Geçmişte Ethem Erkoç hocamla ayaküstü sohbet ederken, öğrencilerimle karşılaştı-ğımda; ''Şimdi ne iş yapıyorsun?'' diye sorarken korkuyorum. Acaba ''Hocam boştayım, iş arıyorum, bir işe yerleşemedim'' cevabını alır mıyım?  Diye.  Gerek geçmiş yıllarda uzun süre dışardan öğretmenlik yapmam gerekse sürekli okullarda öğrencilerle muhatap olmam nedeniyle; yolda izde bir öğrencimizin yanımıza yaklaşıp ''Hocam merhaba, ben falanca okuldan öğrenciniz veya bizim okula bir iki defa gelip depremi anlatmıştınız, tatbikat yapmıştınız, hatta sizin şöyle meşhur bir sözünüz ''Çan çene çon çene '' vardı hiç unutmadım biraz da  hayat dersi vermiştiniz'' gibi cümlelerle kendini tanıtmaya başlayınca bende Ethem Hocam gibi, inşallah bir görev almıştır diye içimden geçiri-yor ve direk ne işte çalışıyorsun diye sormaktan korkuyorum. Kelimeleri geveleyip, kıyıdan köşeden öğrenmeye çalışıyorum. Çünkü ''Hocam askerliğimi yaptım, evlendim, bir çocuğum var… şimdi boşta geziyorum,  bir işe yerleşemedim''  cevabını alırsam elimden bir şey gelme-mesi nedeniyle üzülürüm diye… Öyle tahmin ediyorum ki tüm öğretmenlerimiz aynı düşünce-leri taşır ve öğrencileri ile karşılaştıklarında;  ''Hocam şu işe girdim, şükür rahatım.'' cevabını alınca kendi çocuğu işe yerleşmiş gibi sevinir
 *Japonların meşhur bir sözü vardır. ''Geliriniz ne kadar az olursa olsun ama bir kö-şede mutlaka paranız bulunsun.''  Atalarımızda ''Ak akçe, kara gün içindir'' derken aynı şeyleri ifade etmişlerdir. Memuriyete yeni başladığım ve hayatı biraz daha gül pembe gördüğüm ve acil durumlar için geçici güven kaynağı görülen visa kartları olmadığı dönemlerde, rahmetli olan Emekli bir Albay yakınım Rasim Kamalıoğlu; ''Evladım, bir kenarda mutlaka bir maaşın kalsın. Sakın harcama. Şayet harcarsan en kısa zamanda yerine koymaya çalış. Çünkü insanlık hali başına ne geleceği belli olmaz.'' diye öğüt vermişti. Kendi rahmetli olduğunda da  da sadece bir maaşının olduğu görüldü.(Mekanı cennet ola, çok değerli biriydi)
 *Gebze'den bir işçi her gün İstanbul'da bir çorap fabrikasına trenle çalışmaya gider. Trende her gün bir vatandaş çorap satmaktadır. Her gün bu işi yaptığına göre  demek para kazanıyor diye düşünür. Nasıl olsa ben sabah akşam bu trenle  gidip geliyorum ve aynı za-manda  çorap fabrikasında çalışıyorum. O halde işe giderken ve gelirken bende çorap sata-yım der ve  başlar çorap satmaya. Aşağı yukarı bir maaşta çorap işinden kazanmaktadır. Altı ay bir yıl derken fabrika kriz nedeniyle işçi çıkarmaya başlar ve kendisini de işten çıkarırlar. Fakat üzülmez. ''Sorun varsa çözüm de vardır''  hesabı İstanbul'a sabah gidip akşam geliyordum. Demek bundan sonra gündüzleri de gidip gelmek gerekecek bize der. Ailesini üzmemek için işten çıkarıldığını söylemez. Hayat yine normal akı-şında devam eder. Sabah aynı saatte işe gider gibi çıkar evden,  akşam aynı saatte eve gelir. Aynı trende gündüzde birkaç defa gidip gelerek çorap satmaya devam eder. Bir iki derken iş-ler daha da iyi olur. Fabrikada çalışırken aldığı maaşın 4-5 katını çorap satarak kazanmaya başlar. Kazandığı parayı çar çur etmeden bir köşede biriktirir. İşyeri açabilecek şekilde serma-ye biriktirince, İstanbul'da çorap üzerine dükkan açar ve çocuklarına bu ilginç hayat hikayesini anlatır
 * Osmancık İmam-hatip Lisesinde okurken matematik öğretmenimiz Arslan Gürsoy hocamdan matematikten çok hayat dersi öğrendim. (Şimdi emekli olup Gümüşhacıköy İlçe-sinde ikamet etmektedir) Çok zor şartlarda okumuş, tabiri caizse hayatı tırnaklarıyla kazanmış ama kendini yetiştirmiş, disiplinli, mesleğini seven bir öğretmenimizdi. Fotoğraf çekerek, kağıt kalem satarak vs. okuduğunu ve üzerindeki takım elbiseyi 12 yıl önce aldığını ama tertemiz olarak giydiğini, acil durumlar için ceketin yakasının arkasında sökük ihtiyacı için iğne iplik ta-şımamız gerektiğini hayatın içinden örneklerle anlatırdı. Bazen görüyoruz, lise mezunu arkada-şımız kravatını bir başkasına bağlattırıyor. Bir arkadaşım Mahir Bey, kravat bağlamasını bece-remiyorum şunu bağla da 6 ay idare etsin derdi. Bunun okulu yok ki. Bu öğretmenimiz, mate-matik dersinde kravat pratik olarak nasıl bağlanır onu göstermişti. Belki matematikle ilgili onlarca konuyu, formülü unuttum ama her sabah kravatımı bağlarken, rahmetli babamı hatır-lamıyorum fakat matematik öğretmenimi hatırlıyorum. Ne kadar güzel!. Amaç unutulmamak değil mi? Aynı öğretmenden aldığımız cesaretle, Çorum İmam- hatip lisesinde yatılı olarak okurken yazılı kağıdı, kalem, tarak, sabun vs. sattık ve öğrenciye göre iyi sayılabilecek şekilde para kazandık şimdi noter olan bir arkadaşımla… 
''Bir öğretmen, ebediyete hükmeden insandır. Tesirlerinin nerede ortaya çıkacağı belli değildir.'' demiştir (H. Adams) 
Özetin Özeti: ''İnsanın elindeki imkânının gitmesi, bir uzvun kesilmesi gibidir.'' Sırınca özellikle özel sektörde çalışırken, yarınları daha iyi hesap ederek israf etmeden tasarrufa riayet etmek ve ona göre acil ihtiyaç halinde yedek iş bulabilecek şekilde sosyal çevre oluşturmaya çalışmak çok büyük önem arz etmektedir. Yoksa işin sonunda bunalıma girmek dahil büyük sorunlar olabilir.