gelinler de ihmal edilmez, gözü açık bir yakının "Anam turşu pek güzel koktu. Biraz verir misin?" talebine çoğu durumda "O nasıl söz. Al anam al!" diyerek karşılık verilirdi. 
Osmanlı döneminde, hatta bu yüzyılın başına kadar hamamlar sosyal yaşamın neredeyse ayrılmaz bir parçasıydı. Hamamlar çoğu zaman ve belirli saatlerde aşırı kalabalık olur, erken gelip bir kurnanın başına çöreklenen kadınlar, yakınlarını da yanlarına alınca uzunca bir süre oradan ayrılmaz, yer bulamayanlar da en yakın kurnadan hamam tasıyla su alarak boş bulduğu bir köşede yıkanmak zorunda kalırlardı. Kimi zaman bu durum sert tartışmalara da neden olurdu. Böyle bir zamanda hamamdan dönen bir kadına sorulan "Hamam nasıldı?" sorusuna "Tas tas üstünde" cevabı verilirdi. (DEVAM EDECEK...)