HABER/YORUM: EROL TAŞKAN
Bu memleket ne zaman kurtulur? başlığı ile kaleme aldığımız yorumumuz büyük bir yankı uyandırdı ve tahminimizin üzerinde bir karşılık buldu. Adeta milletin gönlüne diline tercüman olmuşuz.

Siyasilerin içine düştüğü karanlık kuyudan çıkabilmek için herkesi ve dahi her türlü değerlerimizi ayaklarının altına alarak kendi boylarını yükseltmeye çalıştıklarını zaten herkes biliyor ve biz de bunun yakın şahitleriyiz. 
Yaptığımız yorumla birlikte düşünceler ses buldu, sabahtan akşama kadar gelen telefonlarla konuyu defalarca istişare edip konuştuk.
Aslında dert belli.

Herkesi zan altında bırakmamak adına iyilerini ve temiz siyaset için uğraşan herkesi tenzih ettiğimi de dile getirmeliyim. 
Bu mesleğe başladığım günden beri temiz siyasetçilerin de şahidi olduk elbette. 

Ama genelinin bahsetmeye çalıştığımız tiplemelerden olduğunu ifade etmemiz de yeni bir keşif değil. Zira bunu herkes ama herkes çok yakinen biliyor. 
Peki toplum bunu biliyor ve buna rağmen ses çıkarmıyorsa, ne olur ne olmaz belki işim düşer kavlinden bu değirmenin çarkına su taşıyorsa ne yapmak gerek?
Bunu dillendiren, bundan rahatsızlık duyduğunu kaydeden onca insanın sesi nerede? sorusu akla gelebilir.

Benim kanaatim pek bu yönde değil doğrusu. Çünkü hiç kimseyi tek başına kahraman olmaya mecbur bırakmamak gerek. Avcı kekliği gibi hedefe dikip te alnının ortasından vurulmasına da meydan vermememiz gerekir. 
Ben tüm bunları yazarken kahramanlık yaptığımı iddia etmiyorum. Ben önce bu memleketin bir insanı olmanın sorumluluğu, sonra da gazetecilik sorumluluğunun gereğini yerine getirmeye gayret ediyorum. 
Siyasetçiyi kötülemek ve şamar oğlanına dönüştürmek gibi bir amacım asla yok. Fakat gelin görün ki, siyasetin de içine düştüğü durumun içler acısı halini ortaya koymaktan başka da çare yok.
Geleceğimiz için, memleketimiz için bunu yapmaya mecburuz. 

Elbette siyasetçiler de bu toplumun bir bireyi, toplum neyse siyasetçinin geneli de toplumun geneli gibidir. 
Bir misal vardır bu konuyu en iyi anlatan; "Vaktinde halk,  işlerini düzgün yapmadığını ileri sürerek kraldan istifasını istemiş. Kral da bunu kabul etmiş ve ortaya bir şart koymuş.
Meydana yaptıracağım üzeri kapalı havuza gece vakti herkes bir kova süt getirip havuzun açık kapağından içeri dökecek. Sabah havuzu hep birlikte açacağız ve ben görevimi bırakacağım demiş

Sabah olup herkesin heyecanlı bakışları arasında havuz açıldığında, havuz süt yerine ağzına kadar su dolu olarak bulunmuş. Herkes nasıl olsa benim su süte karışınca arada kaynar deyip, gecenin karanlığında havuza su dökmüş. 
Ve kral da o meşhur lafı ederek, "Bu havuz süt dolduğunda görevimi bırakacağıma söz veriyorum." demiş.

Tüm bunların ışığında bu memleket ne zaman kurtulur sorusunun cevaplarının bir kısmını hep birlikte tekrar sıralayalım;
1-Bu memleket siyasetçilerin şahsi ikballerini memleket meselesinin önüne koymaktan vazgeçtikleri gün kurtulur.
2-Bu memleket sırf bir makam sahibi olmak uğruna her türlü şark kurnazlığını, adına "siyaset" diyerek yapmaktan vazgeçtiği gün kurtulur.
3-Bu memleket, siyaseti "kendini kapıda karşılayıp karşılamama" gibi bir basitliğe hapsetmekten vazgeçen siyasilerin var olduğu gün kurtulur.
4-Bu memleket, siyasetçinin kendisini sütten çıkmış ak kaşık gibi topluma sunmaktan vazgeçip, 15 Temmuz'da bile ünü tünü meydanda olmadığı halde vatan millet sakarya edebiyatı yapmaktan ve millete vaz-ü nasihat etmekten vazgeçtiği gün kurtulur. 
5-Bu memleket 15 Temmuz gazisinin evinde boynuna sarılıp gözyaşı döktükten sonra, iade-i ziyaret sırasında tanımamazlıktan gelen siyasetçilerin yüzlerinin kızardığı gün kurtulur. 
6-Bu memleket, adına STK diyerek meydana çıkanların her yaptığını sırf haber olup göz boyamak için yapma samimiyetsizliğinden sıyrılıp, samimiyetle adım atarak, siyasetin arka bahçesi olmaktan çıkabildiği gün kurtulur. 
7-Bu memleket, iktidarın her yaptığına kötü demeyip, doğrusuna doğru yanlışına yanlış diyen muhalefetin var olduğu gün kurtulur. 
8-Bu memleket, kendi ellerimizle seçtiğimiz daha doğrusu seçmeye mecbur bırakıldığımız siyasetçileri kendi ellerimizle tabu yapmaktan vazgeçip, onların da insan olduğunu ve yanlış yapabileceğini varsayarak, usulünce uyarılarda bulunabildiğimiz gün kurtulur. 
9-Bu memleket, kimi mihrakların ayak oyunlarını sezip, kardeşliğine ve birliğine kastedildiğini anlayarak tavır alındığında kurtulur. 
10-Ve bu memleket, bizler havuzu sütle doldurduğumuz gün kurtulur. 
Son olarak da değerlerimizi ayaklarımızın altına alıp boyumuzu uzatmaya çalışmayı bırakıp, değerlerimizi başımıza taç yaptığımız gün kurtulur. 
Haydin havuzu sütle dolduralım.