FATİH BATTAR
Türk Ocakları Çorum Şubesi'nin Cuma sohbetleri kapsamında bu haftaki konuğu   İl Müftü Yardımcısı Adnan Zeki Bıyık oldu.
Bıyık, Türk-İslam Kültürü'nde 'Adab-ı Muaşeret' (Görgü Kuralları), konulu konferans verdi.


En büyük 'Adab-ı Muaşeretin peygamber efendimiz Hz.Muhammed (S.A.V) olduğunu anlatan Bıyık, günümüzde gençlerin Adab-ı Muaşaret'ten çok uzak olduğunu söyledi. Gençlerin, okulda, kafede, camide, hastane vb yerlerde görgü kurallarına özen göstermediğini belirten Bıyık, bunda televizyon ve cep telefonun etkisinin çok büyük olduğunu ifade etti. Bunun bir İngiliz projesi olduğunu dile getiren Bıyık, İngilizlerin günümüz gençlerini cep telefonu ve televizyon ile oyalayarak, ahlaktan uzak nesiller yetişmesinde etkin olduğunu belirtti.

Türk toplumu git gide adabı muaşeret kurallarından uzaklaşır hale geldiğini aktaran Bıyık; "Osmanlı gibi adabı muaşeret abidesi bir medeniyetten, görgü kurallarından uzak toplum haline geldik.

Osmanlıda evlerin çatal kapısında (sokak kapısı) ay ve yıldız vardı ve bunun anlamı bu evden birisinin Hacc'a gittiği ve arkadan da "Allah gitmeyenlere de nasip etsin" du alan edilirdi.

Evde yaşayanlar, yaşadıkları halleri çiçeklerle ifade ederlerdi. Her çiçeğin bir anlamı v ardı. Mesela eğer pencerenin önünde sarı çiçek varsa; "bu evde hasta var, lütfen gür ültü yapıp rahatsız etmeyin, mümkün olduğunca sessiz geçin" demekti. Çiçek kırmızı ise; "bu evde evlenme çağına gelmiş genç bir kızımız var, edepsizce da vranmayın" demekti.

Evlerin kapı tokmakları dahi bir anlam ve incelik üzerine kurulmuştu. Tokmaklar çift halkadan oluşuyordu. Halkalardan birisi aslan başlı, motifli ve kalın ses çıkarırdı, küçük olan ise çiçek motifli ve ince ses çıkarırdı. Eve gel en misafir erkek ise kalın tokmağı tıklatır, ev sahibi gelenin erkek olduğunu anlar, kap iyi evin beyi açardı, ince olan tıklanırsa gelenin bayan olduğu anlaşılır ve evin hanımı kapıyı açardı.

Toplumda selam herkes tarafından alınır, verilirdi. Çünkü selam almanın ve vermenin önemini Peygamber (SAV) terbiyesi ile yetişmiş toplum bilirdi. Günümüzdeki gibi zorlama bir şekilde selam verene "meraba" denmez, selamın ne kadar anlamlı ve değerli olduğu bilinirdi." dedi
Program sonunda Türk Ocağı başkanımız Prof. Dr İrfan Çağlar, konferansa katılımlarından dolayı İl Müftü Yardımcısı Zeki Bıyık'a plaket takdim etti.