FATİH BATTAR
İHH İnsani Yardım Vakfı, 1 Nisan’da ‘Şaka Değil Soykırım’ diyerek Çin’in Doğu Türkistan’daki zulmünü protesto etti.

Hürriyet Meydanı’nda düzenlenen eylem Kur’an-ı kerim tilaveti ile başladı.

Ardından bir basın açıklaması yapan İHH Çorum Şube Başkanı Selim Özkabakçı, 9 yıldır Doğu Türkistan’da tam bir cinnet hali yalandığını belirterek; “11 Eylül sonrasında terörle mücadele bahanesiyle Doğu Türkistan’a yönelik artan baskılar bir yana, 2012 sonunda Xi Jinping ile başlayan sürecin apayrı acı bir öyküsü var. Dünya üzerinde yaşamanın en zor olduğu, “Uygur, Kazak, Kırgız olma suçundan” milyonların demir parmaklıklara mahkûm edildiği Doğu Türkistan, nesli yok edilen milletlerden biri olma yolunda.” dedi

Dünya tarihinde bir milletin topyekûn gözaltına alındığı, kadın erkek, genç yaşlı toplama kampları, çocuk kampları ve hapishanelere doldurulduğu, kalanların da “aile olmak” projesi adı altında evlerde Çinli gardiyanların insafına terk edildiği, insanların sokaklarda dahi yüz tanıma sistemleriyle adım adım izlendiği başkaca bir dönem olmadığını ifade eden Özkabakçı; 

“2014 yılından itibaren Teröre Karşı Sert Darbe Operasyonu ve ilan edilen “75 Aşırılık Belirtisi”yle başlatılan keskin saldırılar, 2017 Nisan’ından itibaren Doğu Türkistan genelinde yoğun bir şekilde kurulmaya başlayan ve sayılarının 1.200’ü geçtiği belirtilen toplama kamplarıyla bambaşka bir noktaya taşındı. Evlerinden, çocuk ve eşlerinden, anne-babalarından, akraba ve arkadaşlarından, işlerinden, okullarından hasılı en sevdiklerinden kopartılan, dünyanın en ağır işkence ve mahrumiyetlerini yaşayan 3-8 milyon Doğu Türkistanlı Çin’in “gönüllü mesleki eğitim kampları”nda soykırıma uğruyor! Bir çadıra ya da pusulaya sahip olmak, mutfağında birden fazla bıçağı olmak, pasaportu olmak, başörtüsü takmak, camiye gitmek, oruç tutmak, okulda ve resmi dairelerde ana dili kullanmak bile bir kişinin toplama kamplarına alınması için yeterli sebep olarak görülmektedir.” şeklinde konuştu
Çin’in genel hukuk ilkesi olarak bilinen masumiyet karinesini hiçe sayan “suçu önceden önleme prensibi” ile herhangi bir suçu bulunmayan ve mahkeme edilmeyen milyonlarca insan “ayrımcılık, aşırılık ve terör” suçlamalarıyla toplama kamplarına doldurulduğunu kaydeden Özkabakçı; şunları söyledi; 

“Toplama kamplarında keyfî güç kullanımı, özgürlüğün sistematik olarak kaldırılması, kültür ve inançların tahkiri, ideolojik baskılama, insanlıktan çıkarma, taciz, tecavüz, fiziki ve psikolojik işkence, cinayet ve soykırım suçları işlenmektedir. Kısacası bu kamplar, tüm insan haklarının ihlal edildiği yerlerdir. Çin, BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde ilan edilen tüm hakları gasp etmekte, BM Soykırım Sözleşmesi’nde bulunan beş maddenin tamamını ve dahi Roma Statüsünde düzenlenen “Soykırım Suçu” ve “İnsanlığa Karşı Suçlar”ın tamamını ihlal etmektedir. Bu insanlarla aynı gökyüzünün paylaşmak ve onların acı ve ıstıraplarına, yürek yangınlarına, kalp kırıklıklarına uzaktan da olsa şahitlik etmek, bizleri yaşadığımız çağın adaletten uzak düzeninde insanlığımızdan utandırıyor. Zalim Çin’in ne yaptığından daha önemlisi Müslümanların ne yapmadığıdır. Dünyanın insanlık adına Doğu Türkistan için söyleyecek bir sözü mutlaka olmalı.  Çorum Hürriyet meydanından Zalim Çin’e ve tüm dünyaya sesleniyoruz.

Doğu Türkistan’daki toplama kampları kayıtsız şartsız bir an evvel kapatılmalı, bölgede uygulanan tüm hak ihlallerine derhal son verilmelidir. BM, Çin’in insan haklarını ayaklar altına alan toplama kampları vahşetini derhâl durduracak sahici adımlar atmalıdır. İslam İş Birliği Teşkilatı ya İslam ülkelerini bu zulme karşı mobilize etmeli ya da kendini lağvetmelidir. Zira İ.İ.T.’nin mevcut tutumu Çin’i daha da cesaretlendirmektedir. Türkiye, zalim Çin ile ilişkilerini yeniden gözden geçirmeli ve bu zulmün bitirilmesi için öncü olmalıdır. Katil Çin, zulmünü sonlandırıncaya kadar tüm dünya halkları Çin mallarını boykot etmelidir.”

Eylem Doğu Türkistan’da zulme maruz kalan Müslümanlar için yapılan dua ile sona erdi.